2) Makale
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Hamdullah Hamdî'nin Leylâ İle Mecnûn Mesnevisi’nde Geçen Atasözlerindeki Arkaik Unsurlar Ve Çift Dilli Kullanımlar(İlim Sanat ve Edebiyat Dergisi, 2021) Balcı, OrhanKlâsik Türk edebiyatında kaleme alınan edebî eserler dil ile uğraşan kimseler için eşsiz bir kaynak hüviyetindedir. Günlük yaşama, kültürel unsurlara ve birçok değerli birikime ait bilgi gibi devrin birçok hususiyeti bu eserler vesilesiyle tespit edilebilirken ayrıca söz varlığında görülebilen arkaik unsurlar araştırmaya değer mevzular oluşturmaktadır. Kaynağı itibariyle Arap toplumunda hayat bulan Leylâ ile Mecnûn efsanesi başta Türk edebiyatı olmak üzere, bütün İslâm edebiyatlarında adından söz ettirmiştir. Bu hikâye gerçek âşıkların durumlarını sembolik dille ifade eden bir maceradır. Çalışmamıza konu olan Hamdullah Hamdî’nin Leylâ ile Mecnûn mesnevisinin kaleme alındığı devirde Anadolu’da hem Doğu Türkçesi ve hem de Batı Türkçesini içinde barındıran bir Türkçeyle konuşmaları ve incelediğimiz mesnevide de bu durumun bariz bir şekilde göze çarpması eseri incelemeye değer kılan unsurlardan biridir. Makaleyi oluştururken kullanımdan düşmüş ve bir dilin belki de en önemli kültür aktarım aracı olan atasözlerindeki kelimelerin değişimleri ve tarihi seyirlerini vermeye çalıştık. Bunun yanında hem Doğu Türkçesi ve hem de Batı Türkçesinde kullanılan bazı eş anlamlı kelimeleri beyitlerden örnekler göstermek suretiyle ortaya koymaya çalıştık.Öğe Günümüze göre Edirneli Şâhidî’nin Leylâ vü Mecnûn (Gülşen-i Uşşâk) Mesnevisi’ndeki arkaik unsurlar(Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020) Balcı, Orhan; Balcı, OrhanKaynak itibariyle Arap coğrafyasında filizlenen Leylâ vü Mecnûn hikâyesi başta Türk edebiyatı olmak üzere, bütün İslâm edebiyatlarında adından söz ettirmiştir. Bu hikâyeyi müstakil olarak kaleme almayanların bile bazı aşk serüvenlerinde saf ve riyasız aşklara örnek olarak zikrettiği, mazmun olarak değindiği bir kıssadır. Bu hikâye, hakiki âşıkların hallerini sembolik dille ifade eden bir maceradır. Çalışmamızda başta edebiyat ve onunla ilgili diğer alanlar olmak üzere çok önemli bir yeri olan bu hikâyedeki arkaik sözcük ve dilbilgisi unsurları incelenecektir. Makalemize konu olan Edirneli Şâhidî'nin Leylâ vü Mecnûn mesnevisinin kaleme alındığı devirde Anadolu’da hem Doğu Türkçesi ve hem de Batı Türkçesini içinde barındıran bir Türkçeyle konuşulması ve incelediğimiz mesnevide de bu durumun net bir şekilde göze çarpması eseri incelemeye değer kılan unsurlardan biridir. Makaleyi oluştururken kullanımdan düşmüş sözcükler, ekler ve bir dilin belki de en önemli kültür aktarım unsurlarından biri sayılan deyimlerdeki kelime değişimleri ve tespit edebildiklerimizin tarihî seyirlerini vermeye çalıştık. Bu sözcükler, ait olduğu devrin Türkçesinin sözcük varlığı ile ilgili önemli ipuçları sunmaktadır. İlaveten bu sözcükler; dönemin toplum yaşayışı, kültürel birikimleri, gelenek-görenekleri hakkında da bizlere önemli ipuçları verebilmektedir.