Yazar "Karakaş, Rezan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 23
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe About Alewism in Kemal Tahir's novels(Ankara Haci Bayram Veli University, 2012) Karakaş, RezanThis study aims to analyze traces of traditions, customs and beliefs which are largely peculiar to Alewis in Kemal Tahir's novels. To this end, all of Kemal Tahir's novels were examined in an efort to uncover elements that refect cultural features of Alewi tradition and then these elements' greater contributions to the novels were discussed. In these works, especially, "Haci Bektash Veli's anecdote", "Saint Ali" and "Kesikbaş' story", "Dedelik authority", "Âşik Virani", there exist some ingredients of Alewi culture that are used for drawing the portrait of cultural world of novels' characters, thereby providing important clues to the emergence of the identity of the heroes within society and examining the relationship between the hero and his setting with the reader. Kemal Tahir has presented Sunni and Alewi characters in the same framework. So it could be argued the author creates a melting pot people with diferent cultures, thus bringing wealth to his works in terms of content. He takes the reader to make a journey from local to national and from folkculture to art. All these should be regarded as evidence of the art of novel, the material of which is "human" and can't stay away from the human-specifc one; namely culture.Öğe Belıefs about pıous foundatıons ın sıırt(2014) Karakaş, RezanVakıf inanışı, Türkiyenin Siirt şehrinde folklor açısından dikkate değer bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu inanış; cami, okul, medrese gibi kurumlara vakfedilmiş arazilerde yapılan binaların kişiye uğursuzluk getireceği temeline dayanır. Yöre halkı, vakıf arazisi olduğunu bildiği arazilerden yapılan daireleri satın almaz ve kiralamazlar. Siirtte vakıf arazisinde oturduğu için evin bereketinin kaçtığını, baş ağrısı çektiğini, huzursuz olduğunu veya korktuğunu söyleyen yüzlerce insan bulmak mümkündür. Bu inanış, Siirtli olmayan ancak uzun süre Siirtte kalan insanları da etkisi altına alır. Yörede birçok binanın vakıf arazisinde yapıldığının söylenmesi, insanları ev ve iş yeri satın alırken/kiralarken sıkıntıya sokmaktadır. Vakıf arazisindeki bir dairede oturan kişinin kira dışında bir miktar parayı sadaka mahiyetinde dağıtması tavsiye edilir. Günümüzde Siirt halkı, yeni nesil de dâhil olmak üzere, vakıf inanışının etkisi altında kalmaya devam etmektedir.Öğe Cahit Sıtkı Tarancı'nın Eserlerinde Masal İklimi(2012) Karakaş, RezanBu çalışmada, masalın Cahit Sıtkının eserlerindeki yeri incelenmiştir. Bu amaçla eserlerdeki masal unsurlarının kullanım sıklığı ve işlevleri tespit edilmiştir. Masalın Cahit Sıtkının edebî anlayışının şekillenmesinden, şiir ya da hikâyelerinin konu seçimine kadar birçok açıdan onu etkilediği görülmüştür. Şair, sanatını oluştururken çocukluk hatıralarının kendisine sunduğu masal izleklerinden yararlanmıştır. O, Abbas adlı hikâye ve şiirinin konusunu, çocukluğunda dinlediği bir masaldan ilham almıştır. Kırkıncı Oda şiirini, aynı adlı bir masaldan yararlanarak kurgulamış; kırkıncı oda motifiyle şiirinin ana eksenini oluşturmuştur. Şiirleri, hikâyeleri ve mektuplarıyla kendi beni ni anlatan sanatkâr, çocukken dinlediği masallara ve bu masalların motiflerine yaslanarak adeta kendi masalını yazmıştır.Sihirli seccade , kırkıncı oda , üvey anne , dev , cüce , kırk harami gibi masal motiflerini, eserlerinde bir harç malzemesi olarak kullanmış ve zengin çağrışımlı imajlar oluşturmuştur. Kısacası, sanatçının çocukluk hatıralarını süsleyen masallar, onun eserlerinin, özellikle de şiirlerinin yapı taşı olmuştur. Hayatın geçiciliğini acı bir şekilde duyumsayan, ancak bu durumu içine sindiremeyen sanatçı, masalsı bir dünyaya sığınma gayretini eserlerinde sıklıkla terennüm etmiştir.