Yazar "Memduhoğlu, Hasan Basri" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 93
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Academic and non-academic staff’s psychological contract in Turkey(2008) Aydın, İnayet; Yılmaz, Kürşad; Memduhoğlu, Hasan Basri; Oğuz, Ebru; Güngör, SabriStudies of psychological contract as part of organisation-individual agreements have become important in recent years.This study determines views, about the psychological contract, of academic and non-academic staff and managers in faculties of education inTurkey.A total of 442 employees at 11 state universities inTurkey were included in the research.‘Psychological Contract Inventory’ and ‘Psychological Contract Measures’, designed by Rousseau were utilised during the development process of the data-gathering tool. After the adaptation work, the scale consisted of 68 items under three sections and seven subscales. The results showed that academic staff and executives considered that their university carried out its obligations towards the staff at a‘moderate’ level,whereas the non-academic staff considered it ‘insufficient’. The academic and the nonacademic staff considered that the employees carried out their tasks at a ‘maximum’ level, whereas the executives considered it ‘moderate’.Öğe Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinin işe güdülenme bağlamında görev tazminatı uygulamasına ilişkin görüşlerinin değerlendirilmesi(Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2006) Memduhoğlu, Hasan BasriEkonomik özendirme araçları, işgörenlerin güdülenmelerinde ve örgütsel bağlılık duygularında önemli bir etkendir. Güdülenme genel olarak kullanılan ekonomik özendirici araç; ücretlerin artışıdır.Öğe Bilimsel araştırma ve yayın etiği(Milli Eğitim, 2007) Memduhoğlu, Hasan BasriEtik kavramı, toplumda yaşanan karmaşa ve aşırı yozlaşma karşısında çıkış yolu olarak görülen de¤erlere olan özlemi ön plana çıkarmaktadır. Etik, herkes için ve her alanda gereklidir. Yanıltmanın çok arttığı bilimsel araştırma ve yayın bu alanlardan biridir. Bilim insanına ve onun ürettiği bilimsel bilgiye duyulan güvene zarar veren bilimsel yanıltmaların önüne geçmek için araştırma ve yayın konularında uyulması gereken etik kuralların saptanması hayati önem taşır. Literatür tarama yöntemiyle yapılan bu betimsel çalışmada araştırma ve yayın etiğine aykırı davranışlar ve bu davranışların önlenmesi tartışılmıştır.Öğe Bilimsel bilgi ve metodolojilerin sonu(The Journal of Academic Social Science Studies, 2014) Demir, M. Şirin; Memduhoğlu, Hasan Basri; Yayla, Ahmet; Özok, Halil İbrahim; Hastunç, YunusSon yıllarda dünyanın bilimsel ve entelektüel gündemine damgasını vuran ve her geçen gün daha da belirginleşen bir takım argümanlar, arayış ve eğilimler, alışageldiğimiz pozitivist dünya düzeni ve paradigmanın ilke ve öngörüleri üzerine temellendirilmiş bulunan bilimin bir kurum olarak işlevselliğini yitirdiğini, geleneksel anlayış ve postülatlara dayalı bilimsel bilgi ve metodolojilerin artık sonuna gelindiğini çeşitli platformlarda ortaya koymuş, bilimin sonuç ve çıktılarının, insanlığı büyük ölçüde beklenmedik ve arzulanmayan neticelerle yüz yüze getirdiğini, pozitivist postülatlar üzereine temellendirilmiş bilimsel bilgininin hakikate ulaşmada tek başına yeterli olmayabileceğini, bilimsel bilgiye ulaşılmaya çalışılırken kullanılan araç ve gereçlerin, yöntem ve tekniklerin esaslı bir paradigmatik değişimden geçmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Söz konusu argümanların ışığında bir belit (aksiyom) olarak ortaya çıkan bir hakikat insanoğlunun daha emin bir geleceğe doğru ilerlemesinin önkoşulunun artık eskimeye yüz tutmuş bulunan paradigmanın yerine yenisinin tesis edilmesi olmuştur. "Bilimsel Bilgi ve Metodolojilerin Sonu " başlıklı bu betimsel makalede, seküler ve mekanistik bir dünya telakkisine dayalı salt rasyonel bir aklın toplumsal, siyasal ve ekonomik alandaki fenomenleri izah edemeyebileceği anlayışından hareketle, pozitivist bilimin eleştirisinin yanısıra bilimin zamanı ve mekanı aşan, disiplinlerarası ve daha kadim bir üst anlatı ve retorik üzerine temellendirilmesi gerektiği pozitivizmin ve maddesel gerekirciliğin kavram ve olguları üzerine temellendirilmiş bir dünyada beşeriyetin yeni yaşamsal reçetelerin arayışına koyularak yepyeni bir epistemoloji üzerinde terakki ve tekamül göstermesinin yeni paradigmanın inşa edilebilmesi açısından hayati bir önem arz ettiği vurgulanmıştır.Öğe Bilişmin yarattığı etik ve hukuki sorunlar bağlamında internet ve telif hakları(Verimlilik Dergisi, 2010) Memduhoğlu, Hasan Basriİnternet; iletişim, bilgiye erişim ve yayımında sağladığı avantajlar dolayısıyla, bütün dünyada olağanüstü bir hızla yaygınlaşmakta ve bütün diğer iletişim, basım ve dağıtım teknolojilerini bünyesinde bütünleştiren geleceğin medyası olma yönünde bir gelişme göstermektedir. Her alanda sağladığı avantajlar dolayısıyla, bütün gelişmiş ülkeler, internetin büyümesi için gerekli yatırımları yapmaktadır. Bilim ve kültür hayatına dinamizm kazandırmanın aracı olarak internetin sunduğu olanakların ve büyük kolaylıkların yanında, kimi yeni sorunlara da yol açtığı bir gerçektir. Bu sorun alanlarından biri de telif haklarının korunmasıdır. Acaba internet eser sahiplerinin telif haklarının katili mi olacak? Yoksa internet bir yandan bilişim alanında yeni yaratıcılık alanlarını teşvik ederken, kültürel ve sanatsal yaratıcılığa ve üretime sekte mi vuracaktır? Literatür taraması yöntemiyle yapılan bu betimsel çalışmada önemli bir konu olarak karşımıza çıkan internet ve telif haklarının bağdaştırılması konusunun kavramsal bir çözümlemesi yapılmış, internette telif hakları ihlalleri betimlenmiş ve bu hakların korunmasına dönük öneriler geliştirilmiştir.