Öğe Nizâmî-yi Gencevî ve Lârendeli Hamdî'nin Leylâ ile Mecnûn mesnevilierinin kıyaslanması(Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020) Balcı, OrhanKöken itibariyle Arap coğrafyasında hayat bulan Leylâ ile Mecnûn hikâyesi başta Türk edebiyatı olmak üzere, bütün İslâm edebiyatlarında kendisine yer bulmuştur. Bu hikâyeyi kaleme almayanların bile bazı aşk serüvenlerinde temiz aşklara örnek olarak andığı, mazmun olarak değindiği bir kıssadır. Makalede Nizâmî1 ve Lârendeli Hamdî’nin2 mesnevileri tanıtılacak, her iki eser olay örgüsü, şahıs kadrosu, mekân ve zaman bakımından kıyaslamaya tabi tutularak Lârendeli Hamdî’nin Nizâmî’den ne kadar ölçüde etkilendiği veya ayrıldığı gösterilmeye çalışılacaktır. Bunun yanında Lârendeli Hamdî’nin Nizâmî’den tercüme ettiğini düşündüğümüz beyitler Nizâmî’nin beyitleriyle birlikte tablo şeklinde verilecektir.Öğe Hamdullah Hamdî'nin Leylâ vü Mecnûn mesnevisindeki arkaik unsurlar(Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020) Balcı, OrhanKaynağı hakkında birden fazla rivayet olan Leylâ ile Mecnûn hikayesi başta Türk edebiyatı olmak üzere, bütün İslâm edebiyatlarında kendisine yer bulmuştur. Leylâ ile Mecnûn, edebiyatımızda etkisini artırarak yüzyıllar boyunca işlene gelen aşk konulu hikâyelerin başında gelir. Çalışmamızda başta edebiyat ve onunla ilgili diğer alanlar olmak üzere Türk edebiyatı içerisinde mühim bir yeri olan bu hikayedeki arkaik sözcükler incelenecektir. Çalışmamızda tarihi lehçelerdeki seyirlerini tespit edebildiğimiz sözcüklerin değişim süreci verilmiştir. Bu kelimeler, ait olduğu dönemin Türkçesinin sözcük dağarcığıyla ilgili kıymetli ipuçları sunmaktadır. Ayrıca bu sözcükler; dönemin toplum yaşayışı, kültürel birikimleri, gelenek-görenekleri, dinî yaşayışları hakkında da bilgi verebilmektedir.Öğe DİLİN KÖKENİ: KUR’AN-I KERİM VE DİĞER KUTSAL KİTAPLARA GÖRE DİL OLGUSU(Turkish Studies, 2010) ULUTAŞ, İsmailBu makalede, insan olmanın en önemli özelliklerinden biri olan dil konusu üzerinde durulmaktadır. Dil, insanları diğer varlıklardan ayıran temel özelliklerden biridir. İnsan, iletişimini seslere dayalı olan dil sistemini kullanarak gerçekleştirmektedir. İnsanların varlıklara isim koymak için kullandıkları dilin ilk kelimeleri nasıl ortaya çıkmıştır? İşte bu makalede, insanın konuşma özelliğinin nasıl ortaya çıktığı hususunda kutsal kitapların verdiği bilgiler ile bu konuda ileri sürülen bazı teoriler ele alınmıştır. Fakat makalenin asıl konusu, dilin ortaya çıkışı ile ilgili teoriler olmadığı için, bunun üzerinde fazla durulmamış, daha çok kutsal kitapların meseleye yaklaşımı ele alınmıştır.Öğe KIRGIZ TÜRKÇESİNDE ‐Ş İŞTEŞLİK EKİNİN ÜÇÜNCÜ ÇOKLUK ŞAHIS İFADESİ İÇİN KULLANILMASI ÜZERİNE(Akademik Bakış, 2007) ULUTAŞ, İsmailFiilden fiil yapan –ş eki eylemin birden çok özne tarafından birlikte yapıldığını bildirir. Bu işleviyle içinde çokluk anlamını da yüklenmiştir. Kırgız Türkçesinde ve diğer Türk lehçelerinde fiilin 3. kişi çekimlerinde seslendirilen (ses değerine sahip) bir morfem kullanılmaz; sıfır morfem kullanılır. Kırgız Türkçesinde işteşlik eki düzenli olarak fiilin 3. çokluk kişi çekimlerinde kullanılmaktadır.Öğe ALTAY TEORİSİNİN LEKSİKOİSTATİSTİKSEL BİR DEĞERLENDİRMESİ(SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2004) ULUTAŞ, İsmailBu yazı, Sir Gerard Clauson’un, Central Asiatic Journal dergisinin 13. sayısında,1969 yılında “A Lexicostatistical Appraisal of the Altaic Theory” başlığıyla yayımlanmıştır. Altay dil ailesinin varlığını dilbilim yöntemiyle sorgulayan bu yazı Türkoloji’nin temel çalışmalarından biridir. Glottokronoloji veya leksikoistatistik diye adlandırılan yöntem kısaca tanıtıldıktan sonra Altay dil ailesinin üyeleri oldukları iddia edilen Türkçe, Moğolca ve Mançu-Tunguzca bu yöntemle değerlendirilmektedir. Bu üç dil arasında görülen benzerliklerin çok sınırlı olduğu ve ödünç alınmalar olarak açıklanmalarının daha doğru olacağısonucuna varılmaktadır.