2) Makale

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 47
  • Öğe
    Karabibik hikâyesinde sosyokültürel tespitler
    (MOTİF VAKFI, 2019) Sağlam, M. Halil
    Medeniyet, sosyokültürel değerlerle oluşan bir kavramdır. Sosyokültürel değerler, toplumun dil, din, inanç, örf ve âdetleri gibi yaşam tarzını belirleyen değerleri içermektedir. Türk medeniyetinin en önemli kaynaklarından biri, Anadolu köylerindeki sosyokültürel değerlerdir. Cumhuriyet öncesi dönemde Anadolu kırsalındaki sosyal ve kültürel yaşantıyı konu edinen edebî, tarihî ve sosyolojik eserler oldukça sınırlıdır. Bu döneme ait eserlerin sosyokültürel bağlamda analiz edilmesi gerekmektedir. Türk edebiyatının İlk köy romanları ve hikâyeleri, kırsalda yaşayan Anadolu halkının sosyokültürel yaşantısını yansıtmaktadır. Bu çalışmada, ilk köy hikâyeleri arasında bulunan Karabibik’in sosyokültürel bağlamda analizi yapılmaktadır. Hikâyenin en önemli özelliği realist olmasıdır. Yazar Nabizâde Nâzım, 1889 yılında Antalya’nın topoğrafyasını çıkarmak için bölgede bulunmuştur. Hikâyenin vaka örgüsü de Antalya’nın köy ve ilçelerinde geçmektedir. Hikâyede kahramanlar, kendi ağız özelliklerine göre konuşturulmaktadır. Hikâyede ayrıca önemli tarihî mekân ve objeler hakkında okuyucuya bilgiler verilmektedir. Bu yönüyle hikâye, reel kaynaklara katkı sağlayabilecek niteliğe sahiptir. Karabibik’te aynı zamanda son dönem Osmanlı köylüsünün içinde bulunduğu sefalet, cehalet ve kültürel yozlaşma da anlatılmaktadır. Bu araştırmanın temel amacı, ilk köy romanlarının ve hikâyelerinin sosyokültürel özelliklerini ortaya çıkarmaktır. Araştırmada doküman inceleme metodu uygulanmıştır. Araştırma, Türk edebiyatının ilk köy hikâyeleri arasında bulunan Karabibik’le sınırlıdır. Araştırma sonucunda Karabibik’in Cumhuriyet öncesi Anadolu halkının sosyokültürel yaşantısını yansıttığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Sabiha sertel’in “çitra roy ile babası” romanında “benerci kendini niçin öldürdü?” şiirinin etkisi (metinlerarasılık)
    (Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2019) Sağlam, M. Halil
    Nâzım Hikmet, Türk edebiyatında toplumsal gerçekçilerin en önemli temsilcileri arasındadır. Politik düşüncelerinin ve şiirlerinin Marksist, komünist ve Leninist yazarlar, şair ve düşünürler üzerinde güçlü bir etkisi bulunmaktadır. Nâzım Hikmet’le aynı ideolojiyi paylaşan yazarların ve şairlerin eserleri incelendiğinde bu eserlerde Nâzım Hikmet’in ideolojisini ve üslubunu görmek mümkündür. Marksist yazar Sabiha Sertel ve Çitra Roy ile Babası romanı, bu kategoride değerlendirilebilecek özelliklere sahiptir. İngiliz emperyalizmine karşı Hindistan’da başlatılan bağımsızlık mücadelesini anlatan romanın konusu, Nâzım Hikmet’in Benerci Kendini Niçin Öldürdü? şiirinin temasıyla aynıdır. Politik mesajlar içeren eserler arasında üslup benzerliği de bulunmaktadır. Emperyalist, baskıcı güçlere karşı bağımsızlık mücadelesi evrensel bir olgudur. Her iki sanatçı da anlatılarında Hindistan’daki bağımsızlık mücadelesini desteklemektedirler. Yazarların Hintli direnişçileri destekleyen tavırları, aslında hiç de barışık olmadıkları ve ters düştükleri Türkiye Cumhuriyeti ideolojisine karşı tepkilerini yansıtmaktadır. Çünkü gerek Nâzım Hikmet’in gerekse Sabiha Sertel’in politik görüşleri, Cumhuriyet ideolojisine aykırıdır. Her iki Marksist sanatçı da mevcut otorite aleyhinde örgütsel faaliyetlerde bulunmuşlardır. Çalışmanın temel amacı Benerci Kendini Niçin Öldürdü? şiiri ve Çitra Roy ile Babası romanı özelinde Nâzım Hikmet’in Marksist yazarlar üzerindeki etkisini ortaya çıkarmaktır. Çalışmada evren örneklem modeli; nitel araştırma yöntemi ve doküman inceleme metodu kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, gazeteci yazar Sabiha Sertel’in Nâzım Hikmet’in şiirlerinden etkilendiğini ortaya çıkarmıştır. Şairlik yönü olmayan Marksist yazar, Nâzım Hikmet özentisini farklı bir edebî türle (roman) yansıtmıştır.
