Yazar "Aktaş, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Avrupa’ya göçün Türkiye’deki sosyo-kültürel ve dini hayata yansımaları (bozova örneği)(Turkish Studies, 2017) Aktaş, AhmetEvrensel bir olgu ve toplumsal bir fenomen olan göç, insanların bulundukları yerden ekonomik, sosyal, siyasal, ekolojik vb. nedenlerden dolayı başka bir yere hareket etmeleri olarak tanımlanabilir. Göçler kendi içinde farklı özelliklere göre kategorilere ayrılabilir. Göçün yapıldığı yerden hareketle iç göç ve dış göç şeklinde bir ayrıma gidilebilir. Öte yandan göçün nedenlerinden hareketle zorunlu göç veya isteğe bağlı göç şeklinde ikili bir tasnif yapılabilir. Bu çalışmanın konusu temel olarak dış göç ve sonuçları ile ilgilidir. Türkiye’deki dış göç serüveni 1960’lı yıllarda başlamıştır. Yapılan göçlerin çoğu ekonomik gerekçelerle gerçekleşmiştir. İşçi olarak kabul edilen göçmenleri bir süre sonra göç ettikleri yerleşe yerleşmeye başlamış ve kalıcı olmaya başlamıştır. Göçmenler bir taraftan yeni yaşam alanlarına kendi kültürünü taşırlarken öte yandan yani edindikleri kültürü de kendi anavatanlarına taşımaya başlamışlar. Özellikle oturma izni aldıktan sonra anavatana yapılan ziyaretlerin artmasıyla sosyo-kültürel etkileşim artmaya başlamıştır. Bu kapsamda çalışmadaki amaç; Türkiye’den Almanya’ya ağırlıklı olarak ekonomik sebeplerden dolayı giden göçmenlerin belli aralıklarla yaptıkları ziyaretler neticesinde anavatandaki sosyo-kültürel ve dini hayata etkisini araştırmaktır. Sosyolojik açıdan göç olgusuna değinildikten sonra, Almanya’ya yapılan göç serüveni kısaca ele alınmıştır. Göç ve sosyal değişim ilişkisi ele alındıktan sonra, dış göçün kültürel, ekonomik, dini ve siyasi boyutlardaki etkileri ele alınmıştır. Araştırmada temel veri toplama tekniği olarak mülakat ve gözlem kullanılmıştır. Elde edilen veriler ışığında, göçmenlerin öz yurtlarındaki sosyo-kültürel ve dini hayata etkisi irdelenmiştir. Araştırmada göçmenlerin anavatanlarında sosyo-kültürel ve dini hayatta birtakım değişimlere hız kazandırdığı gözlenmiştir. Bölgeden Almanya’ya göçten önce ve göçten sonra şeklinde bir zamansal tasnife gidilmesi, bu değişim ve dönüşümün boyutlarını göstermektedir.Öğe FARZİYETTEN SÜNNETE: ŞEYHLERİN KANAAT ÖNDERLİĞİNDE DÖNÜŞÜM (Siirt İli Örneği)(2020) Aktaş, AhmetBu çalışma, Siirt ili örneğinde şeyhlik kurumunun (şeyhlerin) kanaat önderliği faaliyetlerindeki bağlayı-cılığını ele almaktadır. Çalışmada şeyhlerin toplumun kanaatlerinin şekillenmesinde etkisi geçmiş ile kıyaslanarak var olan dönüşümün nedenleri araştırılmıştır. Nitel bir alan araştırması olan çalışmada veriler mülakat tekniği ile toplanmıştır. Örneklem seçiminde amaçlı örneklem ve kartopu örnekleme teknikleri kullanılmıştır. 24’ü (şeyh, müderris, şeyh ailesi üyesi ve tarikat mensubu) şeyhlik kurumu ile bağlantılı; 26’sı ise herhangi bir tarikat bağı olmayan kişiler olmak üzere toplam 50 kişi ile mülakat ya-pılmıştır. Veriler analiz edilirken betimsel analiz kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda, şeyhlerin kanaat önderliğinde yaşanan değişim altı başlık altında toplanmıştır: a. Şartlı bağlayıcılık (şeyhin kanaatini kendisine pratik yarar sağlayacaksa kabul etme), b. şeyhin önerisine