2) Makale
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Ölüm mekânından hayata bakış: Siirt kent mezarlıkları üzerinden demografiyi anlamak(Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü, 31.12.2018)Mekân kavramı zihinsel olanla kültürel olanı, toplumsalla tarihsel olanı birbirine bağlar. Mekân incelenirken kültür ve aynı kültürün tarihinin de incelenmesi gerekir. Mutlak olarak var olan mekânın üzerine inşa edilen kurgular ve örüntülerle mekân toplumsallaşır. Negropolitan alanlar kültürün bir parçasıdır ve mutlak mekân üzerine inşa edilen toplumsal mekânlardır. Modernleşme öncesinde negropolitan alanlar kentlerle iç içeyken modernleşme ile beraber kentlerden soyutlanmışlardır. Hatırlatma ve unutma unsurları sürekli olarak yeniden inşa edilmiş ve parçalanmıştır. Şüphesiz ki bu parçalanma ve inşa etme süreci iktidarlardan bağımsız değildir. Negropolitan alanlar kentin demografik özellikleri hakkında da bilgiler vermektedir. Bu amaçla Siirt kenti ölçeğinde dört toplu mezarlık incelenmiş ve toplamda 6608 tane kabrin doğum, ölüm, yaş, cinsiyet ve kişilerin göç etmiş oldukları il/ilçe/köy verileri kayıt altına alınmıştır. Bu veriler üzerinden 1950 ve öncesi, 1951-2000 yılları arası ve 2001 – 2017 yılları üzerinden demografik okumalar yapılmıştır. Ortalama ölüm yaşı ile beraber yukarıda ifade edilen yıllar arasındaki değişkenlikler tespit edilmiş ayrıca ortalama ölüm yaşı cinsiyetler arasında da farklılık olup olmadığı sorgulanmıştır. Yine bu veriler kullanılarak “ölüm piramidi” üretilmiştir. İl/ilçe/köy verileri üzerinden de zorla yerinden edilen nüfus bağlamı inşa edilerek mekansallaştırılmıştır. Bu amaçla r mezar görevlisi altı kişi, mezarlıklar müdürlüğünde çalışan bir kişi ve bir gazeteci ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Görüşme metinleri çözümlenerek betimsel analizi yapılmıştır. Mekânın tarihsel olması ve iktidar kurma araçları tarafından organize edilmesi bağlamında Başbakanlık Osmanlı Arşivinden ve diğer Osmanlıca kaynaklardan Siirt ile ilgili mezarlıkları içeren belgeler çözümlenmiştir.Öğe “Padişahım çok yaşa!” sosyal ve siyasî yönleriyle II. Abdülhamid için yapılan doğum günü kutlamaları(2018) Olgun, SaidOsmanlı Devleti’nde padişahlar için doğum günü kutlamaları yapılması II. Mahmud döneminde başlamıştır. Böylece II. Mahmud’dan VI. Mehmed Vahdeddin’e kadar tahta geçen son yedi Osmanlı padişahı için doğum günü kutlamaları yapılması bir protokol kuralı haline gelmiştir. Söz konusu kutlamaların en belirgin ve dikkat çekici olanları, II. Abdülhamid döneminde gerçekleştirilmiş olanlardır. Bu durumun arkasındaki en önemli nedenlerden biri, Abdülhamid’in otuz üç yıl gibi uzun bir süre tahtta kalmış olmasıyken bir diğeri yapılan kutlamaların bu dönemde yalın, şekilsel uygulamalardan öte bir takım sosyal ve siyasî gayelere yönelik yapılmış olmasıdır. Bu çalışmada II. Abdülhamid için yapılan doğum günü kutlamalarının merkezde, taşrada ve yurtdışında nasıl düzenlendiği ve bunların sosyal ve siyasî yansımalarının neler olduğu üzerinde durulmaya çalışılmıştır.