  • Öğe
    Sinekli bakkal ve üç İstanbul romanlarında din ve inanç krizi
    (Akra Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi 2, 3 Mayıs 2019) Sağlam, M. Halil
    Sinekli Bakkal ve Üç İstanbul romanlarında vaka zamanı (II. Abdülhamit Dönemi) ve anlatma zamanı (Cumhuriyet Dönemi-1936) örtüşmektedir. Her iki romanda dinsiz, dini eleştiren alafranga tipler ve yobaz, çıkarcı, sahtekâr imamlar bulunmaktadır. Romanlar, yazar-anlatıcıların iç dünyalarında yaşadıkları kaotik ruh halini, inanç bunalımlarını yansıtmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı medeniyeti karşısında yıkılışına tanıklık eden son dönem birçok Türk aydını gibi Halide Edip Adıvar (1882-1964) ve Mithat Cemal Kuntay’ın (1885-1956) da din duygusu sarsılmıştır. Her iki romanın inanç krizi yaşayan tipleri entelektüeldir. Adıvar’ın romanlarında din ve inançla ilgili tartışmalar genelde eski rahip Perengrini ve mutasavvıf Vehbi Dede arasında geçer. Romanda Jön Türk kahramanlarının da dine ve geleneğe karşı tereddütleri vardır. Kuntay’ın romanında dinsizliğiyle tanınan Adnan avukat, inanç bunalımı yaşayan alafranga düşkünü Haldun da doktordur. Sinekli Bakkal ve Üç İstanbul romanlarındaki dinsiz tiplerin ve dinle ilgili olumsuz eleştirilerin arkasında yazarların inanç krizini görmek mümkündür. Türk edebiyatında şair ve yazarlarının tereddütlü imanını, dine karşı eleştirel tutumunu yansıtan çok sayıda anlatı bulunmaktadır. Sinekli Bakkal ve Üç İstanbul romanları bu geniş evren içerisinde birer örneklemdir. Edebi anlatılarda yazar ve şairlerin din duygusunu ortaya çıkaran akademik çalışmalarının sayısı oldukça sınırlıdır. Bu araştırma, din duygusu bağlamında sanat ve sanatçı ilişkisini ortaya çıkaran akademik çalışmalara katkı sunmayı amaçlamaktadır. Nitel araştırma tekniğinin uygulandığı çalışmada konuyla ilgili literatür taraması ve doküman incelemesi yapılmıştır. Kurmacalarda ve reel kaynaklarda elde edilen bilgiler, çalışmanın Bulgular bölümünde değerlendirmiştir. Çalışmanın Sonuç bölümünde din duygusu bağlamında yazar roman ilişkisi açıklanmıştır
  • Öğe
    Halit ziya Uşaklıgil’in mensur şiirlerinde güzel ve güzellik
    (Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, Ocak-Haziran 2019/11:21 (155-176)) Sağlam, M. Halil
    Felsefede güzelin ne olup olmadığı, neyin hangi ölçülerde “güzel” kabul edilip edilemeyeceği tartışma konusudur. Aristoteles, Platon, Immanuel Kant, Friedrich Schelling gibi felsefeciler, bu konuda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Felsefeye göre güzel, insanın beğeni yargısından kaynaklanır. Güzelin, hoş, yüce, iyi, faydalı gibi farklı anlamları da bulunmaktadır. Güzelle ilgili her bir gösterge farklı duyu kanalında ortaya çıkmaktadır. Felsefecilerin en çok tartıştıkları konu, farklı kanallarda ortaya çıkan beğeni yargısının güzel göstergesiyle sınırlandırılmasıdır. Gecenin güzelliği yüce, gündüzün güzelliği hoş, objenin güzelliği faydalı, erdemlerin güzelliği iyi olabilmektedir. Estetik sanat dallarında sanatçılar beğeni yargılarını farklı göstergelerle ifade etmektedirler. Güzel, bir dil unsuru olduğu için edebiyatla yakın bir ilişkisi vardır. Edebiyat sanatçısı, güzel göstergesini kullanarak beğeni yargısını görülebilir ve anlaşılabilir hâle getirir. Bu çalışmanın temel amacı felsefede tartışılan güzel göstergesinin edebiyata bakan yönünü ortaya çıkarmaktır. Türk edebiyatında güzel göstergesinin retorik amaçlı kullanıldığı çok sayıda eser bulunmaktadır. Göstergenin kullanıldığı eserler aynı zamanda sanatçının iç dünyasını, hayata ve objeye bakış açısını da yansıtmaktadır. Evren örneklem modelinin uygulandığı çalışmada Halit Ziya Uşaklıgil’in Mensur Şiirler eseri analiz edilmektedir. Halit Ziya Uşaklıgil, Mensur Şiirler eserini 1891 yılında yayımlar. Eser, dönemin dil özelliklerini (Osmanlı Türkçesi) yansıtmaktadır. Sanatçı, eserinde beğeni yargısının karşılığı olarak genellikle güzel, bedii, bediâ, hoş ve lâtif göstergesini kullanmaktadır. Kozmik dünya, sanatçıyı içten ve dıştan kuşatır. Genç sanatçı, özellikle coşkulu ve sevinçli duygular yaşadığı anlarda kozmik dünyadan haz alır. Beğeni yargısını da güzel (lâtif) göstergesiyle tanımlar. Sanatçı tabiat unsurlarını güzel göstergesiyle nitelerken genel kabul gören yargıya göre hareket eder. Bu konuda realisttir. Mensur şiirlerde güzel, eşyanın şekil