Öğe Metatez Olayı Türkçenin Hece Sistemiyle İlgili midir?(Bilig, 2007) ULUTAŞ, İsmailBu yazıda metatez diye adlandırılan ses değişmeleri ile Türkçenin hece sistemi arasındaki ilişkiyi araştırdık. Kullandığımız örnekler Türkçenin ağızlarından ve Hasan Eren’in Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü’nden alındı. Metatez olayı nedensiz ve mekanik bir ses değişikliği değildir, bilakis Sonorantlık Sıralama Prensibi (SSP) tarafından düzenlenen Türkçenin hece sistemiyle yakından ilişkilidirÖğe TÜRK DİLİ SIFAT-FİİLLİ YAPI TİPOLOJİSİNİN JAPON, KORE VE MACAR TİPOLOJİLERİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI(Turkish Studies, 2011) ULUTAŞ, İsmailBu çalışmada, dünya dillerinde önemli bir yere sahip olan sıfat-fiilli yapıların tipolojilerini inceledik. Bunu yapmaktaki amacımız, Türk Dili Tipi Sıfat-fiilli Yapı tipolojinsin dünya dilleri arasındaki yerini tespit etmek ve benzer tipolojiler ile karşılaştırmaktır. Türk dili ile akraba olduğu varsayılan Japon, Kore ve Macar dillerini, sıfat-fiil tipolojileri açısında analiz ederek Türk Dili Tipolojisi ile olan benzerlikleri ortaya koymaya çalıştık. Sıfat-fiil tipolojisini analiz ederken, Chomsky’nin Üretken-Dönüşümlü Dil Bilgisi ve Yönetim ve Bağlama Kuramı’ndan faydalandık. Dilin yapısal olarak incelenmesi gerektiğini ileri süren Chomsky, derin yapı ve yüzey yapı kavramları ile taşınım ve dönüşümün bütün diller için kaçınılmaz bir gerçeklik olduğunu gösterdi. Biz de bu çalışmada ad öbeği taşınımı ve boşluk kuramı ışığında, sıfat-fiilli yapı tipolojilerini karşılaştırmalı olarak ele aldık ve Türk, Japon, Kore ve Macar dilleri arasındaki şaşırtıcı benzerliği, öbek yapı ve söz dizimi seviyesinde tespit ettik.Öğe CÜMLEDE ÖZNE VE FAİL KONUSUNA BİR BAKIŞ(Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2018) ULUTAŞ, İsmailCümlenin kuruluşunda yüklem/fiil ana unsur olarak görev alır. Cümlede tek yüklem yer alırken birden fazla isim bulunabilir, bu isimlerin semantik görevleri nasıl belirlenecek ve bu görevleri gösteren morfolojik işaretlemeler dilin hangi kuralları çerçevesinde yapılacak- tır? Her fiilin isimleri görevlendirme/yönetme alanı farklılık gösterir, kimi fiiller yönetme alanında sadece bir isimle yetinirken diğerleri farklı görevlerde çok sayıda ismi yönetir. İşte fiilin yönetim kümesinde yer alan veya alabilen (valency) bu isimler, cümlede farklı morfo- lojik işaretlemeler, belirli yer tutuşlar (konu, topic), taşıma vb. diğer dil uygulamaları ile cümlenin görevli unsurları olarak iletişimi sağlamada üzerlerine düşen görevi yapacaklardır. Cümlede fiilin yönetim kümesi, her zaman sorunsuz olarak gramerlik işaretlemelerle uyu- şan bir halde bulunmayabilir. Böyle durumlarda anlamda belirsizlik veya birden fazla yo- rum ve okuma söz konusu olacaktır. İletişim aracı olan dil, elindeki çeşitli vasıtalarla anlam belirsizliğini ortadan kaldırma imkânına sahip olsa da zaman zaman anlamı muğlak olan ve birden fazla yoruma açık cümlelerin