Öğe “Tuhaf bir zulüm”: Rumeli coğrafyasında Müslümanlara karşı bir tahkir ve tahrik aracı olarak domuzun kullanılması (1896-1908)(2018) Olgun, SaidXIX. yüzyılın sonları, Osmanlı Devleti’nin hâkimiyet sahası içerisinde yer alan birçok bölgede muhtelif nedenlerle ortaya çıkan isyanlara ve iç karışıklıklara şahit olmuştur. Özellikle Rumeli coğrafyasında başta Avusturya ve Rusya olmak üzere Büyük Güçler tarafından kışkırtılan farklı milliyetlere mensup gayrimüslim unsurların ekonomik, sosyal, siyasî ve dinî birtakım saiklerle karışıklıklar çıkarttıkları ve buolaylar esnasında zaman zaman Müslüman halkla karşı karşıya geldikleri olmuştur.Bölgede karışıklık çıkarmak isteyenlerin başvurdukları en kestirme yollardan biri, dini unsurların kullanılarak tarafların birbirlerini tahkir ve tahrik etmesi olmuştur.Müslümanlara karşı kullanılan tahrik ve tahkir araçlarından biri domuz olmuştur. İslam dinince Müslümanların tüketmesi yasaklanan domuz, Müslümanlara ait mabetler ile çeşme ve su kuyularına et parçalarının ve başının bırakılması; bırakıldığı yerlerin duvarlarına kanıyla haç çizilmesi şeklindeki uygulamalarla Müslümanlara karşı bir aşağılama ve kışkırtma aracı olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada 1896 yılından 1908 yılına kadar geçen süre zarfı içerisinde Rumeli coğrafyasında Müslümanları ve Hıristiyanları karşı karşıya getirmek amacıyla bir tahkir ve tahrik aracı olarak domuzun nasıl kullanıldığı ve çıkan olayların seyrinin nasıl geliştiği hakkında bilgiler verilerek birtakım değerlendirmeler yapılmıştır.Öğe Katolik bir Osmanlı Bürokratı ve Arnavut milliyetçisi Paşko Vasa Paşa (1825-1892)(2019) Olgun, Saidİşkodralı Katolik bir Arnavut olan Vasa Paşa, Tanzimat ve II. Abdülhamid döneminin önemli bürokratlarından biridir. Roma ve Venedik’te eğitim almış bir polyglot olarak, kariyerine Babıâli Tercüme Odası’nda başlamıştır. Yaşadığı dönem açısından Osmanlı Devleti’nin arka arkaya birçok problemle karşılaştığı Rumeli coğrafyasında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Kariyerinin en yüksek noktasına Paşa unvanıyla Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığına atanmasıyla ulaşmıştır. Vefatına değin dokuz yıl kesintisiz bir şekilde bu görevini sürdürmüştür. Vasa Paşa, kırk yıldan uzun bir süre üst düzey devlet memuriyetinde bulunmuştur. Bu süre içerisinde bir yandan şaşmaz bir sadakatle devlete hizmet ederken bir yandan da yabancı dillerde kaleme aldığı eserleriyle Arnavut dili, tarihi, kültürü ve edebiyatına çok önemli katkılar sağlamıştır. Söz konusu eserleriyle daha çok Avrupa kamuoyunun dikkatini Arnavutlar ve Arnavutluk üzerine çekmeye çalışmıştır. Faaliyetleri ve eserleriyle Arnavut milliyetçiliğinin önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilir. Bu çalışmada Osmanlı devlet adamı kimliğinin yanı sıra Arnavut milliyetçisi kimliğiyle tanınan Vasa Paşa’nın hayatı, memuriyeti, Arnavut milliyetçiliğine yönelik faaliyetleri ile eserleri üzerinde durulmuştur.Öğe Tanzimat döneminde Siirt Sancağı'nın gelir-gider yönetimi(Institution Of Economic Development And Social Researches Publications, 2018-04-22) Kucak, ÖmerÜlke yönetiminde köklü değişikliklerin yaşandığı Tanzimat Dönemi’nde, mali alandaki yenileşme çabaları da ayrıca önem arz etmektedir. Merkezileşme politikaları bağlamında, Tanzimat Dönemi’nde ihdas edilen Maliye Nezareti ile birlikte mali alanda birçok değişiklik yaşanmıştır. Maliye Nezareti’nin kurulmasıyla ülke genelindeki tüm gelir kaynaklarının tek bir çatı altında toplanarak gelir-gider dengesinin sağlanması amaçlanmıştır. Taşradaki yolsuzlukların önüne geçilmesi de bir diğer önemli amaç olarak görülmektedir. Osmanlı Devlet teşkilatında Eyaletlerden sonraki en büyük idari merkezler sancaklar idi. Tanzimat