  • Öğe
    Sait Faik’in hikâyelerinde karakter dönüşümü
    (Siirt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18.12.2019)
    Sait Faik Abasıyanık’ın hikâyeleri, kahramanların niteliği ve niceliği bağlamında üç kate- goride değerlendirilmektedir. İlk dönem hikâyelerinde çok sayıda idealist, hayata bağlı, se- vecen tipler bulunmaktadır. İkinci dönem hikâyelerinde bu tip kahramanların sayıları aza- lır. Üçüncü dönem hikâyelerinde ise bu tip kahramanlar tükenir. Yazar, hayatı ve insanları sevdiği ilk gençlik dönemlerine ait hikâyelerinde kahramanlarının sayısını geniş tutar. Bu dönem hikâyelerinde vaka örgüsünü insan sevgisi üzerine kurgular. Hayatın zorlukları ve insanlar arasındaki menfaat çatışmaları zamanla Sait Faik’i toplumdan uzaklaştırır, yalnız- lığa iter. Dolayısıyla hikâyelerindeki kahramanların niteliğinde ve niceliğinde de değişim ve dönüşüm olur. Sait Faik Abasıyanık’ın hikâyelerindeki kahramanların niteliği ve niceliği bir anlamda onun hayata bakış açısını ve ruh halini yansıtmaktadır. Bu çalışmada Sait Faik’in hikâyelerindeki kahramanların niteliği ve niceliği yazarın otobiyografisiyle ilişkilendirile- rek incelenmektedir. Araştırmanın temel amacı Sait Faik’in hikâyeciliği hakkında yapılan çalışmalara katkı sağlamaktır. Araştırmada yazarın üç kategoriye ayrılan hikâye kitapla- rından random tekniğiyle örneklendirmeler seçilmiştir. Araştırma sonucunda Sait Faik’in hikâyelerinde zamanla vaka örgüsünün durağanlaştığı, üslubunun değiştiği, kahraman sayısının azaldığı tespit edilmiştir. Tespit edilen bu bulgular yazarın bohemliğe dönüşen iç dünyasıyla da örtüşmektedir. Hikâyelerdeki ana kahramanlar, Sait Faik’in hayata ve in- sanlara karşı bakış açısını farklı yönleriyle yansıtmaktadır.
  • Öğe
    Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Bursa’da zaman şiirinde estetik yargı
    (TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2019-09-09) Sağlam, M. Halil
    Estetik yargı, sanatçının estetik bir objeden estetik haz almasıyla ortaya çıkar. Estetik yargıda sanatçı ve obje arasında çıkarsız bir ilişki vardır. Sanatçı öncelikle estetik haz aldığı objeye yönelir. Objede kendisini bulan sanatçı onu iyi, yüce, güzel veya hoş gibi sıfatlarla tanımlar. Sanatçının estetik hazzı ve beğeni yargısı zihinsel bir süreç sonucunda gerçekleşir. Estetik yargı, bu zihinsel sürecin tamamlayıcısıdır. Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şiiri, estetik hazzın estetik yargıya dönüşüm sürecini anlatan bir eserdir. Eserde, estetik hazzın kaynağı Bursa’dır. Şiirin dış yapısını planlayan ona edebî, felsefi ve estetik değer katan estetik yargıdır. Estetik yargı, bu anlamda şairin bilgi, birikim ve tecrübelerinin karşılığıdır. Şair, öncelikle Bursa’dan estetik bir haz alır. Bu hazzını beğeni yargısıyla tanımlar. Bu çalışmanın temel amacı, “Bursa’da Zaman” şiiri örneklemiyle sanat eserlerinin sanatçının zihninde ortaya çıkış sürecini açıklayarak bu konuda daha önce yapılan çalışmalara katkı sağlamaktır. Çalışmada çıkan sonuca göre Bursa’da Zaman şiiri Tanpınar’ın estetik yargısını sembolize etmektedir.
  • Öğe
    Yüz Tutmuş Bir Düğün Geleneği Olarak “Ağaç Süsleme
    (Karadeniz (Black Sea), 2013) Karakaş, Rezan
    Ağaç süsleme geleneği, Siirt’in Kurtalan, Baykan, Şirvan ve Eruh, Batman’ın Kozluk ve Gercüş ile Mardin’in Dargeçit ilçelerinde yaşatılmaktadır. Geleneğin değişen yaşam koşulları nedeniyle ilçe merkezlerinde kaybolmaya yüz tuttuğu, ancak köylerde canlılığını muhafaza ettiği tespit edilmiştir. Düğün töreninde yeşil bir ağacın çeşitli yiyeceklerle süslenmesi ve bunların “saçı” maksatlı dağıtılması, folklor açısından dikkate değer bir olgudur. Ağaç üzerinde Türk halk kültüründe kutsal sayılan ekmeğin ve halk anlatılarında doğurganlığın sembolü olan elmanın bulunması, “damat ağacı”na yüklenen anlamları derinleştirir. Ağaca kesilen horoz, tavuk vb. bir hayvanın asılması ise mutluluk verici olaylar karşısında kötü gözlerden korunmak maksadıyla gerçekleştirilen “kan akıtma” geleneğinin bir parçasıdır. “Ağaç süsleme” geleneğinin kültür yozlaşması karşısında ezilen ve yılbaşı ağacı sendromuna takılan batı hayranı insanlar başta olmak üzere herkese yöresel kültür hazinelerinden biri olarak tanıtılması ve bu geleneksel kültürün koruma altına alınması kültür erozyonunun önlenmesi açısından önemlidir.