Öğe Cahit Sıtkı Tarancı’nın Eserlerinde Masalın İşlevi(Karadeniz (Black Sea), 2012) Karakaş, RezanBu çalısmada, masalın Cahit Sıtkı’nın eserlerindeki yeri incelenmistir. Bu amaçla eserlerdeki masal unsurlarının kullanım sıklığı ve islevleri tespit edilmistir. Masalın Cahit Sıtkı’nın edebî anlayısının sekillenmesinden, siir ya da hikâyelerinin konu seçimine kadar birçok açıdan onu etkilediği görülmüstür. Sair, sanatını olustururken çocukluk hatıralarının kendisine sunduğu masal izleklerinden yararlanmıstır. O, “Abbas” adlı hikâye ve siirinin konusunu, çocukluğunda dinlediği bir masaldan ilham almıstır. “Kırkıncı Oda” siirini, aynı adlı bir masaldan yararlanarak kurgulamıs; “kırkıncı oda” motifiyle siirinin ana eksenini olusturmustur. Siirleri, hikâyeleri ve mektuplarıyla “kendi beni”ni anlatan sanatkâr, çocukken dinlediği masallara ve bu masalların motiflerine yaslanarak adeta kendi masalını yazmıstır. “Sihirli seccade”, “kırkıncı oda”, “üvey anne”, “dev”, “cüce”, “kırk harami” gibi masal motiflerini, eserlerinde bir harç malzemesi olarak kullanmıs ve zengin çağrısımlı imajlar olusturmustur. Kısacası, sanatçının çocukluk hatıralarını süsleyen masallar, onun eserlerinin, özellikle de siirlerinin yapı tası olmustur. Hayatın geçiciliğini acı bir sekilde duyumsayan, ancak bu durumu içine sindiremeyen sanatçı, masalsı bir dünyaya sığınma gayretini eserlerinde sıklıkla terennüm etmistir.Öğe CELAL GÜZELSES TÜRKÜLERİNDE SEVİLEN VARLIK OLARAK KADIN(2019) Karakaş, RezanCelal Güzelses türküleri, oluştukları dönemin sosyal, kültürel ve ekonomikyaşamından kesitler sunar. Bu türkülerde ataerkil toplumun kadına bakış açısı,erkekle kadın arasındaki ilişki ve iletişim şekilleri ile gündelik yaşamdan izlerbulunur. Başta erkek olmak üzere kadın ve erkeğin duygu/düşünce dünyası,türkülerde doğal ve yalın bir şekilde ifadesini bulur.“Aşk” duygusunun yoğun olarak ele alındığı türkülerde seven ve sevilen büyükölçüde dönemin toplumsal koşulları gereği ayrıdırlar. Bu sebeple türküler, sevenve sevilen arasında bir tür “iletişim” işlevi üstlenmiştir. Sevdiği kadınla doğrudankonuşmayan/konuşamayan erkek, tüm duygu, hayal ve arzularını, türküleraracılığıyla dile getirmiştir.Güzelses türkülerindeki sevgili, Türk halk türkülerinde genel olarak tasvir edilengüzellere benzer. “Hain, kâfir, çapkın ve zalim” olarak nitelendirilen bu güzeller,kara gözlü ve esmerdirler. Onlar, kendilerini seven erkeklere yüz vermez ve acıçektirirler. Bu durum, erkeği yoğun bir keder içine sokar. Aşk ve ayrılıkduygusunun bileşkesindeki erkeğin tek dileği ise sevdiği kadına kavuşmaktır.Öğe Çevrim İçi Olarak Yürütülen Yabancılara Türkçe Öğretimi Eğitici Sertifikası Programına Yönelik Ders Veren Eğiticilerin Görüşleri(2022) Kayhan, Bedrettin; Karakaş, Rezan; Şahin, Tuğrul GökmenBu çalışmanın amacı, çevrim içi olarak yürütülen yabancılara Türkçe öğretimi eğitici sertifikası programında ders veren eğiticilerin çevrim içi program ile ilgili düşüncelerini derinlemesine sorgulamaktır. Çalışmada fenomenoloji deseni kullanılmıştır. Çalışma grubunu, çevrim içi olarak yürütülen yabancılara Türkçe öğretimi eğitici sertifikası programında ders veren 7 eğitici oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Form, Google Formlar aracılığıyla eğiticilere gönderilmiştir ve elde edilen veriler içerik analizi yoluyla analiz edilmiştir. Analiz doğrultusunda sertifika programında; dersler, katılımcılar, ölçme ve değerlendirme ile önerilere ilişkin veriler bulgular kısmında yerini almıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda sonuç