Öğe Bir değişim hikâyesi: Eğitim denetmenlerine ilişkin metaforik algılar(Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2014) Memduhoğlu, Hasan Basri; Mazlum, Muhammed MehmetBu araştırmanın amacı, eğitimin paydaşları olarak denetmen, yönetici ve öğretmenlerin, eğitim denetmenlerine ilişkin algılarını belirlemektir. Genel tarama modelindeki araştırma nitel yöntemle yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu, Van il merkezindeki okul öncesi ve ilköğretim düzeyindeki kamu ve özel okullarda görev yapan altı yönetici ve beş öğretmen ile Van ilinde görev yapan sekiz eğitim denetmeni olmak üzere toplam 19 kişiden oluşmaktadır. Katılımcıların en az on yıllık mesleki deneyime sahip olmaları ölçütü esas alınmıştır. Veriler yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak yapılan odak grup görüşmesi tekniği ile elde edilmiştir. Araştırma verileri, içerik analizi yöntemi ile çözümlenmiştir. Çalışmada, denetmenlerin rollerinden “rehberlik - mesleki yardım”, “denetim - değerlendirme” ve “soruşturma” üç ana kategori olarak ele alınmıştır. Bu rollere ilişkin on yıl önceki algılar, günümüzdeki algılar ve idealdeki algılar ise alt kategorileri oluşturmuştur. Araştırmanın bulguları üç ana kategori ve üç alt kategori altında sunularak tartışılmıştır. Araştırmada ulaşılan bulgular doğrultusunda eğitim denetmenlerine ilişkin algının 10 yıl öncesine göre olumlu yönde ve önemli ölçüde değiştiği ancak bu değişimin henüz istenilen düzeyde olmadığı görülmektedir. Araştırmada ayrıca eğitim denetmenlerinin, kendilerine verilen soruşturma rolünden rahatsız oldukları sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Çağdaş eğitim denetimi modeli olarak öğretimsel denetimin Türk eğitim sisteminde uygulanabilirliği(2010) Memduhoğlu, Hasan Basri; Zengin, MevsimBu çalışmada Türk eğitim sistemindeki denetim uygulamaları çağdaş denetimi yaklaşımlarından biri olan öğretimsel denetim bağlamında değerlendirilmiştir.Öğe Comparative analysis of Syrian refugee students’ and Turkish students’ metaphorical perceptions of English learning(2017) Memduhoğlu, Hasan Basri; Çelik, Şehnaz Nigar; Koç, SevgiProblem Durumu Statement of The Problem Metaphors have been described in many different ways in different studies. Metaphors is broadly defined as “any comparison that cannot be taken literally” (Bartel, 1983). According to Lakoff and Johnson (1980) “The essence of metaphors is understanding and experiencing one kind of thing in terms of another”. The value of a metaphorical conceptualization is that it transfers characteristics of what is known to what is less known in a way that promotes understanding (Ortony, 1993). Traditionally metaphors have been viewed as figures of speech that embellish the speaker’s language. More recently, psychologists and linguists began recognizing metaphors as an “important tool of cognition and communications” (Ortony & Fainsilber, 1989) that reflects “images of social phenomenon” (Morgan, 1983) through “mapping two often incompatible domains into one another” (Kramsch, 2003). In other words, metaphor could be viewed as a cognitive means for people to filter reality through their own mental images of real world phenomena (Nikita ve Furuoka, 2008). Educational researchers are frequently asking questions about how better to understand educational theory and practice. Therefore, through the years, they have employed a variety of both quantitative and qualitative tools to understand the perceptions about education. Metaphors are one of these tools that is commonly used to reveal the students’ or teachers’ perceptions and beliefs about curricula, concepts or the changing paradigm in education system. English is a compulsory course at the first and second semester of all departments in Yuzuncu Yil University. Yuzuncu Yil University, which hosts many foreign students that are generally from the Middle East countries is situated in the eastern part of Turkey and border to Iran. With the rise of conflicts in Syria and the Law on Foreigners and International Protection which gives the Syrian refugees the equal rights to health and education, the number of refugees in Turkey has reached to 2,5 million (Emin, 2016). Yuzuncu Yil University hosts 301 Syrian refugee students who have enrolled to Yuzuncu Yil University to continue their higher education since 2013 with the rise of the conflicts in their country. English is taught as a foreign language in Turkey and as the medium of instruction in Yuzuncu Yil is Turkish, Syrian refugee students have to learn both Turkish and English as foreign languages. It is observed that Syrian students display