  • Öğe
    Diyarbakır’da Bebeğin İlkleri: Hedik, Köstek Kesme Törenleri ve Çocuklara Yönelik Halk Hekimliği Uygulamaları
    (Karadeniz (Black Sea), 2013) Karakaş, Rezan
    Hayatın geçiş dönemlerinden biri olan doğum; halk kültüründe, birçok sıra dışı eylem ve davranışlar zinciriyle adeta kutsanmaktadır. Hamilelik öncesinden başlayan bu zincir, doğum aşamasında ve doğum sonrasında zenginleşerek devam etmektedir. Bu çalışmada, Diyarbakır yöresinde gerçekleştirilen doğum sonrası davranışlardan bebeğin ilkleri (diş çıkarma, yürüme, saç kesme vb) ile yine çocuklara yönelik yapılan halk hekimliği pratikleri değerlendirilecektir. Araştırma konusu ile ilgili elde edilen bilgilerin büyük bir bölümü katılımlı gözlem ve görüşme yöntem ve teknikleriyle elde edilmiştir. “Hedik”/diş hediği ve “köstek kesme” törenleriyle çocuğun saçlarının ve tırnaklarının ilk kez kesilmesinde çeşitli “büyüsel davranış kalıpları” ve “saçı”, asıl unsurlar olarak dikkati çeker. “Ay basması”, ilkel insanın sıra dışı varlıklarla ilgili korku ve endişelerinden kaynaklı, mitolojik kökenli bir rahatsızlıktır. Hastalığın tedavisinde kullanılan “ay şeklinde para kesilmesi”, “karalama” gibi yöntemler de yine büyüsel pratikler olarak dikkati çekmektedir. Yörede çocuğa yönelik yapılan bu büyüsel davranışlarla, çocuğun topluluğa kabul edilmesi sağlanmaya çalışılır. Atadan görülerek ezberlenen bu davranışları uygulamak, aile üyeleri için bir görev kabul edilir. Genç nesiller tarafından çok fazla bilinmeyen bu ritüeller, aile büyüklerinin hatırlatması ve yol göstermesiyle yeniden canlandırılır.
  • Öğe
    Cahit Sıtkı Tarancı’nın Eserlerinde Masalın İşlevi
    (Karadeniz (Black Sea), 2012) Karakaş, Rezan
    Bu çalısmada, masalın Cahit Sıtkı’nın eserlerindeki yeri incelenmistir. Bu amaçla eserlerdeki masal unsurlarının kullanım sıklığı ve islevleri tespit edilmistir. Masalın Cahit Sıtkı’nın edebî anlayısının sekillenmesinden, siir ya da hikâyelerinin konu seçimine kadar birçok açıdan onu etkilediği görülmüstür. Sair, sanatını olustururken çocukluk hatıralarının kendisine sunduğu masal izleklerinden yararlanmıstır. O, “Abbas” adlı hikâye ve siirinin konusunu, çocukluğunda dinlediği bir masaldan ilham almıstır. “Kırkıncı Oda” siirini, aynı adlı bir masaldan yararlanarak kurgulamıs; “kırkıncı oda” motifiyle siirinin ana eksenini olusturmustur. Siirleri, hikâyeleri ve mektuplarıyla “kendi beni”ni anlatan sanatkâr, çocukken dinlediği masallara ve bu masalların motiflerine yaslanarak adeta kendi masalını yazmıstır. “Sihirli seccade”, “kırkıncı oda”, “üvey anne”, “dev”, “cüce”, “kırk harami” gibi masal motiflerini, eserlerinde bir harç malzemesi olarak kullanmıs ve zengin çağrısımlı imajlar olusturmustur. Kısacası, sanatçının çocukluk hatıralarını süsleyen masallar, onun eserlerinin, özellikle de siirlerinin yapı tası olmustur. Hayatın geçiciliğini acı bir sekilde duyumsayan, ancak bu durumu içine sindiremeyen sanatçı, masalsı bir dünyaya sığınma gayretini eserlerinde sıklıkla terennüm etmistir.
  • Öğe
    Kaplumbağalar Romanında Alevilik Olgusu
    (Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2013) Karakaş, Rezan
    Bu makalede, Fakir Baykurt?un “Kaplumbağalar” romanında yer alan Alevîlik olgusu değerlendirilmiştir. Bu araştırma kapsamında “Kaplumbağalar” romanı, iki kez okunmuş; birinci okumada eserde yer alan Alevîliğe dair unsurlar tespit edilmiş; ikinci okumada ise bu unsurların romanın muhtevasıyla olan ilişkisi ve esere katkıları irdelenmiştir. Alevî köylülerin trajik yaşamının anlatıldığı eserde, Alevîlikle ilgili birtakım inanış ve ritüellere yer verilmiştir. “Lokma paylaşma, Cem, Semah, Dedelik Kurumu, deyiş vb.” Alevîliğe dair geleneksel uygulamaların ve sözlü edebiyat ürünlerinin romanda söz konusu edilmesi, insan-toplum ilişkisinin irdelenmesine imkân sunmuştur. “Kaplumbağalar” romanında olaylar, 60 evli bir köy olan Tozak?ta geçer. Tozak, Orta Anadolu?nun bozkırında susuz, bir damla suya muhtaç kıraç bir yerdir. Yazar, romanda Tozak?ı “Tozak kırı, koca yeryüzünün üstünde, gene bin yamalı bir yoksul yorganı (s: 360)” olarak tasvir eder. Tozaklı Alevî köylülerin şaraplık üzüm bulma konusunda yaşadığı sıkıntılar, romanda yaşanacak olayların ana çatısını oluşturur. Anlatı boyunca okuyucu, bir taraftan köylülerin bağ ekme macerasına tanık olurken öte taraftan Alevî kahramanların dinî inanış ve ritüelleriyle karşılaşır. Eser, bu yönüyle psikolojik tahlillere yer vermeyen, ancak sosyal dokuyu analiz eden bir mahiyete sahiptir. Din ve kültür harcıyla örülen sosyal yaşam, romana da aynı eksende yansır. “Kaplumbağalar”, kahramanlarının çoğu Alevî köylülerden oluşan ve Alevîliğe dair olumlu tasvirleriyle dikkati çeken bir eserdir.