uygun davranmama, c. kuşaklar arası farklılaşma, d. ihtiyacı olunca şeyhi hatırlama, e. arabuluculukta etki yitimi ve f. müritlerin siyasal tercihlerinin şekillenmesinde etki yitimi. Şeyhlerin bağlayıcılığının azalmasında ise beş içsel beş de dışsal faktörün etkili olduğu tespit edilmiştir. İçsel faktörler: a. şeyhlerin toplum ile iç içe olmamaları, b. siyaset ile yakın ilişki içinde olmaları, c. şeyhliğin yetkin olmayan kişiler tarafından temsil edilmesi, d. soy şeyhliğinin (şeyhliğin babadan oğula geçmesi) artması ve e. şeyhlerin ekonomik faaliyetlerde bulunmaları. Dışsal faktörler: a. eğitim seviyesinin artması, b. göç ve şehirleşme, c. bireyselleşme, d. ideolojik yaklaşımlar ve e. PKK’nın şeyhlere yönelik kara propagandası ve yeni aktörlerin ortaya çıkma-sı olmak üzere beş de dışsal faktörün etkili olduğu görülmüştür.Öğe GENÇLERİN SİYASAL TERCİHLERİNİN ŞEKİLLENMESİNDE PARTİLERİN MUHAFAZAKÂR KİMLİĞİNİN ETKİSİ(2021) Aktaş, AhmetSiyasal tercihlerin şekillenmesinde sosyal, ekonomik, ideolojik, dinsel, demografik vb. birçok husus etkili olabilmektedir. Bu faktörlerin etki boyutu toplumdan topluma veya bireyden bireye farklılık gösterebilmektedir. Bu çalışma, parti veya adayların muhafazakâr kimliğinin gençlerin siyasal tercihlerinin şekillenmesindeki etkisini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın kapsamını 18-30 yaş arasındaki kişiler oluşturmaktadır. Nicel bir çalışma olarak tasarlanan çalışmada veri toplama aracı olarak anket kullanılmıştır. Çalışma kapsamında 1557 kişi ile çevirim içi olarak anket yapılmıştır. İki bölüm şeklinde tasarlanan çalışmada ilk bölümde oy verme davranışlarına yönelik teorik yaklaşımlar incelendikten sonra seçmen davranışında etkili olan faktörler irdelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde anket kapsamında ulaşılan bulgular değerlendirilmiştir. Toplanan veriler SPSS 21 aracılığıyla analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucunda gençlerin siyasal tercihlerinin şekillenmesinde dindarlık/muhafazakarlık faktörünün sınırlı bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Gençlerin siyasal tercihte bulunma davranışlarının rasyonel tercih kuramının ilkeleriyle bağdaştığı görülmüştür. Öte yandan gençlerin din ve siyaset ilişkisine yönelik tutumlarının liberal yaklaşım olarak ifade edilen “din ve siyasetin birbirinden ayrı olması” yönünde olduğu tespit edilmiştir.Öğe Göç ve modernleşme bağlamında Siirt’te değişen kent kimliği(SİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2016) Aktaş, AhmetHer kentin bir kimliği vardır. Kentler, tarih boyunca farklı şekillerde tanımlanmıştır. Antropolog ve seyyahlar kentleri tanımlarken kimi zaman şehrin doğal özelliklerinde kimi zaman da kültürel farklılıklarından yola çıkarak tanımlamışlardır. Kentler, değişen şartlar sonucunda kendi öz kimliklerinden farklı bir kimliğe bürünebilmektedirler. Biz bu çalışmada Siirt’in sosyal, siyasal ve dini kimliğindeki değişimi göç ve modernleşme bağlamında ele alacağız.