a positive attitude towards English courses comparing to other compulsory courses. According to Horwitz (1987), studying learner beliefs about language learning is important not only because such beliefs may influence students’ expectations for and commitment to their language learning, but also because such beliefs may be more susceptible to change than cognitive style variables or affective variables such as attitudes and motivation. As a research instrument in educational studies, metaphors provide several important and unique qualities. In the field of education, most studies employ metaphor or metaphor analysis as a research tool to describe the philosophy of education, shifts in education policies and the curriculum theory. To this end, in this study, metaphor is used as a research tool to depict the students beliefs and attitudes about English language learning. By revealing the learning experiences they have encountered by metaphor conceptualization the study aims to make a comparison between Syrian Refugee students’ and Turkish students’ perception of English language learning. Araştırma Yöntemi In this qualitative study, metaphor analysis was employed to reveal the students’ beliefs and learning experiences of English. The participants were 60 Syrian refugee students and 60 Turkish students at Yuzuncu Yil University in 2nd semester of the academic year 2016/2017. Photocopied forms with an incomplete sentence written in Turkish “Learning English is like…, because..” were distributed to the students.The students were asked to concentrate on only one metaphor to describe learning English. The resemblance between the metaphor topic (learning English) and the metaphor vehicle (the required response) was emphasized through the use of the word “like”. The resemblance was expected to be clarified through the use of the word “because”. By doing this, participants implicit beliefs were expected to be explicit. The analysis of the data followed the methodology of metaphor analysis. Metaphor analysis is essentially a qualitative research methodology related to content analysis, but it also allows researchers to apply a quantitative procedures on categorical data, resulting from the uncovering of the meanings and reasoning beneath those consciously set forth by the participants in each metaphorical relationship (Moser, 2000). The analysis of the metaphors consisted of the following stages: (1) naming/labelling, (2) sorting, (3)metaphor compilation &categorization, (4) inter-rater reliability. For the reliability of the study, a lecturer was asked to categorize all metaphors into specified conceptual themes again by using compilation of metaphors list and conceptual categories list. The formula (Reliability= Agreement/Agreement +Disagreement X100) formed by Miles and Huberman (1994) was used to estimate the inter-coder reliability rate. Beklenen/GeçiciSonuçlar Expected Results: By analysing the metaphorical conceptualization of English language learning, the students’ attitudes and the experiences of language learning are aimed to be revealed. In this way, by revealing the possible problems, students encountered during language learning process, the precautions can be taken to foster their learning. The second expected result is about the Syrian refugees students’ observed positive attitudes towards English. In this study, the observed positive attitude together with its reasons are expected to be revealed and transferred to language instruction. Furthermore, the cultural motivation of Turkish and Arabic students behind the use of metaphors are also going to be explored.Öğe Destek eğitim odasında görev alan sınıf öğretmenlerinin destek eğitim odası hakkındaki görüşleri(2018) Memduhoğlu, Hasan Basri; Altunova, NebiBu araştırmanın amacı destek eğitim odasında görev almış sınıf öğretmenlerinin destek eğitim odası uygulaması hakkındaki görüşlerini belirlemektir.Öğe Developing the organisational justice scale and examining teachers' and school administrators' views about organisational justice in primary schools(MIER Journal of Educational Studies, 2014) Memduhoğlu, Hasan Basri; Yıldız, Ali İhsanThe purpose of this study is to develop a reliable and valid measurement tool to explore views about organisational justice in schools and to examine teachers' and school administrators' views about organisational justice in primary schools. The sample of the study consisted of a total of 455 participants, 176 school administrators and 279 teachers from the primary schools in the Centre of Van. The Organisational Justice Scale, developed by the authors, was employed as data gathering tool. Principal Component Factor Analysis was used to determine the content and construct validities of the scale and Confirmatory Factor Analysis was employed to evaluate the obtained results. As a result of the study, the developed Organisational Justice Scale (OJS) was found to be a valid and reliable measurement tool for school applications.