olarak eğiticilerin birçoğu çevrim içi sertifika programında yer alan dersler ve içerikleri yeterli görmüştür. Ders veren eğiticilere göre programda derslere ayrılan süre ile programda kullanılan yöntem ve teknikler yeterli değildir. Bununla birlikte eğiticiler, çevrim içi sertifika programına yönelik olarak ders anlatımını kolaylaştıracak yöntem ve teknikler kullanılabileceği, geçerliği ve güvenirliği yüksek ölçme ve değerlendirme tekniklerinden yararlanılabileceği, hem teorik hem de uygulama olarak ders sürelerinin artırılmasına yönelik öneride bulunmuşlardır.Öğe Dede Korkut Hikâyelerinde “Tutsaklıktan Kurtarma Motifi” ve Bey Oğulları Arasındaki İlişki(Turkish Studies- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish orTurkic, 2013) Karakaş, Rezan“Tutsaklıktan kurtarma motifi”, Dede Korkut hikâyelerinde yer alan çarpıcı motiflerden biridir. Bu motif, bir yönüyle anlatılardaki mücadele temini besleyen ona ivme kazandıran bir unsurdur. Bu çalışmada, “tutsaklıktan kurtarma motifi”yle “bey oğulları” arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Dede Korkut metinlerinde yer alan “tutsaklıktan kurtarma motifi” genel olarak Türk destan geleneğinde yer alan “alp tipi kahraman” motifiyle de örtüşmektedir. Bir başka söyleyişle destan metinlerinde gerçekleşen tutsaklıklar kabul edilebilir bir olay olarak algılanmaz; aksine “alplik” kavramının oluşmasına zemin hazırlar. Dede Korkut hikâyelerinde bey oğlunun taşıması gereken en önemli özellik, onun sıradan insanlardan ayrılması ve alp olmasıdır. “Uşun Koca Oğlu Segrek”, “Salur Kazan Oğlu Uruz” ve “Kazılık Koca Oğlu Yigenek” adlı üç hikâyede tutsaklık durumu, bey oğlundan gizlenir. Bunun nedeni, hikâyede kahramanlık göstermesi gereken bey oğlunun yiğitlik gösterebileceği yaşa 15/16 yaşlarına henüz gelmemiş olmasıdır. Bey oğlunun 15/16 yaşlarına gelmesinin “tutsaklıktan kurtarma motifi”nin işlevsellik kazanmasında belirleyici olması, bu bağlamda dikkate değerdir. 12 Dede Korkut hikâyesinin sekizinde “tutsaklıktan kurtarma motifi” anlatıların bel kemiğini oluşturur. Bu sekiz hikâyenin beşinde ise oğulun babasını (bir hikâyede ağabey) tutsaklıktan kurtardığı görülür. Bir hikâyede kendi çabasıyla tutsaklıktan kurtulmayı başaran “oğul”, sadece iki hikâyede tutsak düşer ve “baba” tarafından kurtarılır. Bütün bunlar, “tutsaklıktan kurtarma motifi”nin büyük ölçüde bey oğlunun yüceltilmesi amacıyla anlatılarda yer aldığı anlamında yorumlanabilir.Öğe Dede Korkut hikâyelerindeki bey oğullarının nitelikleri ve işlevleri(2012) Karakaş, RezanDede Korkut hikâyeleri, Oğuzların düşmanlarıyla ve kendi aralarında yaptıkları mücadeleleri anlatır. Bu mücadelelerde 15/16 yaşlarındaki bey oğullarının önemli işlevleri vardır. Dede Korkut hikâyelerinde adı geçen Oğuz beylerinin genellikle tek oğulları vardır. 12 Dede Korkut hikâyesinin neredeyse tamamında Oğuz beylerinin ilk gençlik yıllarına adım atmış bu tek oğullarının farklı bir macerasına tanık oluruz. Oğullar, 15/16 yaşlarına geldiklerinde, onlardan kahramanlık yapmaları beklenir. Bu kahramanlık, birçok hikâyede tutsaklık motifi çerçevesinde ortaya çıkar. Oğul, babayı ya da büyük erkek kardeşi tutsaklıktan kurtarır, babanın tutsak olmasını engeller ya da kendisi tutsak iken annesinin namusuna zarar gelmemesi için ölümü göze alır. Hikâyelerde oğulun kahramanlık gösterdiği farklı durumlar da vardır: Ad alırken, sevdiği kızla evlenmek isterken, intikam alırken vb. Bu çalışmada, Oğuz beylerinin tek oğullarının hikâyedeki nitelikleri ve işlevleri ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir.Öğe Değerler Eğitimi Bağlamında Siirt Menkıbeleri(2018) Karakaş, Rezan; Akın, ErdemÜrkler, sosyo-kültürel süreç içerisinde bazı davranış kalıplarına olumlu anlamlaryükleyerek aynı zamanda bu davranış kalıplarının inşasına ve korunmasına önem vermişlerdir.Toplum tarafından onaylandığı için tekrarlanarak kalıp haline gelen davranışlar, geçen yüzyıllariçerisinde soyut anlam kazanarak birer değer haline gelmiştir. Dolayısıyla sosyo-kültürel hayatınbir yansıması olan edebi ürünlerde bu değerlerin işlenmesi kaçınılmaz bir hal almıştır.Anonim halk edebiyatı ürünlerinden olan menkıbelerde de muhataba verilmek istenenmesaj, kuru bir ileti olmanın dışında, halkın kültür kodlarına işlenmiş değerlerdir. Toplumlar,geleceklerini sağlıklı bir şekilde oluşturabilmek için bu değerleri gelecek nesillere aktarma ihtiyacıduyarlar. Bu çalışmada, Siirt menkıbeleri, değer eğitimi açısından ele alınmış, Siirt ilinde derlenmişolan menkıbelerde, değerlerin nasıl ve ne sıklıkta işlendiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmadanitel araştırma yöntemlerinden metin inceleme yöntemi kullanılarak Siirt menkıbelerinde bulunandeğerler tespit edilmiştir. Araştırmanın veri toplama kaynağını “Siirt Menkıbeleri ve TürbeRitüelleri” adlı kitapta yer alan toplam doksan menkıbe oluşturmaktadır. Verilerin analizindebetimsel analiz yaklaşımı kullanılmıştır. İnceleme; Rokeach’ın değer sınıflandırması çerçevesindeyapılmış, ulaşılan sonuçlar, değer eğitimi açısından yorumlanmıştır. Sonuç olarak; kendini kontroledebilme, yardımseverlik, geniş görüşlü olmak ve bilgelik gibi vasıta ve gaye değerlerin geleceknesillere aktarımında menkıbelerin kullanılabileceği görülmüştür.Öğe Diyarbakır'da "Kırklı" Kavramı ve "Kırk Çıkarma" Etrafında Oluûan ùnanıû ve Uygulamalar(2013) Karakaş, RezanBu makalede, Diyarbakır yöresindeki \"kırklı\" kavramı ve \"kırk çıkarma\" etrafında oluüan inanıüve uygulamalar deùerlendirilecektir. Çalıümamız özellikle Diyarbakır merkez, Ergani,Çermik ve Çüngüü ilçelerindeki inanıü ve uygulamalar etrafında üekillenecektir. Yaptıùımızaraütırma ve gözlemler sonucunda Diyarbakır'da \"kırklı\" kavramıyla ilgili olarak \"kırklı, nevse/nefse,loùusa, kırk çıkarma, kırkını dökmek, kırk karıüması, kırk basması, kırkı kalmak\" gibitabirlerin yaüadıùı, al karısından ise çoùunlukla isim verilmeden bahsedildiùi tespit edilmiütir.Yörede doùumdan sonraki kırk gün tamamlandıktan sonra \"kırk çıkarma\" iülemi yapılır. Bupratikle ilgili olarak \"dokuz kırkın\" ve \"yarı kırkın çıkarılması\" uygulamasının sadece Çüngüüyöresinde, \"loùusanın 7. gecesinin beklenmesi\" ritüelinin ise Diyarbakır merkez ve Ergani'degerçekleütirildiùi görülmektedir. Günümüz Diyarbakır toplumunda aüaùıda belirteceùimizgelenek ve inanışların bir kısmı yaşamaya devam ederken bazıları ise geçerliliğini yitirmiştir.Öğe Diyarbakır’da Bebeğin İlkleri: Hedik, Köstek Kesme Törenleri ve Çocuklara Yönelik Halk Hekimliği Uygulamaları(Karadeniz (Black Sea), 2013) Karakaş, RezanHayatın geçiş dönemlerinden biri olan doğum; halk kültüründe, birçok sıra dışı eylem ve davranışlar zinciriyle adeta kutsanmaktadır. Hamilelik öncesinden başlayan bu zincir, doğum aşamasında ve doğum sonrasında zenginleşerek devam etmektedir. Bu çalışmada, Diyarbakır yöresinde gerçekleştirilen doğum sonrası davranışlardan bebeğin ilkleri (diş çıkarma, yürüme, saç kesme vb) ile yine çocuklara yönelik yapılan halk hekimliği pratikleri değerlendirilecektir. Araştırma konusu ile ilgili elde edilen bilgilerin büyük bir bölümü katılımlı gözlem ve görüşme yöntem ve teknikleriyle elde edilmiştir. “Hedik”/diş hediği ve “köstek kesme” törenleriyle çocuğun saçlarının ve tırnaklarının ilk kez kesilmesinde çeşitli “büyüsel davranış kalıpları” ve “saçı”, asıl unsurlar olarak dikkati çeker. “Ay basması”, ilkel insanın sıra dışı varlıklarla ilgili korku ve endişelerinden kaynaklı, mitolojik kökenli bir rahatsızlıktır. Hastalığın tedavisinde kullanılan “ay şeklinde para kesilmesi”, “karalama” gibi yöntemler de yine büyüsel pratikler olarak dikkati çekmektedir. Yörede çocuğa yönelik yapılan bu büyüsel davranışlarla, çocuğun topluluğa kabul edilmesi sağlanmaya çalışılır. Atadan görülerek ezberlenen bu davranışları uygulamak, aile üyeleri için bir görev kabul edilir. Genç nesiller tarafından çok fazla bilinmeyen bu ritüeller, aile büyüklerinin hatırlatması ve yol göstermesiyle yeniden canlandırılır.