Öğe Hâlidî tekkelerinin toplumun sosyal ve dinî pratikleri üzerindeki etkileri(2017) Aktaş, AhmetDoğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere Anadolu’da ve farklı coğrafyalarda tarikatların çok büyük etkisi olmuştur. Bunların başında da yaygın bir tarikat ağına sahip olan Nakşibendî-Hâlidî tekkeler gelmektedir. Özellikle Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin bölgeye atadığı halifeler aracılığıyla bu etki daha da artmıştır. Hâlidi geleneğinde tekke ve medresenin bir arada yürütülmesi, bölgedeki birçok şeyhin aynı zamanda medresesinin de olması, bu tekkelerin bölgedeki etkinliğini de arttırmıştır. Söz konusu tekkeler, toplumun dini pratiklerini şekillendirmenin yanında sosyal pratikleri de etkilemektedir. Hâlidî geleneği, birçok kalifiye eleman yetiştirerek bölgenin din hizmetlerini yürütmede kilit bir rol üstlendiği gibi, kan davaları ve aşiretler arası anlaşmazlıklarda arabuluculuk rolü üstlenme, kanaat önderi olarak toplumsal ilişkileri düzenleme, kurdukları medrese ağı aracılığıyla eğitim faaliyetlerinde bulunma vb. birçok rol üstlenmektedir. Buradan hareketle, bu bildirinin amacı Hâlidî tekkelerinin topluma yansıyan yönlerini ortaya koymaktır. Hiçbir tarikatın içinde hayat bulduğu ortamdan soyutlanması mümkün değildir. Tekke ve toplum arasında karşılıklı bir etkileşim vardır. Biz de bu bildiri kapsamında Hâlidî tekkelerinin toplumsal ilişki ağları üzerindeki etkilerini ortaya koymaya çalışacağız. Bu kapsamda Hâlidî tekkelerinin eğitim öğretime katkıları, geleneğin muhafazasındaki rolleri, toplumun sosyal ve dini pratikleri üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.Öğe Hizb-ut Tahrir Yapılanması Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz: Özbekistan ve Türkiye Örneği(2021) Aktaş, AhmetBu çalışmada, küresel bir İslam Devleti ve Hilafet kurma gayesi ile 1953 yılında ?Takiyuddin en-Nebhânî ? tarafından kurulan Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerinin Özbekistan ve Türkiye ?üzerinden karşılaştırmalı bir analizi yapılmıştır. İki bölüme ayrılan çalışmanın ilk bölümünde Hizb-ut Tahrir’in kuruluş süreci, ideolojisi ve ?hareket metodu hakkında bilgilere yer verilmiştir. İkinci bölümde ise Hizb-ut Tahrir’in Özbekistan ve Türkiye’deki faaliyetleri ele alınmıştır. HT İlk etapta Arapça konuşulan ülkelerde faaliyet yürütmeyi hedeflemiş ancak süreç içerisinde küresel bir faaliyet ağına kavuşmuştur. Günümüzde Avrupa, Asya, Amerika ve Afrika kıtalarında 45 farkı ülkede faaliyet yürüten HT, uluslararası bir yapılanma haline gelmiştir. Sovyetler Birliğinin halkın inancını yaşamasına yönelik olumsuz tutumu ve bir devlet politikası olarak ateizmi dayatması, Orta Asya’daki birçok Müslümanın kendi dinini rahat bir şekilde yaşaması engellemiştir. Süreç içerisinde halkın dini bilgiye ulaşımı gittikçe zorlaşmıştır. Bu durum, dini bilgiye aç bir kesimin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte dini bilgi ve yaşayışın önündeki engeller de ortadan kalkmıştır. Oluşan bu yeni ortam birçok dini hareketin ilgisini çekmiştir. Birçok dini-politik hareket, bu bölgede etkin birer aktör olmak için çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. Bu hareketlerden birisi de Hizb ut-Tahrir’dir. HT’nin fikirleri, 1970’li yılların sonlarında bölgedeki yükseköğretim kurumlarında okumak üzere Ürdün ve Filistin’den gelen öğrenciler aracılığıyla gelmiş ancak dönemin şartlarından dolayı etkisi sınırlı kalmıştır. HT, 