Öğe Ebeveynlerin görüşlerine göre ev okulu uygulaması ve Türkiye’de uygulanabilirliği(EJERCongress, 2018) Memduhoğlu, Hasan Basri; Mazlum, Muhammed Mehmet; Çelik, Şehnaz NigarProblem Durumu Hayatın kendisi kadar doğal bir süreç olan eğitimin, geleneksel okullar aracılığıyla çocuğun yaratıcılığını sınırlandırdığı, özgün fikir oluşturamayan, ezberci bireyler yetiştirdiği uzun yıllardır süregelen bir tartışmadır. Tartışmaların odak noktasında ise uzmanlarca belirlenen mevcut eğitimin ve okulların doğruluğunun sorgulanması düşüncesi ile öğrencilerin zihinsel ve ruhsal anlamda özgür hissederek yaratıcı kapasitelerini geliştirecekleri öğrenme ortamlarının oluşturulması hayali yer almaktadır. Ailelerin ve eğitimcilerin geleneksel eğitimin kalıplarını sorgulayarak çocuklarının yaratıcı doğasına ve öğrenme hızına daha uygun şartlar oluşturma istekleri onları ev okulu gibi alternatif okul uygulamalarına yöneltmiştir. Ev okulu (homeschooling); ebeveynlerin gözetimi ve sorumluluğu altında çocuklara evde verilen eğitim faaliyetlerini içeren bir alternatif okul uygulamasıdır (Reich, 2005). Çocukların evde eğitimi, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere Avusturalya’da ve Batı Avrupa ülkelerinde giderek daha fazla tercih edilmeye başlanan bir eğitim seçeneği haline gelmiştir (Arai, 1999; Aurini ve Davies, 2005; Collom, 2005; Stevens, 2003). Çocukları için evde eğitimi tercih eden aileler kendilerini, alışılageldik toplum yapısından ayrı görmektedir (Nemer, 2002). Ancak şimdilerde özellikle ABD’de artan sayısı ve çeşitliliği ile ev okulu giderek ana akım haline gelmekte; eğitimcilerin ve politika belirleyicilerin evde eğitime ilgi duymaları ile birlikte konuya ilişkin yapılan araştırmalar hızla artmaktadır (Collom, 2005). En eski eğitim yöntemlerinden birisi olan ev okulunun (Hanna, 2012) başlangıç noktasını; ülke dışında görev yapan devlet görevlileri, askerler ve misyonerlerin kendilerinden uzakta bulunan çocuklarını eğitme istekleri ile okula devam etmek için sağlık durumu uygun olmayan çocukların eğitilmesi isteği oluşturmuştur (Özkaya, 2013). Günümüzdeki anlamıyla ev okulu ise 1970’lerde güçlü dini kaygılar ve daha iyi akademik eğitim olmak üzere iki temel hareket noktasına dayanmaktadır (Isenberg, 2007; Marlow, 1994). Çocukları için evde eğitimi tercih eden aileler, değer ve inançlarının standart okul yöntemleriyle bağdaşmadığını (Nemer, 2002), tüm yönleri ile tanıdıkları çocuklarına bir şeyler öğretmek için en doğru kişinin kendileri olduğunu düşünmektedir (Aurini ve Davies, 2005). Ayrıca ev okulu; her çocuk için eğitim programının ve öğrenme çevresinin bireyselleştirilmesinin yanı sıra fiziksel şiddet, uyuşturucu, alkol, psikolojik istismar gibi kötülüklerden çocukları uzaklaştırarak onlara daha güvenli bir çevre sunma arzusuyla tercih edilmektedir (Ray, 2015). Türkiye’de anne-babaların çocuklarına evde eğitim vermeleri yalnızca çocuğun sağlık problemi nedeniyle en az dört ay süreyle örgün eğitim kurumlarından yararlanmasının mümkün olmadığı durumlarda, velinin başvurusu ve ev ortamının bu eğitime uygunluğunun onaylanması şartıyla mümkün olabilmektedir (MEB, 2010). Çocuklarının sağlık sorunları nedeniyle onlar için evde eğitim yapan aileler, uygulamanın yararlı olduğunu ve çocuklarının gelişimine katkı sağladığını düşünmektedir (Taşdemir ve Bulut, 2015). Bunun dışında Türkiye’de yukarıda bahsedildiği anlamıyla bir ev okulu uygulaması yasal olarak bulunmamaktadır ve ev okulu uygulamalarına ilişkin ailelerin bilgileri oldukça sınırlıdır (Memduhoğlu, Mazlum ve Alav, 2015). Bu çalışmanın amacı, ev okulu uygulamasına ve bu uygulamanın Türkiye’de uygulanabilirliğine ilişkin ebeveynlerin (annebabadan birisi) görüşlerini belirlemektir. Bu doğrultuda çalışmada aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır: Ebeveynler çocukları için nasıl bir eğitim/okul hayal etmektedirler? Ebeveynlerin, mevcut ev okulu uygulamalarının avantajları ve dezavantajlarına ilişkin görüşleri nelerdir? Ebeveynlerin, (Türkiye’de yasal olarak uygulanması durumunda) çocukları için ev okulunu tercih etme/etmeme nedenleri nelerdir? Ebeveynlerin, Türkiye’de ev okulunun uygulanabilirliğine yönelik görüşleri nelerdir? Araştırma Yöntemi Nitel yöntemle yapılan bu çalışma, bir ayağı ABD’de yürütülen “Alternatif Okul Uygulamaları ve Türkiye Açısından Uygulanabilirliği” başlıklı Proje kapsamında gerçekleştirilmiştir. Proje kapsamında ABD’nin çeşitli eyaletlerinde bir aylık süre boyunca yapılan gözlem ve araştırmalar sonucu elde edilen teorik ve pratik bilgiler; akademisyenlerin, il eğitim yöneticilerinin, kamu ve özel okul yöneticilerinin ve öğretmenlerinin, müfettişlerin, sendika temsilcilerinin, sivil toplum örgütü temsilcilerinin ve velilerin katılımıyla Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesinde düzenlenen panelde paylaşılmıştır. Panelin ardından eş 2018 Bildiri Özetleri Kitabı / EJERCONGRESS 2018 Conference Proceedings 477 zamanlı olarak düzenlenen üç ayrı çalıştayda katılımcılara üçer alternatif okul türü ile ilgili detaylı bilgiler paylaşılmış, konuya ilişkin tartışma ortamı yaratılmıştır. Araştırmanın verileri, bu sırada yapılan odak grup görüşmesi yoluyla toplanmıştır. Odak grup (focus group) görüşmesi, katılımcıların birbirlerinin düşünce ve konuşma arzularını tetiklemelerine ve böylece konuya ilişkin kendi algılarını daha net ve açık yüreklilikle ortaya koymalarına ortam