kullanıma çıkması olağandır. Dilde ve bizi ilgilendiren Türkçe dil bilgisinde, anlamla ve analizle ilgili olarak ortaya çıkan belirsizlikleri bertaraf edebilmek için bu çalışmada, fiilin yönetim/görev kümesi (valency), öznenin morfolojik ve söz dizimsel işaretlemeleri problemini ele almak istiyoruz. Cümlede konu (topic) terimi ile özne arasındaki ilişki, bunların anlam ve görevle bağlantılı olarak sınırları, benzerlik ve farklılıkları ele alacağımız diğer hususlardır. Çalışmamız, Türkçe ve diğer dillerde, ilgili meseleleri, karşılaştırmalı ve üretici gramer teorileri çerçevelerinde ele alacaktır.Öğe Zamir N'si Uzerine Degerlendirmeler(Akademik Bakış Dergisi, 2017) ULUTAŞ, İsmailZamir n’si bugüne kadar dilciler tarafından birçok ulusal ve uluslararası bilimsel çalıĢmada ele alınarak çeĢitli yönleriyle incelenmiĢ, hakkında farklı görüĢler ileri sürülmüĢtür. Fakat özellikle ortaya çıkıĢı, kökeni, sesbirim mi biçimbirim mi olduğu, iĢlevleri olmak üzere koruyucu ünsüz olup olmadığı, Çağatay Türkçesi ile Özbek Türkçesi ve Yeni Uygur Türkçesindeki kullanımı gibi hususlara genel kabul gören bir çözüm getirilememiĢtir. Bu makalede zamir n’si ile ilgili yapılan çalıĢmalar özetlendikten sonra bu sesin kullanım alanları, ortaya çıkıĢı ve kökeni, sergilemiĢ olduğu çeĢitli iĢlevleri ve bu iĢlevlerin geliĢim safhaları ele alınmıĢtır. Doldurma bir ses olarak ortaya çıkan /n/ sesinin zamanla iĢlev kazanıp anlam farklılığı oluĢturarak sesbirimden biçimbirime geçme yani zamir n'sine dönüĢme süreci ve bu süreç sonunda kazandığı iĢlevler incelenmiĢtir. Ayrıca zamir n'sinin koruyucu ünsüz olup olmadığı tartıĢılmıĢ ve Tarihî Çağatay Türkçesi ile bunun devamı olan Özbek Türkçesi ve Yeni Uygur Türkçesinde kullanılmadığı yönündeki iddialar metinlerden alınan örneklerle çürütülmüĢtür. Daha sonra bu sesin söz konusu dillerdeki durumu ve diğer Türk dillerine göre sınırlı kullanımı üzerinde durulmuĢtur.Öğe KELİME YAPMAK: YENİ KELİMELERİN BAZI KAYNAKLARI(Dil Araştırmaları, 2016) ULUTAŞ, İsmailÖdünç kelime alma, İngilizce kelime hazinesi için en verimli kaynak olsa da biz, başka yollarla da yeni kelimeler oluşturur veya yaratırız. Burada ele alınacaklar önem sırasına göre; türetme, birleştirme, işlevsel değişim, geri şekillendirme ve kısaltma, özel isimler, taklit, kaynaştırma ve sıfırdan yeni kelimelerin türetilmesidir.Öğe Kırgız Türkçesinde İkilemeler(Akademik Bakış, 2007) ULUTAŞ, İsmailİkilemeler Türk lehçelerinde çok kullanılan dil birliklerindendir. Bu yazıda Kırgız Türkçesi konuşma ve yazı dilinde yer alan ikilemelerin düzenlenmesinde geçerli olan ses kuralları ve anlam ilişkileri ele alınmaktadır.Öğe Gagavuz Türkçesi Söz Diziminde Yabancı Dillerden Etkilenmeler Üzerine Bir Değerlendirme(2012) ULUTAŞ, İsmailGagavuz Türkleri tarafından anadil olarak kullanılan Gagavuz lehçesi, Türkçenin Oğuz koluna mensuptur. Bu lehçede, temel unsur sonda, yardımcı unsur başta gelir kuralına aykırı söz dizimi yapıları mevcuttur.