1995 yılında Fergana vadisindeki çalışmalarıyla etkinliğini arttırmış ve kısa süre içinde Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan gibi komşu ülkelere de yayılmıştır.HT’nin aktif olmaya çalıştığı ülkelerden birisi de 1517-1924 yılları arasında İslam dünyasına halifelik etmiş olan Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra kurulmuş olan Türkiye’dir. HT’nin Türkiye’ye yönelik ilk faaliyetleri 1960’lı yıllarda parti ideolojisini burada yaymak için gönderilen Ürdünlü öğrenciler aracılığıyla başlamıştır. HT, dağıttığı bildirilerle kısa sürede ülke gündemine oturmuştur. Süreç içerisinde faaliyetlerini sürdüren HT, 2005 yılında yaptığı bir açıklama ile Türkiye Vilayetini kurduğunu açıklamıştır. Hareketin sorumluluğuna Yılmaz Çelik getirilmiştir. HT’nin Türkiye vilayeti yapılanması aslında resmi olarak kurulmuş bir yapılanma değildir. Başka bir ifadeyle, devletin yetkili organları tarafından böyle bir yapılanmanın Türkiye’de kurulmasına resmi olarak izin verilmemiştir. Buradaki resmen kuruldu ifadesi HT örgütü açısından bir resmi kuruluş sürecidir. HT’nin Türkiye vilayetinin kurulduğu yönündeki açıklamalarından sonra aynı yıl 2 Eylül tarihinde Cuma namazı çıkışında Fatih Camisinde yaptığı eylemle kamuoyunda ses getirmiştir. Tekbirler eşliğinde 300-500 kişilik bir grup bir araya gelmiş, grup adına HT Türkiye sorumlusu Yılmaz Çelik bir açıklama yapmıştır. Söz konusu açıklamada Hilafetin yeniden getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.HT’nin Özbekistan ve Türkiye’deki yapılanma güçleri karşılaştırıldığında Türkiye’de görece daha zayıf kaldığı görülmektedir. İşte bu çalışmada, “Hizb-ut Tahrir’in, Türkiye’yle kıyaslandığında, Özbekistan’da daha etkin olmasının nedenleri üzerinde durulmuştur. Çalışmanın sonucunda, söz konusu ülkelerin sosyo-politik yapılarındaki farklılıkların HT’nin bu ülkelerdeki başarı ve başarısızlığında kilit bir rol üstlendiği tespit edilmiştir. Özbekistan’da Sovyet Yönetiminin uyguladığı din politikasının sonucunda dini bilginin üretimi ve yayılması alanında ciddi bir boşluğun olması, HT’nin buralarda etkili olmasını sağlamıştır. Buna karşın Türkiye’de din hizmetlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından tek bir merkezden yönetilmesi, İlahiyat alanında bilginin üretimi ve yayılmasında Türkiye’nin kendi entelektüel kadrolarını oluşturması ve yaklaşık 100 yıllık bir demokrasi ile yönetilme geleneğin olması, HT’nin Türkiye’de daha zayıf kalmasına neden olmuştur.Öğe İlahiyat Eğitimi Alan Kişilerin Kürtaja Yönelik Tutumları Üzerine Bir Alan Araştırması(2023) Aktaş, AhmetBireysel hak ve özgürlükler, din, bilim, ahlak ve vicdan gibi farklı parametrelerin kesiştiği bir olgu olması nedeniyle tartışmalı bir konu haline gelen kürtaj, bu konuda fikir beyan edenlerin referans noktalarının farklılaşmasından dolayı daha da karmaşık bir hal almaktadır. Bu yüzden kürtajla ilgili farklı yaklaşımlar ortaya çıkmaktadır. Bu farklı yaklaşımlardan birisi, kürtaja, “seçim yanlısı” yaklaşımdır. Bu yaklaşım kürtajı kadının kendi bedeni üzerindeki tasarrufu bağlamında değerlendirmektedir. Bir diğer yaklaşım ise kürtaja fetüsün hayat hakkının ihlali olarak bakan “yaşam yanlısı” yaklaşımdır. Kürtaja dini