hazırlamaktadır (Kitzinger, 1990). Araştırmanın çalışma grubu, ilgili çalıştaya katılım gösteren 13 ebeveynden (anne-babadan birisi) oluşmuştur. Bu çalışmada konu edilen ev okulu uygulamasına yönelik olarak daha önceden geliştirilen yarı yapılandırılmış görüşme formundaki sorular çalıştay esnasında katılımcılara yöneltilmiştir. Yapılan görüşmeler iki farklı video kayıt cihazı ile bir ses kayıt cihazına kaydedilmiş, daha sonra kayıtlar deşifre edilmiştir. Verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Bu amaçla katılımcı görüşleri, yarı yapılandırılmış görüşme formundaki sorular esas alınarak kategorilere ayrılmıştır. Daha sonra yapılan betimlemeler tümevarım yöntemi ile yorumlanmıştır. Ev okulu (homeschooling); ebeveynlerin gözetimi ve sorumluluğu altında çocuklara evde verilen eğitim faaliyetlerini içeren bir alternatif okul uygulamasıdır. Çocukların evde eğitimi, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere Avusturalya’da ve Batı Avrupa ülkelerinde giderek daha fazla tercih edilmeye başlanan bir eğitim seçeneği haline gelmiştir. Çocukları için evde eğitimi tercih eden aileler, değer ve inançlarının standart okul yöntemleriyle bağdaşmadığını, tüm yönleri ile tanıdıkları çocuklarına bir şeyler öğretmek için en doğru kişinin kendileri olduğunu düşünmektedir. Türkiye’de ise çocuğun örgün eğitime devam edemeyecek bir sağlık problemiyle karşılaşması durumu dışında ev okulu uygulaması yasal olarak bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı, ev okulu uygulamasına ve bu uygulamanın Türkiye’de uygulanabilirliğine ilişkin ebeveynlerin (annebabadan birisi) görüşlerini belirlemektir. Bir ayağı ABD’de yürütülen “Alternatif Okul Uygulamaları ve Türkiye Açısından Uygulanabilirliği” başlıklı BAP Projesi kapsamında gerçekleştirilen bu çalışma nitel yöntemle yürütülmüştür. Araştırma verileri söz konusu Proje kapsamında gerçekleştirilen çalıştayda yapılan odak grup görüşmesi yoluyla toplanmıştır. Araştırmanın çalışma grubu, ilgili çalıştaya katılım gösteren 13 ebeveynden (anne-babadan birisi) oluşmuştur. Çalıştayın ardından video kayıt cihazından deşifre edilen verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Araştırmaya katılan ebeveynler; çocuklarının ahlaki ve manevi yönlerden gelişimini öncelikli hale getiren, tek tip birey yetiştirmeyen, çocuğun özgüvenini ve sorumluluk bilincini geliştiren, eleştirel düşünmeyi teşvik eden, özgürlük alanlarının ve yapılacak etkinliklerin türünün ve zamanının çocuklarla birlikte belirlendiği bir okul hayali kurulmaktadır. Katılımcılar ev okulunu çocuğun bireysel öğrenme hızına göre eğitilmesi, kendi evinde rahat hissetmesi, çocuğu okulun gereksiz müfredatından kurtarması, anne-babanın çocuğu tüm yönleriyle tanıyan en doğru kişi olması yönleriyle olumlu; çocuğun sosyalleşmesinin kısıtlanması ve çocuğun eğitim kalitesinin anne-babanın eğitim seviyesine ve becerisine bırakılması gibi yönleriyle olumsuz değerlendirmişlerdir. Katılımcıların tamamına yakını; toplumun sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapısı ile eğitim seviyesinin uygun olmadığı ve bu konunun suiistimali de beraberinde getirebileceği gibi nedenlerle Türkiye’de ev okulunu uygulanamaz bulmuşlardır. Ayrıca katılımcılar, çocuklarının sosyalleşmelerinin kısıtlanması ve kendilerinin de yeteri kadar vakit ayırıp nitelikli bir eğitim yapamayacakları düşüncesiyle Türkiye’de bu uygulamanın yasal olması durumunda dahi kendi çocukları için böyle bir eğitimi tercih etmeyeceklerini belirtmişlerdir. Ebeveynlerin, çocukları için hayal kurdukları eğitim ortamını sağlama potansiyeli taşıyan ev okulu uygulamasının Türkiye’de uygulanabileceğine inanmamaları ve yasal şartlar oluşsa dahi çocukları için ev okulunu tercih etmemeleri araştırmanın önemli bir bulgusudur. Türkiye’de eğitimin merkeziyetçi yapılanmasının yanı sıra toplumun sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapısı ile eğitim düzeyi, ev okulunun uygulanabilirliğine ve uygulanması durumunda ailelerin buna girişebileceklerine yönelik inancı düşürmektedir. Beklenen/Geçici Sonuçlar Araştırmaya katılan ebeveynler; çocuklarının ahlaki ve manevi yönlerden gelişimini öncelikli hale getiren, tek tip birey yetiştirmeyen, çocuğun özgüvenini ve sorumluluk bilincini geliştiren, eleştirel düşünmeyi teşvik eden, özgürlük alanlarının ve yapılacak etkinliklerin türünün ve zamanının çocuklarla birlikte belirlendiği bir okul hayali kurulmaktadır. Katılımcılar ev okulunu çocuğun bireysel öğrenme hızına göre eğitilmesi, kendi evinde rahat hissetmesi, çocuğu okulun gereksiz müfredatından kurtarması, anne-babanın çocuğu tüm yönleriyle tanıyan en doğru kişi olması yönleriyle olumlu; çocuğun sosyalleşmesinin kısıtlanması ve çocuğun eğitim kalitesinin anne-babanın eğitim seviyesine ve becerisine bırakılması gibi yönleriyle olumsuz değerlendirmişlerdir. Katılımcıların tamamına yakını; toplumun sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapısı ile eğitim seviyesinin uygun olmadığı ve bu konunun suiistimali de beraberinde getirebileceği gibi nedenlerle Türkiye’de ev okulunu uygulanamaz bulmuşlardır. Ayrıca katılımcılar, çocuklarının sosyalleşmelerinin kısıtlanması ve kendilerinin de yeteri kadar vakit ayırıp nitelikli bir eğitim yapamayacakları düşüncesiyle Türkiye’de bu uygulamanın yasal olması durumunda dahi kendi çocukları için böyle bir eğitimi tercih etmeyeceklerini belirtmişlerdir.