döneminde sancaklar üzerinde hem idari hem de mali anlamda düzenlemelere gidilmiştir. Tanzimat uygulamalarından nasibini alan sancaklardan birisi de Siird Sancağı’dır. Çalışmanın omurgasını oluşturan ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden tedarik ettiğimiz Maliye Defterlerinden elde edilen bilgiler ışığında Siird Sancağı’nın XIX. Yüzyılın ikinci yarısındaki gelir ve giderlerini kalem kalem ayırarak Siird Sancağının mali yönetimi ile alakalı somut veriler ortaya koyulmuştur. Bu defterlerden Maliye Nezareti Varidat Defterleri’ndeki bilgiler, dönemin bir diğer kaynağı olan salnamelerdeki veriler ile de mukayese edilerek, Siird Sancağı dâhilindeki kaza, nahiye ve karyelerden toplanan vergilerin türleri ve miktarları ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Yine, Maliye Nezareti Masarifat Defterleri’nin özelinde ise sancakta görevli tüm memurlar, aldıkları maaşlar, görev yaptıkları dönemler ve genel manada da sancak yönetimi ile alakalı ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Çalışmada; Osmanlı Devleti’nin Tanzimat Dönemi’nde mali alandaki yeniliklerini Siird Sancağı özelinde ele alarak, somut veriler ışığında taşradaki mali yapı hakkında bir fikir sahibi olunulması amaçlanmıştır. Çalışmanın Giriş Kısmında Tanzimat’ın gerek mali yapıda gerekse de idari yapıda getirmiş olduğu yeniliklerden bahsedilerek, birinci bölümde Tanzimat Dönemi’nde taşra yönetiminde yapılan mali düzenlemeler anlatılarak Siird Sancağının XIX. Yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı taşra idaresindeki konumu üzerinde durulmuştur. Çalışmanın ikinci bölümünde; Siird Sancağı’nın gelir kaynakları üzerinde durulmuştur. Bu bölümde vatandaşlardan toplanan vergi türleri ve miktarları Maliye Defterleri ışığında kalem kalem açıklanmıştır. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise Siird Sancağı’nın gider kalemleri üzerinde durulmuştur. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki Maliye Masarifat defterlerinden elde edilen bilgiler ışığında Siird Sancağı’ndaki gider kalemleri teker teker sıralandıktan sonra Siird Sancağı’nın gelir-gider dengesi aydınlatılmıştır.Öğe XIX. yüzyılda Siird Sancağı'nın nüfus durumu(Institution Of Economic Development And Social Researches Publications, 2018-04-22) Kucak, ÖmerTarihin her döneminde nüfuslar devletlerin en önemli gücü olmuştur. XIX. Yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti için de nüfusun önemli bir varlık olduğu gerçektir. Ülkedeki ekonomik faaliyetlerin yürütülmesi, yurdun her bir noktasının iskân edilmesi ve cephelerde savaşacak insan gücünü oluşturmaları bakımından nüfus, devletin ana harcı konumundadır. Tüm bu ekonomik ve siyasi boyutları sebebiyle tarihin her döneminde nüfuslar üzerinde bir nüfuz mücadelesi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren vergi mükellefi erkek nüfus odaklı değişik zamanlarda nüfus ve arazi tahrirleri gerçekleştirmiştir. Fakat bu sayımlar, sınırlı bölgelerde ve farklı zaman dilimlerinde yapıldığından ülke genelindeki toplam nüfusun sayısal ve niteliksel özellikleriyle alakalı çok sağlıklı bir veriye ulaşmak güçtür. Osmanlı Devleti, ülke genelini kapsayan ilk nüfus sayımını Sultan II. Mahmud döneminde H.1246 / M.1831 yılında yapmıştır. 