Öğe Kaplumbağalar Romanında Alevilik Olgusu(Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2013) Karakaş, RezanBu makalede, Fakir Baykurt?un “Kaplumbağalar” romanında yer alan Alevîlik olgusu değerlendirilmiştir. Bu araştırma kapsamında “Kaplumbağalar” romanı, iki kez okunmuş; birinci okumada eserde yer alan Alevîliğe dair unsurlar tespit edilmiş; ikinci okumada ise bu unsurların romanın muhtevasıyla olan ilişkisi ve esere katkıları irdelenmiştir. Alevî köylülerin trajik yaşamının anlatıldığı eserde, Alevîlikle ilgili birtakım inanış ve ritüellere yer verilmiştir. “Lokma paylaşma, Cem, Semah, Dedelik Kurumu, deyiş vb.” Alevîliğe dair geleneksel uygulamaların ve sözlü edebiyat ürünlerinin romanda söz konusu edilmesi, insan-toplum ilişkisinin irdelenmesine imkân sunmuştur. “Kaplumbağalar” romanında olaylar, 60 evli bir köy olan Tozak?ta geçer. Tozak, Orta Anadolu?nun bozkırında susuz, bir damla suya muhtaç kıraç bir yerdir. Yazar, romanda Tozak?ı “Tozak kırı, koca yeryüzünün üstünde, gene bin yamalı bir yoksul yorganı (s: 360)” olarak tasvir eder. Tozaklı Alevî köylülerin şaraplık üzüm bulma konusunda yaşadığı sıkıntılar, romanda yaşanacak olayların ana çatısını oluşturur. Anlatı boyunca okuyucu, bir taraftan köylülerin bağ ekme macerasına tanık olurken öte taraftan Alevî kahramanların dinî inanış ve ritüelleriyle karşılaşır. Eser, bu yönüyle psikolojik tahlillere yer vermeyen, ancak sosyal dokuyu analiz eden bir mahiyete sahiptir. Din ve kültür harcıyla örülen sosyal yaşam, romana da aynı eksende yansır. “Kaplumbağalar”, kahramanlarının çoğu Alevî köylülerden oluşan ve Alevîliğe dair olumlu tasvirleriyle dikkati çeken bir eserdir.Öğe "KAPLUMBAĞALAR" ROMANINDA ALEVÎLİK OLGUSU(2013) Karakaş, RezanBu makalede, Fakir Baykurt\"un \"Kaplumbağalar\" romanında yer alan Alevîlik olgusu değerlendirilmiştir. Bu araştırma kapsamında \"Kaplumbağalar\" romanı, iki kez okunmuş; birinci okumada eserde yer alan Alevîliğe dair unsurlar tespit edilmiş; ikinci okumada ise bu unsurların romanın muhtevasıyla olan ilişkisi ve esere katkıları irdelenmiştir. Alevî köylülerin trajik yaşamının anlatıldığı eserde, Alevîlikle ilgili birtakım inanış ve ritüellere yer verilmiştir. \"Lokma paylaşma, Cem, Semah, Dedelik Kurumu, deyiş vb.\" Alevîliğe dair geleneksel uygulamaların ve sözlü edebiyat ürünlerinin romanda söz konusu edilmesi, insan-toplum ilişkisinin irdelenmesine imkân sunmuştur. \"Kaplumbağalar\" romanında olaylar, 60 evli bir köy olan Tozak\"ta geçer. Tozak, Orta Anadolu\"nun bozkırında susuz, bir damla suya muhtaç kıraç bir yerdir. Yazar, romanda Tozak\"ı \"Tozak kırı, koca yeryüzünün üstünde, gene bin yamalı bir yoksul yorganı (s: 360)\" olarak tasvir eder. Tozaklı Alevî köylülerin şaraplık üzüm bulma konusunda yaşadığı sıkıntılar, romanda yaşanacak olayların ana çatısını oluşturur. Anlatı boyunca okuyucu, bir taraftan köylülerin bağ ekme macerasına tanık olurken öte taraftan Alevî kahramanların dinî inanış ve ritüelleriyle karşılaşır. Eser, bu yönüyle psikolojik tahlillere yer vermeyen, ancak sosyal dokuyu analiz eden bir mahiyete sahiptir. Din ve kültür harcıyla örülen sosyal yaşam, romana da aynı eksende yansır. \"Kaplumbağalar\", kahramanlarının çoğu Alevî köylülerden oluşan ve Alevîliğe dair olumlu tasvirleriyle dikkati çeken bir eserdir.