referans alarak yaklaşanların kürtaja yönelik tutumları sahip oldukları dini anlayış çerçevesinde şekillenebilmektedir. Dini referans olarak kabul etmenin yanı sıra halkın dini hayatını etkileme potansiyeline sahip olan kişilerin bu konudaki yaklaşımları, toplumsal düzlemde kürtaja yönelik tutumları şekillendirme ihtimali taşımaktadır. Bu yüzden örgün veya yaygın din eğitimcisi/adayı olan kişilerin kürtaja yönelik tutumlarının tespit edilmesi önem arz etmektedir. Buradan hareketle bu çalışma, örgün din eğitimi almış kişilerin kürtaja yönelik tutumlarını ele almaktadır. Nicel olarak tasarlanan çalışma kapsamında farklı yaş, cinsiyet ve meslek gruplarından örgün din eğitimi almış ve hali hazırda bu eğitimi alan kişilerin kürtaja yönelik tutumları anket aracılığıyla toplanan veriler çerçevesinde tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışma sonucunda resmi din eğitimi alan kişilerin kürtaja yönelik negatif bir tavra sahip oldukları, sadece sağlık açısından gerekli durumlarda kürtajın yapılması gerektiği yönünde bir tutuma sahip oldukları tespit edilmiştir.Öğe Kürtlerde dini yaşam: Diyarbakır örneği(Ukam, 2015) Aktaş, Ahmet; Yanmış, MehmetProtesto yürüyüşleri, şiddet barındıran eylemler, Kürt ulusalcılar için büyük sembolik anlamlar ifade eden törenler, geniş katılımlı Newroz ve Kutlu Doğum etkinliklerinin bölgede dinî yaşamı nasıl etkilediği merak edilmektedir. Bu çalışmanın amacı 1990’lardan sonra yaşanan yoğun etnik çatışma, zorunlu göç, hızlı kentleşme ve küreselleşme süreçlerinin özelde Diyarbakır’da, genelde ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde dinî yaşamın üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. Araştırma kapsamında Diyarbakır’daki dinî yaşamı besleyen resmî-yarıresmî dinî kurumlar, tarikatlar, medreseler, cemaatler, Aleviler ve gayrimüslim dinî gruplar incelenmiştir. Her bir grupla direkt görüşmeler yapılmaya ve kurumların-grupların temsilcisi konumundaki kişilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Çok az sayıda müntesibi bulunan (10-20 kişi) dinî gruplar ve muska yazan, cin çıkardığını, büyü bozduğu söylenen heterodoks şeyhler çalışma kapsamında ayrıntılı olarak değerlendirilmemiştir. Araştırmada 1990-2014 dönemine odaklanılmıştır. Çalışma, büyük ölçüde Diyarbakır kent merkezinde yapılan saha araştırmasına dayansa da, ilçelerin birçoğunda da görüşmeler yapılmış, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne dair gözlemler derlenmiş ve elde edilen saha bilgileri literatür ışığında analiz edilerek raporlaştırılmıştır. Fenomenolojik yöntemle yapılan saha araştırması ile insanların gündelik yaşamları, pratikleri ve rutinleri kendi bağlamı içerisinde keşfedilmeye ve anlaşılmaya çalışılmıştır. Saha araştırmaları sırasında 105 görüşme ve çok sayıda gözlem yapılmıştır. Bu görüşmelerin birçoğu yaklaşık 2 saat sürmüştür. Görüşmelerde farklı ideolojik, siyasi ve dinî grupların yaklaşımları tespit edilmeye çalışılmıştır. Cihatçı Selefi gruplarla ilgili bilgilere ulaşmak için birincil kişiler, onların birinci derece yakınları ya da daha önce bu grupların içinde bulunmuş kişilerle görüşülmüştür. Derinlemesine mülakat yapılan görüşmecilerin 36’sı 18-30 yaş aralığında, 31’i 31-45 yaş aralığında, 26’sı 46-60 yaş aralığında, 12’si 61 yaş ve üzeri kimselerden oluşmuştur. Bunların 17’si kadın 88’i ise erkek katılımcıdır. Bu görüşmelerde; işsiz, öğrenci, avukat, basın çalışanı, öğretim üyesi, seyda, din görevlisi ve dernek temsilcisi gibi farklı meslek grupları ile görüşmeler yapılmıştır. Kartopu örneklem yöntemi ile ana haberci kişi veya kişilere ulaşılmaya çalışılmıştır.