1831 yılı nüfus sayımında iki temel amaç olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi sayım neticesinde ülkede yaşayan Müslim ve Gayr-i Müslimlerin miktarının belirlenmesi ve bunun neticesinde de askere alınabilecek nüfus potansiyelinin saptanmasıdır. İkincisi ise Osmanlı hazinesinin önemli gelir kaynaklarından birisini oluşturan cizye vergisi yükümlüsünün belirlenmesi hedefidir. Cizye vergisinden gelecek geliri tahmin edebilmek için ülke genelindeki cizye vergisi vermekle yükümlü Gayr-i Müslim nüfusun tespit edilmesi gerekliydi. Çalışmanın birinci bölümünde Siird Sancağının tarihçesi ile alakalı kısa bir bilgi verildikten sonra, XIX. Yüzyıldaki idari yapılanması üzerinde durulmuştur. Çalışmanın ikinci kısmında ise nüfus defterlerinin fiziksel ve içerik özellikleri hakkında bilgiler verilerek, XIX. yüzyılda Diyarbekir Vilayetine (1880 sonrası Bitlis Vilayetine bağlanıyor) bağlı bulunan Siird Sancağı’nın nüfus yapısı Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nden temin edilen H. 1262/M.1846, H. 1264/M. 1848, H. 1270/ M. 1854 ve H. 1284/ M. 1868 yıllarına ait altı aded Nüfus icmal defteri ışığında incelenerek aydınlatılmaya çalışılmıştır. Siird merkezini oluşturan mahallelerin demografik yapısı, her mahallede ne kadar nüfusun ikamet ettiği ve bu nüfusun mali özellikleri üzerinde durulmuştur. Dönemin diğer basılı kaynakları salnamelerden de nüfus sayıları ve nüfusun ekonomik faaliyetleri ile alakalı bilgiler ile nüfus defterlerindeki veriler desteklenmiştir. Konsolosluk görevlisi olarak geldiği Osmanlı ülkesinin Van ve Bitlis vilayetlerinde beş seneden fazla bir süre kalan Rus General Maywesky ve Vital Cuinet gibi yabancı yazarların eserlerindeki nüfus verilerinden de faydalanılarak nüfus defterlerindeki verilerin sağlıklı bir temel üzerinde tartışılması amaçlanmıştır.Öğe Beşar ve Cemil Çeto kardeşlerin Garzan bölgesindeki eşkıyalık faaliyetleri (1888-1920)(Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 2017-06-01) Olgun, Said;Bu çalışmada Osmanlı döneminde Garzan olarak anılan bugünkü Siirt’in Kurtalan ilçesinde iskân edilmiş olan Pençinar aşireti reisleri Beşar ve Cemil Çeto kardeşlerin eşkıyalık faaliyetleri ve devletin bunları engellenmek için almış olduğu tedbirler üzerinde durulmuştur. Oldukça kalabalık bir aşiretin başında bulunan Beşar Çeto, öldüğü 1915 yılına kadar yaptığı gasplar ve işlediği cinayetlerle bölgenin meşhur eşkıyalarından biri olmuştur. Üzerine defalarca askerî birlikler gönderilmiş olmasına rağmen bir türlü yakalanması mümkün olmamıştır. Beşar Çeto’nun ölümünden sonra Pençinar aşiretinin başına geçen kardeşi Cemil Çeto, ağabeyinden devraldığı mirası devam ettirmiş ve eşkıyalık faaliyetlerini sürdürmüştür. Millî Mücadele dönemindeki isyanıyla tanınan Cemil Çeto, hem Birinci Dünya Savaşı sırasında hem de mütareke döneminde eşkıyalık yapmaya devam etmiştir.Öğe "Kıbrıs Sorunu Üzerindeki Türk-Yunan Diyaloğunun Başarısızlığı (1966-67) ve İngiliz Politikası", "The Failure of the Greek – Turkish Dialogue on the Cyprus Problem (1966 - 67) and British Policy"(2014) Coşkun, YasinKıbrıs sorununun çözümüne yönelik birçok girişim olsa da Kıbrıs sorunu hala çözümlenememiştir. Sorunun çözümüne yönelik girişimlerin analizini yapmak hangi nedenlerin çözüm çabalarının başarısızlığa uğramasında önemli bir rol oynadığını anlamaya yönelik ön emli bir noktadır. Bu açıdan, geçmiş Türk - Yunan diyalogları Kıbrıs tarihi açısından önemli bir yer tutmaktadır. Her iki ülke de Kıbrıs sorununun çözümünde kendilerini iki önemli güç olarak görmüşlerdir. Genel