  • Öğe
    Dede Korkut Hikâyelerinde “Tutsaklıktan Kurtarma Motifi” ve Bey Oğulları Arasındaki İlişki
    (Turkish Studies- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish orTurkic, 2013) Karakaş, Rezan
    “Tutsaklıktan kurtarma motifi”, Dede Korkut hikâyelerinde yer alan çarpıcı motiflerden biridir. Bu motif, bir yönüyle anlatılardaki mücadele temini besleyen ona ivme kazandıran bir unsurdur. Bu çalışmada, “tutsaklıktan kurtarma motifi”yle “bey oğulları” arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Dede Korkut metinlerinde yer alan “tutsaklıktan kurtarma motifi” genel olarak Türk destan geleneğinde yer alan “alp tipi kahraman” motifiyle de örtüşmektedir. Bir başka söyleyişle destan metinlerinde gerçekleşen tutsaklıklar kabul edilebilir bir olay olarak algılanmaz; aksine “alplik” kavramının oluşmasına zemin hazırlar. Dede Korkut hikâyelerinde bey oğlunun taşıması gereken en önemli özellik, onun sıradan insanlardan ayrılması ve alp olmasıdır. “Uşun Koca Oğlu Segrek”, “Salur Kazan Oğlu Uruz” ve “Kazılık Koca Oğlu Yigenek” adlı üç hikâyede tutsaklık durumu, bey oğlundan gizlenir. Bunun nedeni, hikâyede kahramanlık göstermesi gereken bey oğlunun yiğitlik gösterebileceği yaşa 15/16 yaşlarına henüz gelmemiş olmasıdır. Bey oğlunun 15/16 yaşlarına gelmesinin “tutsaklıktan kurtarma motifi”nin işlevsellik kazanmasında belirleyici olması, bu bağlamda dikkate değerdir. 12 Dede Korkut hikâyesinin sekizinde “tutsaklıktan kurtarma motifi” anlatıların bel kemiğini oluşturur. Bu sekiz hikâyenin beşinde ise oğulun babasını (bir hikâyede ağabey) tutsaklıktan kurtardığı görülür. Bir hikâyede kendi çabasıyla tutsaklıktan kurtulmayı başaran “oğul”, sadece iki hikâyede tutsak düşer ve “baba” tarafından kurtarılır. Bütün bunlar, “tutsaklıktan kurtarma motifi”nin büyük ölçüde bey oğlunun yüceltilmesi amacıyla anlatılarda yer aldığı anlamında yorumlanabilir.
  • Öğe
    Siirt Halk Kültürünün Şifa Dağıtıcıları: Kutsal Sular
    (Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2012) Karakaş, Rezan
    Maddi ve manevi kirlerden temizleyen, arındıran su, mitik devirlerde olduğu gibi günümüz Siirt toplumunda da halkın muhtelif ihtiyaçlarının tedarik edilmesinde, şifa, bereket, çocuk sahibi olma gibi birçok amaçla kullanılmaktadır. Yörede kutsal bilinen suların büyük bir kısmı yatır veya türbe yakınlarında yer almakta; bir şeyhe yahut din büyüğüne yönelik anlatılarla kutsiyet kazanmaktadır. “Yeşil su” adı verilen şifalı suyla ilgili anlatı, bir din âlimi olan İsmail Fakirullah’ın dinî kişiliği etrafında şekillenirken, Şeyh Arap Ziyareti’nde yararlanılan su ise “şeyh”lik mertebesindeki bir zatla anılmaktadır. “Tuzlu su” anlatısında ise suya kutsallık kazandıran bir kadın evliyadan bahsedilmektedir. Şeyhü’l Hazin, Şeyh Halef, Şeyhü’s Sibre, Şeyhü’l Horani, Şeyh Cerrah, Şeyh Termo ve Şeyh Münkedir türbelerindeki kuyuların suları, gerek içilerek gerekse banyo yapılarak, çeşitli hastalıkların tedavi edilmesinde kullanılmaktadır. Türbe veya camide bulunan kuyu suyu ile yıkanma ritüeli, ilk kozmik eylemin tekrarından başka bir şey değildir. Bu sularla banyo yapmak veya o sulara temas etmek, onları içmek insanoğlunun suyla buluşmasını sağlayacak ve insanoğlu adeta yeniden doğacak veya doğuracaktır. Siirt halk kültüründe tespit ettiğimiz “su”ya dayalı ritüeller, İslamî bir kisveye bürünmüş ve eren kültüyle birleşerek işlevselliğini sürdürmüştür. Birçok mitolojik sistemde evrenin yaratılışında başrolü üstlenen, doğuşun ve yaşamın simgesi olan su, Siirt yöresi halk kültüründe başta çocuk sahibi olmak ve hastalıklardan kurtulmak olmak üzere hemen her derdin devası olarak görülmekte, yukarıda adı geçen türbeler, şifa arayıcıların uğrak yeri olmaya devam etmektedir.