Öğe The effect of focus group discussions on pre-service teachers’ teaching experiences and practices: a mixed methods study(2017) Memduhoğlu, Hasan Basri; Kotluk, Nihat; Yayla, AhmetThe aim of this study is to investigate the effect of providing feedback to preservice teachers' (PSTs) through focus group discussion on PSTs' self-efficacy perception about teaching experiences and practices, to determine problems encountered during teaching practice by means of focus group discussion and to develop suggestions about solving these problems. This study was applied with 12 PSTs in two different schools during 12 weeks. Quantitative and qualitative data were gathered and analyzed. For quantitative data, non-parametric statistics and for qualitative data, descriptive analyses were used. As a result of the study, in experimental group, focus group discussion has significant and positive impact on PSTs' self-efficacy perception. Moreover, in interviews with PSTs, they stated that focus group discussion enabled them to make progress in topics such as lesson planning, classroom management, and teaching strategies.Öğe Eğitim denetmenlerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen algıları(K. Ü. Kastamonu Eğitim Dergisi, 26.09.2014) Memduhoğlu, Hasan Basri; Mazlum, Muhammed Mehmet; Acar, MuhyettinBu araştırmanın amacı, eğitim denetmenlerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen algılarını belirlemektir. Genel tarama modelindeki araştırma nicel yöntemle yapılmıştır. Araştırmanın örneklemi, Van il merkezindeki beş eğitim bölgesinden oranlı tabakalı-seçkisiz yöntemlerle belirlenen ve ortaokullarda görev yapan 240 öğretmenden oluşmaktadır. Katılımcıların en az bir defa denetim geçirmiş olmaları ölçütü esas alınmıştır. Araştırmanın verileri Özgözgü (2008a) tarafından geliştirilen, Müfettişlerin İletişim Becerileri Ölçeği kullanılarak elde edilmiştir. Çalışmada öğretmenlerin görüşlerine göre eğitim denetmenlerinin, iletişim becerilerini ara sıra sergiledikleri; denetmenlerin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri arasında cinsiyet, öğrenim durumu ve branş alanına göre herhangi bir farklılığın olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak, öğretmenlerin mesleki kıdemleri ve denetim geçirme sayıları arttıkça, denetmenlerin iletişim becerilerine ilişkin algılarının düştüğü görülmüştür.Öğe Eğitim denetmenlerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen algılarının çeşitli değişkenlere göre incelenmesi(2013) Memduhoğlu, Hasan Basri; Acar, Muhyettin; Mazlum, MehmetBu araştırmanın amacı, eğitim denetmenlerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen algılarını belirlemektir. Genel tarama modelindeki araştırma nicel yöntemle yapılmıştır. Araştırmanın örneklemi, Van il merkezindeki beş eğitim bölgesinden oranlı tabakalı-seçkisiz yöntemlerle belirlenen ve ortaokullarda görev yapan 240 öğretmenden oluşmaktadır. Katılımcıların en az bir defa denetim geçirmiş olmaları ölçütü esas alınmıştır. Araştırmanın verileri Özgözgü (2008a) tarafından geliştirilen, Müfettişlerin İletişim Becerileri Ölçeği kullanılarak elde edilmiştir. Çalışmada öğretmenlerin görüşlerine göre eğitim denetmenlerinin, iletişim becerilerini ara sıra sergiledikleri; denetmenlerin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri arasında cinsiyet, öğrenim durumu ve branş alanına göre herhangi bir farklılığın olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak, öğretmenlerin mesleki kıdemleri ve denetim geçirme sayıları arttıkça, denetmenlerin iletişim becerilerine ilişkin algılarının düştüğü görülmüştür.Öğe Eğitimde kız çocuklarının devam oranlarının artırılmasına yönelik değişkenlerin araştırılması (Van ili örneği)(28. Uluslararası Eğitim Bilimleri Kongresi, 2018) Memduhoğlu, Hasan Basri; Durğun, Hakan; Ceylani, MahsuniBu Araştırma; “Eğitimde Kız Çocuklarının Devam Oranlarının Artırılmasına Yönelik Değişkenlerin Araştırılması (Van İli Örneği)” kapsamında elde edilen veriler ışığında kız çocuklarının devam oranlarının artırılması ve akademik başarılarına etkilerinin kısa, orta ve uzun vade de belirleyerek çeşitli öneriler sunulması hedeflenmiştir. Eğitimde 2023 vizyon çerçevesinde eğitimin önemi ve devamlılığı vurgulanmıştır. Bireylerin Özellikle temel eğitim almanın önemi ve topluma getirisi dikkate alındığında, temel eğitimdeokullaşmanın ne kadar önemli olduğu akademik çevre tarafından bilinen bir gerçektir. Ülkemizdeözellikle doğu ve güney doğu bölgelerindeki iller olmak üzere, kız çocuklarının temel eğitim hakkınıtam olarak kullanmadıkları sürekli tartışılan bir konu olmuştur. Bu bölgelerde kız çocuklarının okulagönderilmesi konusunda nihai kararı büyük oranda aile vermekle birlikte diğer akrabalar da etkiliolabilmektedir. Bu kapsamda devamsızlığıneğitim/öğretime etkilerinin araştırılması hedeflenmiştir. Yöntem Araştırma kapsamında nicel veri toplama tekniği (Anket) geliştirilerek uygulanmıştır. Araştırma evreni belirlenirken Van iline bağlı 13 ilçede devamsızlık yapan Kız/Erkek öğrenci sayıları