olarak, uluslararası kamuoyu da bu yönde düşün müş ve Kıbrıs sorunu üzerine Türk - Yunan görüşmelerini önemli olay olarak karşılamıştır. Fakat 1966 ve 1967 yıllarındaki başarısız diyaloglar Kıbrıs sorununa çözüm aramadaki yöntemi etkilemiş ve göstermiştir ki 1959 yılındaki Zürih ve Londra Antlaşmalarının aksine Ankara ve Atina’nın birbirleriyle Kıbrıs sorunu üzerinde anlaşması kolay bir mesele olarak gözükmemektedir. Ayrıca, bu başarısız Türk - Yunan diyalogları adadaki Kıbrıslı Türk ve Rumların Kıbrıs sorunu üzerinde yapılan barış görüşmelerinde aktif bir rol oynamasına da yol açmıştır. Bu nedenle, bu makale 1966 ve 1967 yılları arasındaki Türk - Yunan barış çabalarının ve Britanya’nın bu süreçteki değerlendirmelerinin incelemesini yapmayı amaçlamaktadırÖğe 1980’li Yıllarda İngiliz arşivlerinde yer ylan Türkiye’deki önemli şahsiyetler(Turkıih Studies, 2016-12) Coşkun, Yasin1980’li yıllarda yaşanan politik hadiselerin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir yeri vardır. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ile ülke yeni bir döneme girmiş ve bu durum uluslararası güçlerin Türkiye’yi daha da yakından takip etmesine yol açmıştır. Bu açıdan çok iyi bir diplomasi kültürüne sahip olan İngiltere de Türkiye’de bulunan Büyükelçiliği vasıtasıyla Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip etmeye azami gayret göstermiştir. 80’li yıllarda Türkiye’de birçok kesimden önemli şahsiyet ülkenin gündemi nin belirlenmesinde nüfuza sahipti. Bu gerçeğin farkında olan İngiliz makamları, Türkiye’de genellikle önemli pozisyonlarda bulunan bu insanlar hakkında bilgiler toplamış ve bir arşiv meydana getirmişlerdir. Buna göre, Türk siyaset dünyasından ekonomi alan ına kadar birçok kişi hakkında bilgi fişleri oluşturulmuştur. Bu durum, muhakkak İngiltere’ye Türkiye’de meydana gelen gelişmeleri daha iyi anlama imkânı sunmuş ve kişilerin olaylardaki etkisini analizini kolaylaştırmıştır. Özellikle, kişiler hakkında veri len bazı detay bilgiler İngilizlerin bu bilgi toplama çalışmasına ne kadar ehemmiyet verdiklerini ve hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamaya dikkat ettiklerinin bir göstergesi olduğu söylenebilir. Bürokraside kritik pozisyonda bulunan görevlilerden parti lider lerine kadar Türk siyasetindeki önde gelen şahsiyetler hakkında analizler yapmışlar ve bunların yanı sıra kişisel özelliklerini de notlar arasına eklemişlerdir. Bu bağlamda bu çalışma, İngiliz arşivini tarayarak ve detaylı bir inceleme yaparak İngiliz belg elerinde yer alan Türkiye’deki önemli şahsiyetler hakkında verilen bilgileri ortaya koymuştur.Öğe Mondros'tan Mudanya'ya Kadar Olan Dönemde Genel Hatlarıyla ABD'nin Türkiye Politikası ve Türk-Amerikan İlişkileri(Yeni Türkiye Dergisi, 2017-01) Coşkun, Yasin…Öğe İngiliz Belgelerinde 12 Eylül Süreci(Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research, 2016-02) Coşkun, Yasin12 Eylül 1980 askeri darbesi, İngilizler tarafından yakın bir şekilde takip edilmiştir. Özellikle de İ ngiliz Büyükelçiliği, askeri müdahale öncesi süreçten başlayarak darbe sırasında ve sonraki dönemde sürekli olarak İngiliz makamlar ını Türkiye’de meydana gelen gelişmelerden haberdar etmiştir. Bilhassa 12 Eylül günü, Büyükelçilik yoğun bir çalışma gösterer ek dikkatli bir gözlem yapmış, hiçbir önemli gelişmeyi kaçırmamak için çaba sarf e tmiştir. Bu bağlamda bu çalışma İngiliz arşivlerini tarayarak Londra hükümetinin bu süreçte nasıl bir politika takip etmeye çalıştığ ını analiz etmiştir. Bu minvalde Ankara’da bulunan İngiliz Büyükelçiliği’nin Londra’ya gönderdiği ülkedeki gelişmeler ile alakalı bilgiler detaylı bir şekilde incelenerek ne derece Türkiye gündemine hâkim olunduğu gösterilmiştir. Buna bağlı olarak bu çalışmada İngi liz Büyükelçiliği’nin Türkiye hakkındaki raporların ın İngiltere’nin Türkiye’ye karşı uygulayacağı politikada ne denli etkili olduğu da b elirtilmeye çalışılmıştır.