  • Öğe
    H.1142 (m.1729-1730) tarihli büyük kale defterine göre Hemedan kalesi piyade ve süvari levendleri
    (2014-01-01) Demlikoğlu, Uğur
    the ottoman empire sent infantry and cavalry troops with the aim to take back the Hemedan castle from the Persians in the tough wars between the Ottomans and Persians between the years 1729- 1730. These infantry and cavalry troops were public and were gathered from Kilis, Diyarbakir, Mardin, and various places of Anatolia, and were sent to the Hemedan castle. summoners were charged with the records of infantry and cavalry soldiers, and a commander was appointed as officer over the soldiers. teams of 50 soldiers were composed of infantry and cavalry soldiers. the cavalry and infantry soldiers received ulufe (service pay in ottoman empire), gratuity, various numbers of pack animals, various ammunition, copper domestic utensils, and nutrition. the amount of the ulufe which was granted to cavalry and infantry soldiers wasn’t changed; however, the cavalry received more gratuity, pack animals, various ammunition, and nutrition than the infantry. The number of infantry soldiers who were despatched to the Hemedan Castle was more than the number of cavalry soldiers. 3.500 infantry soldiers were despatched to the castle, while the number of cavalry soldiers was only 1.500. The cost of cavalry soldiers was a higher for the ottoman treasury
  • Öğe
    Ortaokul öğrencilerinin okuma stratejileri üstbilişsel farkındalık düzeylerinin değerlendirilmesi Muş Bulanık örneği
    (Turkish Studies, 2014) Akın, Erhan; Çeçen, Mehmet Akif
    Bu çalışmayla Muş ili Bulanık ilçesi Gazi Ortaokulunda öğrenim gören öğrencilerin okuma stratejileri üstbilişsel farkındalık düzeyleri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın örneklemini 2012–2013 öğretim yılında Muş ili Bulanık ilçesinde bulunan ve Bulanık İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün verdiği bilgiler doğrultusunda sosyoekonomik düzeyi yüksek olan Gazi Ortaokulunun 5, 6, 7 ve 8. sınıflarında öğrenim gören 273 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplama aracı olarak Mokhtari ve Reichard (2002) tarafından geliştirilen Okuma Stratejileri Üstbilişsel Farkındalık Envanteri’nin (MARSI) Öztürk (2012) tarafından Türkçeye çevrilen, geçerlik ve güvenilirliği yapılan Okuma Stratejileri Üstbilişsel Farkındalık Envanteri kullanılmıştır. Verilerin analizinde frekans ve yüzde dağılımları SPSS 17.0 Paket programıyla hazırlanmıştır. Sonuç olarak; araştırmaya katılan ortaokul öğrencilerinin Okuma Stratejileri Üstbilişsel Farkındalık Düzeylerinin aralarındaki ilişkinin korelasyon analizi ile incelenmesi sonucunda; Problem Çözme Stratejisi ile okuma stratejilerini destekleme arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki, Genel Okuma Stratejisi ile okuma stratejilerini destekleme arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki, Genel Okuma Stratejisi ile problem çözme stratejisi arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki bulunmuştur. Buna göre genel okuma stratejisi arttıkça problem çözme stratejisi artmaktadır. Öğrencilerin okuma stratejileri üstbilişsel farkındalık düzeyleri, ölçeğin tümü için yüksek düzeyde anlamlı bulunmuştur. Cinsiyete göre okuma stratejileri üstbilişsel farkındalık düzeyleri istatistiksel olarak kız öğrenciler lehine anlamlı bir farklılık göstermiştir. Öğrencilerin okuma stratejileri üstbilişsel farkındalık düzeyleri, sınıflara göre istatistiksel olarak yedinci sınıflar lehine anlamlı bir fark göstermiştir. Öğrencilerin demografik özelliklerinin Okuma Stratejileri Üstbilişsel Farkındalık Düzeyleri üzerine anlamlı bir fark göstermemiştir.