Öğe Postmodern Şiir Nedir(2016) Bingöl, UlaşBir kültür ve sanat akımı olarak postmodernizm uzun yıllardır edebiyatı etkisi altına almıştır. Türkiye’de edebiyatta postmodernizm olgusuna odaklanan birçok çalışma genellikle roman ve öykü gibi kurmaca metinleri inceler. Buna karşın şiirde postmodernizm olgusuna yönelen çalışmalar yok denecek kadar azdır. Oysaki Avrupa ve Amerika’da kurmaca metinlerin yanında şiir metinlerinde de postmodernizmin etkilerinin incelendiği ve postmodern şiir denilen bir fenomenin varlığının kabul edildiği görülür. Postmodern şiir denilen fenomen, birçok açıdan avangart modernist akımlardan izler taşımasına rağmen sanayi sonrası dönemin şartlarına göre ortaya çıkmıştır. İlk olarak Amerika’da Charles Olson ve Frank O’Hara gibi şairler ile birlikte anılan postmodern şiir, günümüzde yaygın şiir anlayışı halini almıştır. Sanayi sonrası döneminin yaşam koşulları, büyük anlatılara duyulan güvenin azalması, kişinin bilimsel gelişmeler neticesinde korkuya kapılması, ahlaki ve dinî değerlerin aşınmaya uğraması, aşırı bireyselleşme ve bunu sonucunda kişinin yalnızlığının derinleşmesi şairlerin değişik bir şiir anlayışına yönelmelerini tetiklemiştir. Deneysel şiir, görsel şiir, somut şiir, elektronik şiir gibi birçok şiir anlayışı da postmodernizm ile ilişkilendirilir. Eklektizm, çok seslilik, deneysellik, biçimsizlik, kapalılık postmodern şiirin başta gelen özellikleridir. Bu çalışmanın amacı postmodern şiirin kökenini ortaya koymak ve postmodern şiirin temel özelliklerini belirlemektir.Öğe Murathan Mungan’ın Poetik Görüşleri(2014) Bingöl, UlaşŞairler öteden beri şiir sanatı üzerine görüşlerini edebiyatın farklı türlerini kullanarak dile getirmişlerdir. Kimi şairler, poetikalarını müstakil bir metin halinde yazmış kimi şairler ise şiir hakkındaki görüşlerini, müstakil bir şekilde yazmak yerine yeri geldikçe eserlerinde ifade etmişlerdir. 1980 sonrası Türk şiirinin en üretken şairlerinden biri olan Murathan Mungan müstakil bir poetika yazmak yerine şiir hakkındaki düşüncelerini deneme, şiir ve roman gibi edebiyatın farklı türlerini kullanarak açıklamıştır. Şiir yazmayı, bir var olma meselesi olarak gören Mungan?a göre şair olmak uzun ve sabır gerektiren bir süreçtir. Şair olmak isteyen kişi çalışmalı, gayret göstermeli; kendisi ve hayat hakkında düşünmeyi bilmelidir. İyi bir şair taklit etmeden gelenekten faydalanır; eskimeye karşı direnç göstermeyi öğrenir. Bu çalışmanın amacı, Murathan Mungan?ın değişik eserlerinde dile getirdiği poetik nitelikteki düşüncelerini incelemektir.Öğe Estetik Süreç Çözümlemesi Yahut Tevfik Fikret’in Heykel-i Giryân Şiiri(2014) Bingöl, UlaşTevfik Fikret’in Heykel-i Giryân şiiri bir tür estetik süreç çözümlemesidir. Mermerden yapılmış bir heykelde kendi ben’ini seyreden Fikret, estetik haz alır. Öncelikle heykeli algılar sonra değerlendirir ve en sonda bir yargıya varır. Hayata ve gerçeğe karamsarlık penceresinden bakan şair, sanattan zevk almasını bilir. Heykel-i Giryân’da, Fikret kendi gerçeğini mermerden yapılmış bir heykelde gördüğü için onunla özdeşleyim kurar. Dış dünyanın gerçeği karşısında Fikret’in ezilen ben’i, bir durgunluk evresine girer ve bedeni zamanın akışında donuk bir et yığınına dönüşür. Bazı şiirlerinde tabiata sığınarak mutlu olmaya çalışan şair, söz konusu şiirinde sanata sığınarak huzuru yakalar. Bu çalışmanın amacı estetik süreç çözümlemesini, Tevfik Fikret’in Heykel-i Giryân şiirinden hareketle ortaya koymaktır.