Öğe 12 Mart 1971 muhtırasının İngiliz arşiv belgelerindeki yansıması(Tarih Okulu Dergisi (TOD), 2016-12) Coşkun, YasinTürk siyasal hayatında askeri darbeler önemli bir yer tutmaktadır. 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen darbe sonrası kurulan sivil hükümetler, her zaman ordunun siyasetteki etkisini hissetmişlerdir. 12 Mart 1971 muhtırası 27 Mayıs hükümet darbesinden sonra Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ikinci büyük askeri müdahaledir. Muhtıra ile seçimle iş başına gelmiş Demirel hükümeti istifaya zorlanmış ve askerin denetimin de bir partiler üstü hükümet kurulmuştur. Böyle büyük siyasi sonuçlar doğuran muhtırayı doğal olarak diğer dünya devletleri de yakından takip etmişler. Bu bağlamda, İngiltere de bu dönemde meydana gelen gelişmeleri gözlemlemeye önem vermiştir. Özellikle, A nkara’da bulunan İngiliz Büyükelçiliği’nin yıllık olarak düzenli bir şekilde Türkiye hakkında Londra’ya gönderdiği raporlar, İngilizlerin 12 Mart sürecini nasıl değerlendirdiğini ortaya koymak açısından önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Bu manada bu çalış ma, İngiliz arşiv belgelerinde 12 Mart 1971 muhtırasının izini sürmektedirÖğe XIX. YÜZYILIN SON ÇEYREĞİNDE SİİRT VE HAVALİSİNDEKİ VAKIFLARIN ARAZİ VARLIKLARI(Siirt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016-12) KUCAK, Ömerİnsanoğlundaki yardımlaşma duygusu insanlık kadar eskidir. Selçuklular ve akabinde beylikler dönemiyle birlikte vakıflar eliyle Anadolu’nun en ücra köşeleri dahi imar edilmiştir. Yardımlaşma duygusunun kurumsallaşmasını ifade eden vakıf müessesesi Osmanlı toplum hayatında da önemli bir yere sahiptir. Çok geniş bir coğrafyada hâkimiyet süren Osmanlılarda toplumun ihtiyaç duyduğu, eğitim-öğretim, bayındırlık, sağlık, temizlik işleri gibi birçok gereksinimi vakıflar karşılamıştır. Bu yönüyle günümüz sosyal devlet anlayışının karşılığını vakıfların kuruluş ve işleyiş aşamasında görebiliriz. Çalışmamızda XIX. yüzyılın son çeyreğinde Siirt ve havalisinde faaliyet gösteren vakıfların türlerini, arazi varlıklarını, arazilerin vasıflarını ve nasıl tasarruf edildiklerini ortaya koymaya çalışacağız.Öğe SİCİLL-İ AHVAL DEFTERLERİNE GÖRE SİİRT DOĞUMLU GAYR-İ MÜSLİM MEMURLAR (1879- 1909)(Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research, 2016-12) KUCAK, ÖmerÇalışmamızda Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan Sicill-i Ahvâl Defterlerinde kayıtlı olan Siirt doğumlu gayr-i müslim devlet memurları tespit ederek inceledik. Siirt doğumlu 18 gayr-i müslim memur tespit ettik. Sicill-i Ahvâl Defterlerindeki kayıtlar incelenerek Siirt doğumlu gayr-i müslim memurların baba adları, aile lakapları, babalarının meslekleri, eğitim durumları, memuriyete başlama yaşları, aldıkları maaşlar, görev yaptıkları yerler ve görevleriyle alakalı önemli veriler elde edildi. Çalışmaya bütünlük katma adına XIX. Yüzyılın son çeyreğindeki Siirt’in idari yapısı Devlet ve Vilayet Salnamelerinden faydalanılarak ortaya konuldu. Sicill-i Ahvâl Defterleri hakkında bilgi verilerek kayıtların ehemmiyeti üzerinde duruldu.