dikkate alınmış, Buna göre 1100 aile ile görüşülerek anketler doldurulmuş ve sonuçları değerlendirilmiştir. Bulgular Yapılan analizler sonucunda şu sonuçlar ortaya çıkmıştır. ekonomik, sosyal ve geleneksel anlayışa dayalı faktörlerin etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada, kız çocuklarının eğitim hakkını tam olarak kullanabilmeleri için, eğitim bakanlığının bu yöndeki projelerini sürdürmesi, yerel yönetimlerin bu süreçte etkin sorumluluklar üstlenerek, yerel düzeyde çözümler üretecek projeler devreye koymaları, okullarda görev yapan yönetici ve öğretmenlerin kendi okul çevresinde bulunan velilerle görüşmeler yaparak kız çocuklarının okula gönderilmesi konusunda olumlu bir tutum oluşturmaları yönünde daha fazla çaba sarf etmeleri önerilir. Sonuç Eğitim paydaşları devam oranlarının arttırılması ile ilgili yenilikçi proje fikirleri geliştirerek özellikle kız çocuklarını eğitim hayatında tutmaları hedeflenmelidir.Öğe Eğitimin bilimsel temelleri ve araştırma yöntemleri(Pegem Atıf İndeksi, 2009) Memduhoğlu, Hasan BasriBilim; toplumsal ve evrensel düzeyde sorunların çözümünde belirleyici role sahiptir. Bilim bu rolünü araştırmalar yoluyla ortaya koyar. Çağdaş bilim, büyük ölçüde araştırmalara dayanır. Toplumların sosyo-ekonomik gelişimleri ile araştırma çabaları arasında önemli bir nedensel ilişki vardır. Bu nedenle toplumlarda araştırma geleneğinin yerleşmesi; sosyal, kültürel ve ekonomik gelişme için önemlidir. Araştırma eğitiminin verilmesi gereken kurumların başında eğitim kurumları ve özellikle üniversiteler gelmektedir. Ülkemizde lisansüstü düzeyde araştırma eğitimi verilmekte, yüksek lisans ve doktora programlarında zorunlu araştırma dersleri okutulmaktadır. Ancak lisans düzeyinde bugüne kadar yeterli araştırma eğitiminin verildiği söylenemez. Bilimsel araştırma formasyonuna sahip olmayan öğrencilerin, kendi alanlarında bilimsel gelişmelere yapacakları katkının sınırlı olacağı açıktır. Nitekim bilimsel araştırma ve akademik yazma yeterliğine sahip olmayan öğrenciler, verilen araştırma ödevlerini yaparken güçlükler yaşamaktadır. Bu tür çalışmalarda kaynak tarama, kaynağa ulaşma, kaynaktan yararlanma, yazıları sistematize etme, alıntı yapma, atıf ve kaynakça gösterimlerinde yanlışlar ve eksiklikler gözlenmektedir. Bu nedenle bilimsel araştırma yöntemleri ve raporlaştırma konusunda öğrencilere gerekli eğitimin verilmesi ve yeterliğin kazandırılması bir gerekliliktir.Öğe Eleştirel ve sorgulayıcı düşünmeyi geliştirmeye yönelik yeni bir teknik olarak soru topları tekniğinin öğrencilerin soru sorma becerisi ve akademik başarısı üzerindeki etkisi(2014) Saylık, Numan; Memduhoğlu, Hasan Basri; Yayla, Ahmetnsanın sahip olduğu en temel yetilerden biri olan düşünme yetisi, insanın anlama çabasının en önemli parçasıdır. Okullar bu yetilerin gelişiminde önemli görevler üstlenirken kimi zaman bu yetilerin körelmesi-ne veya statik kalmasına da neden olabilmektedirler. Düşünme, sorgulama, araştırma faaliyetlerinin başlan-gıç basamağının ‘‘soru sorma’’ olduğu düşünülürse okulların öğrencilerin kendini özgürce ifade ettiği ve her türlü sorunun sorulabildiği mekânlar haline gelmeleri öğrencilerin düşünme yetilerinin gelişimi açısından önemlidir. Bu çalışma, öğrencilerin soru sorma becerilerini ve akademik başarılarını geliştirecek bir teknik geliştirmeye yöneliktir. Öğrencilerin derslerde anlamlı sorular sorarak, aktif katılım sergilemeleri, verileni olduğu gibi değil eleştiri süzgecinden geçirerek almaları ve bu esnada anlamadıkları veya bağlantısını kura-madıkları durumlar oluştuğunda öğretmene ve sınıf arkadaşlarına soru sorarak oluşan durumun üstesin-den gelmeleri önemli görülmektedir. Amaç Bu araştırmanın iki temel amacı vardır: Birincisi, sorgulayıcı ve eleştirel düşünmeyi ve soru sorma becerisini geliştirmeye yönelik yeni bir teknik (soru topları tekniği) geliştirmek, ikincisi geliştirilen bu tekniğin öğrencilerin soru sorma becerisi ve akademik başarısı üzerin-deki etkisini belirlemektir. Yöntem Bu araştırmada, ön test son test kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Bu desen eğitim ve psiko-lojide çok sık kullanılan deneysel desenlerden biridir. Araştırma ortaokulda ikisi altıncı sınıf ikisi sekizinci sınıf olmak üzere dört şube üzerinde yapılmıştır. Biri altıncı sınıf, diğeri sekizinci sınıf olmak üzere iki şube kontrol grubu, iki şube de deney grubu olacak şekilde seçkisiz (random) olarak belirlenmiştir. İki hafta boyunca ön test uygulanmış, daha sonra dört hafta süresince deney grubuna işlem yapılmış ve son aşamada iki hafta boyunca son test uygulanmıştır. Geliştirilen soru topları tekniği ve uygulaması İçerisine her hafta anlatılacak konu ile ilgili soruların konduğu farklı büyüklükte soru topları hazırlandı. Bu soru toplarının bazılarında konu ile ilgili soru bulunurken bazılarında “şimdi sıra sende, sorunu sor bakalım” ifadesinin yazıldığı kâğıtlar kondu. Çekilen top dolu ise soru öğrenci tarafından okunur ve cevaplanır veya soru bilen bir öğrenciye fırlatılır. Fırlatılan öğrencinin o soruyu çözebilen biri olması önemlidir. Ancak sınıfça makbul görülen öncelikli durum kişinin o soruyu cevaplaması sonrasında cevaplayamıyorsa bilen bir arkadaşına sormasıdır. Bununla