Öğe Kemal Tahir’in romanlarında alevîliğe dair(2012) Karakaş, RezanBu çalışmada Kemal Tahir’in romanlarında yer alan Alevî gelenek, görenek ve inanışlarınıntespiti ve tahlili amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, öncelikle Kemal Tahir’in bütün romanlarıokunarak eserlerde yer alan Alevî kültürünü yansıtan unsurlar saptanmış, daha sonra bu unsurların roman dokusuna katkıları değerlendirilmiştir. Eserlerde, “Hacı Bektaş Velî Menkıbesi”, “Hz. Ali” ve “Kesikbaş Kıssası”, “Dedelik Kurumu”, “Âşık Virânî” başta olmak üzere,Alevî kültürüne has çeşitli unsurların yer aldığı görülür. Roman kişilerinin yaşadıkları kültürel dünyanın portresinin çizilmesinde bir harç malzemesi olarak kullanılan Alevî kültürüunsurları, kahramanların toplum içindeki kimliklerinin ortaya çıkmasında, kahraman-çevreilişkisinin irdelenmesinde, okuyucuya önemli ipuçları sağlamıştır. Yazar, Sünnî ve Alevî inanışlı roman karakterlerini aynı karelerde buluşturmuş; böylece farklı inanç ve kültüre sahipinsanları bir potada eriten yazar, eserlerine muhteva yönünden zenginlik kazandırmış, halkmalzemesini ilmek ilmek dokuyarak okuyucunun yerelden ulusala, halk kültüründen sanata uzanan bir yolculuk yapmasını sağlamıştır. Bütün bunlar, malzemesi “insan” olan romansanatının “insana özgü olandan, yani kültürden” uzak kalamayacağının kanıtı sayılmalıdır.Öğe Kültürel bir mekân olarak Çermik hamamı(2014) Karakaş, RezanDiyarbakır’ın ilçelerinden biri olan Çermik, yörede “şifa merkezi” addedilen kaplıcasıyla bilinir. Nitekim ilçe, adını “sıcak su” anlamına gelen “çermik”ten alır. Yöre halkı tarafından çoğunlukla “hamam” diye adlandırılan kaplıca, nesilden nesile aktarılan “Melike Belkıs Efsanesi” ile adeta şifa vericiliğini kanıtlar. Çermik hamamı, uzun yıllar gelin hamamlarına ev sahipliği yapar. Ancak toplumun değişen yüzüyle birlikte eski önem ve itibarını kaybeden gelenek, son on yılda neredeyse unutulacak düzeye gelir. Bir zamanlar sosyal yaşamın önemli mekânlarından olan Çermik hamamı, halk arasında birçok inanışın ortaya çıkmasına da vesile olur. Bilhassa çocuk sahibi olmak isteyenlerin ziyaret yerlerinden biri olan hamam, günümüzde bilhassa yöreye yakın il ve ilçelerden birçok ziyaretçiyi ağırlamaya devam etmektedir. Geçmiş yıllarda annelerin oğulları için kız beğendikleri, gelin hamamı eğlencelerinin düzenlendiği ve “şifa festivalleri”nin yapıldığı bir kültür mekânı olan Çermik hamamı, günümüzde, büyük ölçüde, turizm sektörüne hizmet vermektedir. Oysaki tarihin zenginlikleriyle beslenmiş, insanlar arasında birlik, beraberlik ve kaynaşmayı sağlayan geleneksel değerlerin korunması; değişen, gelişen ve küreselleşen bir dünyada, kültürlerini kaybetmiş ya da kaybetme tehlikesi içinde olan halklar dikkate alındığında, önemli olmalıdır.Öğe KUTSAL MEKÂN KUYULARINA YÖNELİK ANLATI, İNANIŞ VE RİTÜELLER(2023) Karakaş, RezanBireyin kutsal mekân yolculuğunu “hastalık, iyileşme, dönüş” üçlüsü ile ifade etmek mümkündür. Bu üç aşama kendi bünyesinde bazı olağanüstü olay ve ritüelleri barındırır. Kutsal mekânlarda yer alan ve her biri karizmatik bir şahsiyetin yaşam öyküsünden beslenen kuyular, bu bağlamda dikkat çekici bir görüntü çizer. Sıradan bireyin bu özel mekânlara yönelmesindeki neden, hayatın zorlu imtihanlarına karşı güçlü olabilme, ayakta kalabilme arzusundan başka bir şey değildir. Diğer kutsal mekânlar gibi “kuyu” da bireyin “arzu edilen ben”e ulaşma çabasında bir sıçrama/atlama tahtası işlevi görür. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kutsal mekân perspektifinde yer alan kuyular, karizmatik dinî şahsiyetlere yönelik anlatı ve inanışlardan beslenen yönleriyle ön plana çıkar. Çocuk isteğinin gerçekleşmesi, doğumu kolaylaştırma, anne sütünü arttırma, felç ve kaşıntı tedavisi, zihin açma vb. niyetlerle kuyulara başvurulur. Yörede Sünni, Alevi ve Süryani toplulukların “kutsal mekân ve kuyu” odaklı ziyaretlerinin benzer amaç ve ritüeller ekseninde gerçekleştiği görülür. Cami, türbe, kilise gibi kutsal sayılan mekânlarda yer alan; peygamber, aziz, veli, şeyh, eren gibi dinî şahısların mucizevi hayat hikâyelerine telmihte bulunan kuyuların suyundan içilerek veya suyuyla banyo yapılarak yararlanılır. Kuyularda aynı zamanda mum yakma, taşları üst üste dizme, adak nesnesi bırakma vb. ritüellere de rastlanır. Kutsal mekânla ilişkili olarak gerçekleştirilen kuyu ziyaretleriyle “ilk örnek olay” tekrarlanır ve şifaya ulaşmak temenni edilir.Öğe Sacred trees and tombs in siirt folk culture(Milli Folklor Dergisi, 2014) Karakaş, RezanThis article aims to present prominent status of 'sacred trees' in rituals performed at tombs in Siirt folk culture. These trees become a mythical symbol and part of the essential component of Muslim Saints' culture. We can also see that these trees and their leaves have been used in rituals related to folk medicine. Sacred trees and their surrounding areas have become only hope for women who cannot get pregnant. Leaves of sacred trees near the tombs of "Sheikh Hazin" and "Seyid Sheikh Muhammed El Tomani" were used to give hope for infertile women. There has been a belief among local people that if an infertile woman throws three branches and can succeed in getting at least one branch stay hanged on a tree, she could get pregnant. "Sheikh Arab" tomb features the mystic story of the fruitless mulberry tree while "Sheikh Tayyar" tomb features the "dismembered head" figure and sacred trees in the same place. "Mir Yusuf" and "Sheikh Gi{dotless}rdi" tombs feature the ritual of "sleeping under the tree". People hang limbs in front of their houses and workplaces from trees at the tomb of "Bapira Sufi" in the hope that these limbs would protect them from snakes, scorpions, insects, etc. People who want to purify themselves set up swing sets between trees near the "Sheikh Veli" tomb. All these manifestations of rituals through "sacred trees" to reach Saint first and ultimately through Saint to Allah are common practices of Siirt's folk culture.Öğe Siirt efsane ve halk inanışlarında yılan miti(2013) Karakaş, RezanBu makalede, Siirt efsanelerinde yer alan yılan mitinin mitolojiden çağdaş dünyaya uzanan yolculuğunun izi sürülecektir. İki ana bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde dünya mitolojilerinden örneklerle yılan mitinin görünümü irdelenirken, ikinci bölümünde Siirt efsanelerinde yer alan yılan unsurunun yorumlanmasına çalışılacaktır. Yılan, Siirt efsane ve halk inanışlarında çoğunlukla insanoğlunun karşısında yani ona düşmandır. Anlatılarda ölümün, yok oluşun kapısını aralayan soğuk bir hayvan olarak telakki edilen yılan, az da olsa, bazı efsane metinlerinde ve inanış unsurlarında insanoğlunun koruyucusu, bekçisi olarak algılanır. Bilhassa karayılanın, yörede seyit olarak bilinen ailelerin koruyucusu olduğuna dair yaygın bir inanış söz konusudur. Yukarıda özetleyerek verdiğimiz yılanla ilgili efsanelerin altısında yılan, insanoğluna zarar veren, onu zehirleyip öldüren bir varlıktır. Bu metinlerin bir kısmında yılanın insanyılangörünümlü sıra dışı bir varlık olarak tasvir edildiği görülür. Sadece bir efsanede yılanın insanoğlunun koruyucusu olduğu hikâye edilir. Yalnız bu efsanede iki farklı yılandan söz edilir. Karayılan, insanın koruyucusu iken gri yılan ise zehirlidir. İlkel dönemlerdeki anlatılardan günümüz modern mitlerine kadar yılan , insan zihnini sürekli meşgul etmiş ve bu yüzden de halk hafızasının ortak yapıtlarında us dışı anlatımların başkahramanı olmuştur. Rengi, görünümü ve diğer nitelikleriyle Siirt efsanelerinde ve inanışlarında zuhur eden yılanı, bu bağlamda değerlendirmek gerekir.