Öğe BAZI ARŞİV KAYNAKLARINA GÖRE SİİRT’TE MİSYONERLİK FAALİYETLERİ (MISSIONARY ACTIVITIES IN SİİRT ACCORDING TO SOME ARCHIVE RESOURCES)(2016-05-05) IŞIKTAŞ, ERKANBu araştırmanın amacı; XX. Yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin Bitlis vilayetine bağlı bir sancağı olan Siirt’teki İngiliz, Fransız ve Katolik misyonerlerin, XIX. Yüzyılın ikinci yarısı ile XX. Yüzyıl başlarında gerçekleştirmiş oldukları faaliyetleri ortaya koymaktır. Nitel araştırma tekniğine uygun olarak doküman incelemesi yöntemiyle gerçekleştirilen bu araştırmada, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden temin edilen belgeler, tarih biliminin gerektirdiği ilmi usuller ve kaideler çerçevesinde incelenmiş ve tahlil edilmeye çalışılmıştır. Yapılan bu incelemeler neticesinde, çeşitli bulgulara ulaşılmıştır. Ulaşılan bu bilgilere neticesinde, Fransız tebaasından olan bir kaç kişi, Siirt’te bulunan Hıristiyan ahaliyi kendi mezhebine çekmek için okul ve kilise yaptırdığı, İngiltere tebaasından bir kişinin de seyahat amacıyla Siirt bölgesine geldiğini ancak hem gittiği bölgelerin hem de Siirt bölgesinin haritasını alarak Rusya doğru hareket ettiği anlaşılmıştır. Ayrıca Siirt’te Latin ve Katolik rahip ve rahibelerin uygunsuz davranışlarda bulunduğuna dair bilgiler olduğu ortaya konulmuştur. Bu bağlamda; Siirt, sadece coğrafi konumu ile değil, aynı zamanda demografik yapısı ile bu tür faaliyetlerin kolay yürütüleceği bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, Siirt örneği dikkate alınarak ele alınan bu çalışma, Osmanlı ülkesinde bulunan misyonerlerin, misyonerlik faaliyetlerine devam ettiklerini ortaya koyması bakımından son derece mühim bir tespittir. Bu araştırmanın, Siirt tarihi ile ilgili yapılacak diğer tarih çalışmalarına da katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe TANZİMAT DÖNEMİ EĞİTİM POLİTİKALARINDA OSMANLICILIK(2010) Demir ŞerifThe period of Reforms was one of the most important time because some important changes were carried out in the Ottoman political life during this period. In this period, the thought of Ottomanism was the main idea and it was felt in very area. Education was one of the most important area in which the Ottomanism was felt and seen. While radical changing living in education, the idea of Ottomanism had a great influence in this changing. This thought formed the foundation of broadening the rights of non-Muslims in the education area and the opinion of National Education.Öğe Damat Mahmut Celalettin Pasha and His Funeral(2012) Demir ŞerifDamat Mahmut Celalettin Pasha was born in 1855 in Istanbul. He attended very prestigious schools and then gradually climbed the ladder of Ottoman bureaucracy by earning the trust of Sultan Abdülhamit. That, however,did not last long.He was alleged to be one of the accomplices in a failed assassination attempt against Sultan Abdülhamit. Though he was later found to not be guilty in that crime, he felt betrayed by Abdülhamit and left the country. He later joined the Young Turks, a movement against the monarchy of Abdülhamit, in Europe. His life was cut short by his cons-tant health problems in the continent. Fol-lowing his passing, Sultan Abdülhamit insisted that Mahmut Celalettin Pasha’s final resting place be in Istanbul, but Prince Sabahattin, his son, resisted and M. Celalet-tin Pasha was buried In Paris. After the declaration of Second Constitutional Era in 1908 and consequent toppling of Sultan Abdülhamit, Prince Sabahattin brought his father’s remains to be buried again to the family grave in Eyup, Istanbul.