doğru soruyu doğru kişiye yöneltme davranışı kazandırılmak hedeflendi. Öğrenciler tarafından çekilecek soru toplarının büyüklüğü topun boş çıkması durumunda sorulacak sorunun analiz, sentez ve değerlendirme boyutlarında, dolu çıkması durumunda sorunun nispeten konu ile ilgili zor bir sorusunu/sorununu barındırdığı noktasında bilgilendirmeler yapıldı ve öğrenciler torbadan büyük toplar çekmeleri konusunda yüreklendirildi. Sınıftaki öğrenci sayısından az olmaması kaydıyla dolu ve boş soru topları bez bir torbanın içerisine kondu. Dolu ve boş soru topları oranı her hafta değişiklik göstererek birinci hafta topların %80 dolu (konu ile ilgili soru ifadesi) %20’si boş (şimdi sıra sende sorunu sor bakalım ifadesi ), İkinci hafta, soru toplarının %70’i dolu, %30’u boş; üçüncü hafta, soru toplarının %50si dolu %50’si boş; dördüncü hafta, soru toplarının %20si dolu %80’i boş tutuldu. İlk haftalar öğrencilerin kolayca soru sorabilmeleri için akla hemen gelebilecek sorular topların içine konmayarak öğrencilerin rahatça soru so-rabilmesi hedeflendi. İki haftalık ön testten (sorulan soru sayısı ve akademik başarı testi), sonrasında dört hafta boyunca bu teknik deney grubuna uygulandı ve yöntemin uygulaması bitirildi. Yöntemin etkisini belirlemek için iki hafta boyunca son test uygulaması yapıldı. Bulgular Araştırmada geliştirilen soru topları tekniğinin öğrencilerin soruduğu soru sayısında büyük bir ar-tış sağladığı ve soru sorma alışkanlığı olmayan öğrencilerin çoğunu soru sormaya yönelttiği bulgusu elde edilmiştir. Ayrıca ders işleme sürecinde bu tekniğin uygulanmasıyla, öğrencilerin akademik başarılarında önemli düzeyde artış sağlanmıştır. Tekniğin ders işleme sürecinde uygulanmasıyla öğrenciler daha çok soru sormaya yöneldiğinden, işlenen konulara ilişkin daha çok dönütler almaları ve aktarılan bilgileri daha iyi kavramalarının beraberinde akademik başarıyı da artırdığı söylenebilir.Öğe Eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi teşvik eden bir uygulama: paideia okullarının Türkiye'de uygulanabilirliğine ilişkin eğitim paydaşlarının görüşleri(2018) Memduhoğlu, Hasan Basri; Çelik, Şehnaz Nigar; Mazlum, Muhammed MehmetPaideia, "bir çocuğun terbiye edilmesi" (the unbringing of a child) anlamında bir Antik Yunan sözcüğüdür.Öğe Evaluation of the relation between critical-thinking tendency and problem-solving skills of pre-service teachers(Eğitim Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Ekim, 2016) Memduhoğlu, Hasan Basri; Keleş, ElifThe purpose of this study is to determine the relationship between critical-thinking tendency and problem-solving skills of pre-service teachers. Research was modelled as relational screening model. The population of the research consisted of pre-service teachers from a faculty of education during the 2013-2014 academic year. The sample of the research consisted of 656 students who were studying different fields of education at the faculty. Stratified sampling method was used in choosing the sample. The variable of students’ field was taken as stratified according to the ratio in the population. Facione, Facione, and Giancarlo’s (1998) “California Critical Thinking Tendency Inventory” and Heppner and Petersen’s (1982) “Problem Solving Inventory” and a personal information form were used to collect the data. The collected data were analyzed with descriptive statistics, parametric tests and correlation analysis. In this study, a near moderate-level and positive correlation was found between the Critical thinking tendency and Problem solving skills of pre-service teachers.Öğe Evaluation of the standards for recruiting and training elementary school principals used in some european union countries by teachers and school principals in Turkey(Mevlana International Journal of Education (MIJE), 2013) Balcı, Ali; Memduhoğlu, Hasan Basri; İlğan, Abdurrahman; Erdem, Mustafa; Taşdan, MuratThis study purposes to determine how adoptable and applicable teachers and school administrators in Turkey think the practice of selecting and training elementary school administrators is in England, France and Germany, as well as how adoptable and applicable “Elementary School Principal Selecting and Training Model” is, which is developed considering the conditions in Turkey. The sampling is composed of 356 school administrators and 382 teachers working in 121 public schools in provincial centers in Turkey. The data required for the research has been compiled through the scale “The Standards for Selecting, Appointing and Training Elementary School Principals” developed by the researchers. In the analysis of data, percentage, frequency, arithmetical mean and standard deviation have been used for descriptive statistics, and t-test has been used for unrelated sampling as interpretative statistics technique. It is concluded in the research that the model is found to be adoptable by elementary school administrators and teachers in Turkey, and it is thought to be applicable although its level of adoptability is lower than that of the model used in the Turkish education system. The level of adoptability in all sub-dimensions of the model is higher than the level of applicability.