  • Öğe
    Çoklu ortama dayalı Türkçe öğretimine ve çoklu ortam araçlarına yönelik öğrenci görüşleri
    (Turkish Studies, 2015) Akın, Erhan; Çeçen, Mehmet Akif
    Bu çalışmada; Türkçe dersinde çoklu ortama dayalı öğretim ve araçlarının kullanımına yönelik ortaokul 6. sınıf öğrencilerinin görüşleri incelenmiştir. Belirlenen amaca ulaşmak için betimsel tarama yöntemi kullanılmıştır. Veriler nitel araştırma desenlerinden yarı yapılandırılmış görüşme yolu ile elde edilmiştir. Çalışma, MEB’e bağlı Muş ili Bulanık ilçesi Turgut Özal Ortaokulu 6. sınıf Türkçe dersinde yapılmıştır. Çalışma grubu olarak 25 kişilik 6 C sınıfı seçilmiştir. Çalışma, 8 hafta süreyle ortaokul 6. sınıf Türkçe ders kitabının “Toplum Hayatı” ve “Kişisel Gelişim” temalarındaki 1 şiir ve 7 metinle Türkçe dersi işlenirken yapılmıştır. Bunlardan 2 tanesi dinleme metnidir. Çalışma grubunda, Türkçe dersi öğretimi esnasında bilgisayar, projeksiyon, cd, ses sistemi gibi çoklu ortam araçlarından yararlanılmıştır. Bu araçlarla video, animasyon, karikatür, resim, çizgi film, belgesel, müzik, vb. materyaller kullanılarak çoklu ortama dayalı öğretim ortamı hazırlanmış ve hazırlanan bu ortamda çoklu ortama dayalı öğretim yapılmıştır. Çalışma grubundaki öğrencilerin çoklu ortama dayalı öğretim ve araçlarının kullanımına yönelik sorulan sorulara verdikleri cevaplar betimsel analiz yoluyla incelenmiş, analiz sonucunda ulaşılan sonuçlar betimsel bir biçimde yorumlanmıştır. Bu incelemeler sonucunda çalışma grubundaki öğrencilerin çoklu ortama dayalı öğretim ve araçlarından memnun oldukları, derste motivasyonlarının ve dikkatlerinin yüksek seviyede olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca öğrenciler bundan sonraki Türkçe derslerini de çoklu ortama dayalı öğretim yolu ile işlemek istediklerini belirtmişlerdir. Elde edilen bulgular ilgili literatür doğrultusunda tartışılmıştır
  • Öğe
    TEOG sınavı Türkçe dersi sorunlarının Türkçe dersi öğretim programındaki kazanımlar açısından değerlendirilmesi
    (. SİİRT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ, 2015) Cayhan, Cihan; Akın, Erhan
    Bu araştırma, 8.sınıf öğrencilerinin üst bir öğrenim kurumuna geçişlerinde uygulanan 2014-2015 Eğitim-Öğretim yılı Birinci Dönem TEOG sınavı Türkçe dersi sorularının 8. sınıf Türkçe dersi öğretim programındaki kazanımlarla ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Veri kaynağı olarak TEOG sınavında sorulan 20 adet Türkçe dersi sorusu kullanılmıştır. Araştırma sonucunda Türkçe dersi sorularının okuma dil becerisi, yazma dil becerisi ile dil bilgisine ait kazanımlardan sorulduğu tespit edilmiştir. Türkçe dersi sorularının her birine yönelik öğretim programında en az bir kazanım tespit edilmiştir. Diğer taraftan sınavın çoktan seçmeli test şeklinde gerçekleşmesi nedeniyle dinleme ve konuşma dil becerisine yönelik kazanımlar bu sınavda yoklanamamıştır. Türkçe dersi sınav sorularının Türkçe dersi öğretim programındaki kazanımlarla uyumluluğunun ortaya konduğu bu çalışma neticesinde öğretmenlerin öğrenme-öğretme sürecinde kazanımları göz önünde bulundurarak ders işlemesinin öğrencilerin TEOG sınavındaki başarılarını arttıracağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    5 Sınıf Türkçe ders kitabındaki metinlerin okunabilirliği üzerine bir inceleme
    (SİİRT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ, 2015) Mizraoğlu, Vahac; Akın, Erhan
    Ders kitapları, öğrencilerin derste sürekli aktif olmalarını sağlayan, dikkatlerinin dağılmasına engel olan ve böylelikle dersle olan bağlantılarının kopmamasına yardımcı olan en önemli materyal olma niteliğini taşımaktadır. Özellikle de Türkçe ders kitaplarının öğretmenler tarafından çok kullanıldığı da göz önüne alınırsa, kitapların kaliteli ve de öğrenene uygun bir tarzda hazırlanmasının önemi anlaşılacaktır. Bunu sağlamak okunabilirlik çalışmalarının yapılmasıyla ilişkilidir. Okunabilirlik çalışmalarıyla, öğrenenlere uygun bir şekilde hazırlanmış olan ders kitapları onların dersten keyif alması ve de derslerin daha da verimli geçmesini sağlayacaktır. Bu çalışmada amaç, Cem Web Ofset Yayınları’na ait 5.sınıf Türkçe ders kitabında bulunan 13 öyküleyici ve 15 bilgilendirici metnin okunabilirlik ve nitelik seviyelerinin saptanmasıdır. Çalışmaya şiirler dâhil edilmemiştir. Metinlerin okunabilirlik tespiti, Ateşman’ın 1997’de Flesch’ten Türkçe’ ye adapte ettiği okunabilirlik formülü kullanılarak oluşturulmuştur. Araştırmanın sonucunda öyküleyici metinlerin bilgilendirici metinlere göre daha basit, okunabilirlik düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
  • Öğe
    Türkçe çalışma kitaplarındaki 6 7 ve 8 sınıflar dil bilgisi etkinliklerinin çeşitli açılardan değerlendirilmesi
    (Turkish Studies, 2015) Akın, Erhan