Öğe Berat Açıl’ın Klasik Türk Edebiyatında Alegori Adlı Eseri Üzerine(2014) Bingöl, UlaşBerat Açıl’ın Klasik Türk Edebiyatında Alegori1 adlı kitabında, Klasik Türk Edebiyatı yanında Halkbilim ve Yeni Türk edebiyatı alanlarında çalışma yapan araştırmacılara yeni ufuklar kazandıracak değerli bilgiler mevcuttur. Giriş, I. Bölüm: Klasik İslamî Edebiyatlarda Alegorik Eserler, II. Bölüm: Alegori, III. Bölüm: Hüsn ü Dil ve Alegori, Sonuç kısımlarından oluşan bu eserin sonuna Açıl, dizin eklemeyi ihmal etmemiştir. Aslında çalışmanın amacı ilk defa Fettahî tarafından kaleme alınmış olan Muhyî-i Gülşenî’nin Hüsn ü Dil mesnevisinin alegorik yapısını incelemek olmakla beraber odaklanan nokta genel olarak alegorik anlatımdır. Açıl, her şeyden önce alegorinin sembol, istiare, mecaz gibi kavramlarla karıştırıldığını ve birçok eserin yanlış bir şekilde alegorik kabul edildiğini ileri sürer. Bu sorundan hareket eden yazar, alegori kavramının Batı’da ve bizde nasıl kullanıldığı üzerinde durarak alegorinin kuramsal çerçevesini oluşturur.Öğe Hüsn ü Aşk Mesnevisinde Şahısların Dünyası(2013) Bingöl, UlaşŞeyh Galib’in en önemli eseri olarak kabul edilen Hüsn ü Aşk Mesnevisi şahıslar açısından zengindir. İşlediği konu itibarıyla tasavvuf ehlinin İnsan-ı Kâmil mertebesine ulaşma sürecini anlatan bu eser, alegorik olmasına karşın kahramanların olay örgüsü içerisinde etkileri, değişim ve dönüşümleri roman türündeki şahıslarla benzerlik gösterir. Roman türünde şahıslar, özelliklerine göre genellikle protagonist, antagonist, norm, fon, entrik, eksen, düz, yuvarlak gibi adlar altında incelenir. Tasavvufi bir mesnevi olan Hüsn ü Aşk’ta sâlik, mürşit, Allah ve nefis, alegorik olarak şahıslar üzerinde canlandırılır. Bu çalışmanın amacı, Hüsn ü Aşk mesnevisindeki şahısları tahlil edip incelemektir.Öğe Abdülhak Hamit Tarhan’ın ‘Nâkâfi’ Adlı Şiirinin Ontolojik Tahlili(2013) Bingöl, Ulaş;Sanat eserlerinin kendilerine has birtakım özellikleri vardır. Dış dünyadaki malzemelerin sanatçının elinde işlenmesiyle ortaya çıkan sanat eserlerini daha sağlıklı inceleyebilmek için sanatın kendine özgü özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Sanat ontolojisi, sanat eserini incelemenin merkezine bir “var” olan olarak koyar. Sanat eserini her yönüyle ele alıp değerlendirmek sanat ontolojisinin ayırt edici yönünü oluşturur. Ontolojik tahlil, bütün sanat türlerinde olduğu gibi edebi metinleri tabakalara ayırır. Sanat ontolojisi, edebi eseri ele alırken metnin biçim ve anlam yönünü göz önünde bulundurur. Edebi metni arka yapı ile ön yapı diye iki temel tabakaya ayırma ontolojik tahlilin yaklaşım yöntemidir. Ön yapıdan kastedilen metnin biçim ve ritim unsurları, arka yapıdan kastedilen ise anlam unsurlarıdır. Abdülhak Hamit Tarhan’ın poetik nitelikteki “Nâkâfi” manzumesi, “Makber” şiirine yapılan eleştirilere verilen bir cevaptır. “Makber”e yapılan eleştirileri insafsızca bulan Hamit, eski şiirin kurallarını yıkmaktan övgüyle söz eder. Hamit’in şiir anlayışının oluşmasında yaşadığı gelgitlerin ve çevresindekilerle giriştiği münakaşaların büyük bir etkisi vardır. “Nâkâfi” şiirinde, Hamit sanat anlayışı ile “Makber”e saldıranlara verdiği cevapları harmanlanmıştır. Aruz kalıbı, aliterasyon, asonans, kafiye ve redif ile ritim yakalayan Hamit, bu ritim unsurlarıyla anlam arasında bağlantıyı kurmayı başarır. Hem ritim unsurları hem metnin arka planında bulunan anlamsal evrenin iyi bilinmesi, ancak ontolojik bir tahlille mümkündür. Bu çalışmanın amacı ontolojik açıdan “Nâkâfi” manzumesini tahlil etmektir.