Öğe TEK PARTİ DÖNEMİNDE SİİRT'TE CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI(2015)When Republic was proclaimed on 29 October 1923, an important revolution showing the main characteristics of the newly founded government happened. In 1924, people did not celebrate it enthusiastically; however, official ceremonies started in 1925. Republic’s 10th year was celebrated enthusiastically in Ankara and in other cities of Turkey. After that date, a big effort was made so that people celebrate the Republic Day enthusiastically. The documents of the Republic Day celebrations made in Siirt between 1938-1948 in the archive were examined. According to these documents, we can understand how the Republic day was celebrated, which procedures were used, how the ceremony programme was prepared and applied. It can be easily seen that these ceremonies were of great importance in Siirt and ceremonies were followed by the headquarter. An effort was made to integrate government with the public. Important preparations were made in Siirt for the Republic Day ceremonies. Main streets were ornamented in the city, flags were displayed all around. The celebrations lasted three days; day and night. Senior officers of the city made a great effort to involve local people to the celebrations.Öğe İktidar - Basın İlişkilerinin Osmanlı Devleti'nde Görünümü (1831-1918)(2015) Demir ŞerifAbstract The first newspapers published in The Ottoman Empire were Takvim-i Vekâyi and Ceride-i Havadis. These two newspapers having a critical place in the birth of press and journalist training were financed by the power, and this caused that their publishing policies were determined rather in parallel with the power. By 1860’s, the private press emerged and a new understanding of journalism taking strength from the people was developed. Articles with political content and power oriented criticisms began to appear on press. The officials of the epoch spread on effort to prevent the criticisms by putting new law enforcements or additionalacts. In responseto this attitude of the power, the journalists preferred to go abroad in order to work freely. The provisions again the press never worked out completely. For instance, Ali and Fuat Paşalar put a number of prohibitions, they closed down or cencored some newspapers punishingly. During the epoch of Sultan Abdülhamid II, provisions restricting freedom of press were taken. Later on short-term freedom of Mesrutiyet II (ConstitutionalMonarchy II ), punishments started again. During The World War II and The Occupation of Istanbul, strict control and cencorship continued. In response to this firmattitude of the power, there were also some journalists standing out and trying to do their duties. For instance, with Tercüman'ı Ahval and Tasvir-i Efkar, there were also bold publications of some journalists like Şinasi, Namık Kemal and Ziya Paşa. Over the last 68 years of The Ottoman Empire, there were press and journalists, some of whom were a menable to the press while the rest of them were not.