    Bu çalışma, ortaokul 6, 7 ve 8. sınıf Türkçe çalışma kitaplarındaki dil bilgisi etkinliklerinin çeşitli açılardan değerlendirilmesini kapsamaktadır. Dil bilgisi etkinlikleri temadaki metinlerden hareketle hazırlanmış mıdır? Etkinliklerde görsellik kullanılmış mı, kullanılmışsa hangi görsel türler kullanılmıştır? Bu sorulardan hareketle dil bilgisi etkinlikleri değerlendirilmiştir. Çalışmada veri toplamak için,2011-2012 eğitim öğretim yılı Muş ili Bulanık ilçesindeki okullarda okutulan 6, 7 ve 8. sınıf Türkçe çalışma kitapları taranmıştır. Çalışmada kullanılan yöntem, var olan bir durumu var olduğu şekliyle ortaya koymayı amaçlayan tarama modelidir.Tarama sonuçlarına göre, dil bilgisi konularını içeren etkinlikler; öğrencilerin dil becerilerini desteklemeye yönelik etkinlik, uygulama ve alıştırmalara yer verildiği ancak etkinliklerin çoğu ana metin bağlamından bağımsız olarak hazırlandığı görülmüştür. Dil bilgisi öğretiminin metne dayalı olarak öğretilmesinin uygun olacağı birçok araştırma ve çalışmanın konusu olmuş ve bu öğretim yöntemi önerilmiştir. Eğitim sistemimize de yön veren yapılandırmacı eğitim de bunu gerektirmektedir. Ezbercilik yerine metin bağlamından öğrenme vurgulanmaktadır. Çalışma kitaplarında ana metinden alınabilecek örnekler olduğu halde birçok etkinlikte ana metnin dikkate alınmadığı tespit edilmiştir. Yapılandırmacı yaklaşımın hakim olduğu programa rağmen dil bilgisi öğretimi açısından Türkçe çalışma kitaplarında bunun çok dikkate alınmadığı görülmüştür. Dil bilgisi etkinliklerinde görselliğe yeterince yer verilmediği ve bu becerinin öğretiminde görsel unsurlardan faydalanılmadığı tespit edilmiştir. Çalışmanın sonuç bölümünde, çalışmada tespit edilen hususlar doğrultusunda Türkçe çalışma kitaplarındaki dil bilgisi etkinlikleri ve bununla ilgili yapılabilecek çalışmalar hakkında öneriler sunulmuştur.
  • Öğe
    Türkçe öğretmen adaylarının kültürlerarası duyarlılıklarının çeşitli değişkenler açısından incelenmesi
    (Turkish Studies, 2016) Akın, Erhan
    İletişim ve ulaşım teknolojisinin büyük bir hızla geliştiği çağımızda kültürlerin birbirinden etkilenmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu kaçınılmaz son, insanlar arasında kültür alış verişine büyük ortam sağlamaya başlamıştır. Kültürlerarası alış verişin sağlıklı ve bilinçli olabilmesinde bireylerin farklı kültürlere karşı hoş görülü olması ve bunun yanında kendi kültürünü de yitirmeden bunu yapmayı başarması gerektiği düşünülmektedir. Buradan hareketle bu araştırmada Türkçe öğretmen adaylarının kültürlerarası duyarlılıklarının cinsiyet, sınıf, anne baba eğitimi, sosyoekonomik düzey ve farklı kültürden arkadaşa sahip olma değişkenleri açısından incelenmeye çalışılmıştır. Araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Çalışma grubunu ise 2015-2016 öğretim yılında Siirt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi bölümünde öğrenim gören220 Türkçe öğretmen adayından oluşmaktadır. Türkçe öğretmen adaylarının kültürlerarası duyarlılık düzeylerini belirlemek için Chen ve Starosta (2000) tarafından geliştirilen ve Üstün (2011) tarafından Türkçeye uyarlanarak geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılan Kültürlerarası Duyarlılık Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 22.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda; Türkçe öğretmen adaylarının kültürlerarası duyarlılık düzeylerinin orta seviyede olduğu görülmüştür. Türkçe öğretmen adaylarının kültürlerarası duyarlılık düzeylerinin anne-baba eğitimi düzeyi, cinsiyet ve farklı kültürlerden arkadaş sahibi olma değişkenleri açısından anlamlı bir farklılık göstermemiştir. Sosyo-ekonomik düzey değişkeni açısından ise sosyo-ekonomik düzeyi düştükçe Türkçe öğretmen adaylarının kültürlerarası duyarlılık düzeylerinin arttığı görülmüştür. Sınıf değişkeni açısından ise üst sınıflar lehine anlamlı farklılık göstermiştir.
  • Öğe
    Tek kişilik gösterilerde stand up argo dilinin kullanımı üzerine bir inceleme : Ata Demirer Cem Yılmaz Atalay Demirci Örneği
    (EKEV Akademi Dergisi, 2016) Gedik, Mehmet; Akın, Erhan
    Araştırmanın amacı, günümüzde modern meddah olarak da adlandırılan ve popüler kültürde stdand-up(çı), showmen vb. adlarla anılan kişiler tarafından sunulan gösterilerde kullanılan argo dilini tespit etmektir. Bu çalışmada, tek kişilik gösterileri incelenen kişiler; Ata Demirer, Cem Yılmaz, Atalay Demirci'dir. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden tarama modeli kullanılarak yürütülmüştür. Elde edilen veriler, içerik analizi yoluyla analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda özellikle Ata Demirer ve Cem Yılmaz'ın gösterilerinde, argo dilini sıkça kullandıkları, gösterilerinin merkezinde argo dilinin olduğu tespit edilmiştir. Atalay Demirci'nin ise gösterilerinde argo dilini çok sık kullanmadığı görülmüştür. Araştırmanın sonunda argo dili çalışma alanı ile ilgili önerilerde bulunulmuştur