Öğe Siirt halk kültüründe kutsal ağaç ve türbeler(2014) Karakaş, RezanBu makalede Siirt halk kültüründeki kutsal ağaç figürünün türbe ritüellerindeki tezahürü irdelenecektir. Yörede mitik bir simge olan ağacın İslamî bir çehreye bürünerek evliya kültü ile kaynaşması dikkat çeker. Bir kısım türbelerde yer alan ağaçların çeşitli ritüellerde başrolü üstlenmesi ve bu ağaçların büyüsel halk hekimliği noktasında bir uğrak yeri olması, folklor açısından ele alınması gereken bir olgu olarak düşünülmüştür. Siirt halk kültüründe yer alan türbe ağaçları bilhassa hamile kalamayan kadınların uğrak yeridir. Şeyhül Hazin ve Seyit Şeyh Muhammet El Tomanitürbelerindeki ağaçlardan dökülen sularla gebe kalamayan kadına doğurganlık yetisi kazandırılmaya çalışılır. Şeyh Muhammet-i Ali türbesindeki kutsal ağaca üç kez ufak dallar atan kadın, bunlardan birinin ağaç üzerinde kalması durumunda hamile kalabileceğine inanır. Şeyh Arap ziyareti, meyve vermeyen dut ağacının mitik macerasını konu alırken Şeyh Tayyar türbesi, kesik baş motifi ile ağaç kültünü aynı kutsal daire içinde buluşturur. Mir Yusuf ve Şeyh Gırdi ziyaretleri, ağaç altında uyu- ma ritüeline sahne olur. Bapira Sufi ziyaretindeki ağaçların ince dalları, ev ve iş yerlerine kötülüğü önlemek; akrep, yılan ve haşerelerden korunmak amacıyla asılır. Şeyh Veli türbesine giden insan- lar, günahlardan arınmak için türbedeki ağaçlarda kurdukları salıncaklarda sallanırlar. Hasta kişi, Yukarıbalcılar köyündeki ziyaret ağacının yapraklarını ağrıyan yerlerine sürerek şifa arar. Kısacası, Siirt halk kültüründe ağaca dair ritüellerde dileğin Allaha ulaştırılması evliya aracılığıyla; evliyaya duyurulması ise türbedeki ağaç sayesinde gerçekleştirilir.Öğe Siirt Halk Kültürünün Şifa Dağıtıcıları: Kutsal Sular(Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2012) Karakaş, RezanMaddi ve manevi kirlerden temizleyen, arındıran su, mitik devirlerde olduğu gibi günümüz Siirt toplumunda da halkın muhtelif ihtiyaçlarının tedarik edilmesinde, şifa, bereket, çocuk sahibi olma gibi birçok amaçla kullanılmaktadır. Yörede kutsal bilinen suların büyük bir kısmı yatır veya türbe yakınlarında yer almakta; bir şeyhe yahut din büyüğüne yönelik anlatılarla kutsiyet kazanmaktadır. “Yeşil su” adı verilen şifalı suyla ilgili anlatı, bir din âlimi olan İsmail Fakirullah’ın dinî kişiliği etrafında şekillenirken, Şeyh Arap Ziyareti’nde yararlanılan su ise “şeyh”lik mertebesindeki bir zatla anılmaktadır. “Tuzlu su” anlatısında ise suya kutsallık kazandıran bir kadın evliyadan bahsedilmektedir. Şeyhü’l Hazin, Şeyh Halef, Şeyhü’s Sibre, Şeyhü’l Horani, Şeyh Cerrah, Şeyh Termo ve Şeyh Münkedir türbelerindeki kuyuların suları, gerek içilerek gerekse banyo yapılarak, çeşitli hastalıkların tedavi edilmesinde kullanılmaktadır. Türbe veya camide bulunan kuyu suyu ile yıkanma ritüeli, ilk kozmik eylemin tekrarından başka bir şey değildir. Bu sularla banyo yapmak veya o sulara temas etmek, onları içmek insanoğlunun suyla buluşmasını sağlayacak ve insanoğlu adeta yeniden doğacak veya doğuracaktır. Siirt halk kültüründe tespit ettiğimiz “su”ya dayalı ritüeller, İslamî bir kisveye bürünmüş ve eren kültüyle birleşerek işlevselliğini sürdürmüştür. Birçok mitolojik sistemde evrenin yaratılışında başrolü üstlenen, doğuşun ve yaşamın simgesi olan su, Siirt yöresi halk kültüründe başta çocuk sahibi olmak ve hastalıklardan kurtulmak olmak üzere hemen her derdin devası olarak görülmekte, yukarıda adı geçen türbeler, şifa arayıcıların uğrak yeri olmaya devam etmektedir.