Öğe Radikalizm ve Yoksunluk İlişkisi: Boko Haram Örneği(2023) Aktaş, AhmetDünyanın önemli petrol ihracatçılarından ve Afrika’nın sayılı ekonomilerinden olan Nijerya, etnik ve dinî açıdan son derece kozmopolit bir yapıya sahiptir. 11. yüzyılda İslam’ın yayılmaya başladığı ülkede nüfusun %50’sini Müslümanlar, %40’ını Hristiyanlar, %10’unu ise diğer yerel inançtan insanlar oluşturmaktadır. Etnik ve dinî anlamda var olan çeşitliliğin yanında ekonomik anlamda eşitsizliği ile dikkat çekmektedir. Söz konusu bu eşitsizliğe bağlı olarak ortaya çıkan sosyoekonomik problemler, zaman zaman iç çatışma ve isyanlara neden olmaktadır. Bu iç çatışma ve terör olaylarına verilecek örneklerden birisi de mevcut Nijerya yönetimini devirip onun yerine şeriata dayalı bir devlet kurmayı hedefleyen Boko Haram’dır. Boko Haram, kendi anlayışını yaymak ve halkı kendi ideolojisi etrafında toplamak için ülkenin yaşadığı sosyoekonomik problemleri gündeme getirmiştir. Başka bir deyişle ülkedeki yoksunluğu gündeme getirerek mevcut durumdan hoşnut olmayan insanların öfkelerini kendi amaçları doğrultusunda kullanmayı hedeflemiştir. Bu çalışma radikalizm ve yoksunluk arasındaki ilişkiyi Boko Haram örgütü üzerinden irdelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada Boko Haram ile ilgili genel bilgiler verildikten sonra ülkede yaşanan yoksunlukların hangi alanda yaşandığını ve bunların örgütün taraftar bulmasındaki etkisi irdelenmiştir. Çalışma, radikal grupların taraftar bulmasında halkın yaşadığı yoksunluğun önemli bir faktör olduğunu, yoksunluğun radikalleşmeyi kolaylaştırdığını iddia etmektedir. Bunun yanı sıra yoksunluk radikalleşme arasında bir kısır döngü olduğunu, yoksunluk radikalleşmeyi kolaylaştırırken radikalleşmenin de mevcut yoksunlukları daha da derinleştirdiğini iddia etmektedir.Öğe ŞARK MEDRESELERİNDEKİ İŞLEV KAYBININ NEDENLERİ ÜZERİNE BİR ALAN ARAŞTIRMASI(2020) Aktaş, Ahmetİslam medeniyetinin temel kurumlarından birisi olan medreselerin tarihi İslamiyet’in ilk yıllarına dayanmaktadır. Selçuklular döneminde kurumsallaşan medreseler, Osmanlı İmparatorluğu döneminde zirveye çıkmıştır. Osmanlı’nın son iki asrında medreseler işlevini yitirmeye başlamıştır. Bu işlevsizleşmenin arka planında birçok faktör etkili olmuştur. Söz konusu işlev yitimi Şark medreseleri için de geçerlidir. Bu çalışma, şark medreselerinin devamı niteliğinde olan Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki medreselerinin işlevsizleşmesinin nedenlerini Siirt ili örneğinde ele alan bir alan araştırmasıdır. Araştırma kapsamında medreselerin tarihsel süreci işlendikten sonra, şark medreselerinin etkisizleşmesinin nedenleri, alandan elde edilen çerçevesinde değerlendirilmiştir. Araştırmanın örneklemi seçilirken kartopu örneklem seçme tekniği kullanılmıştır. Nitel bir araştırma olarak tasarlanan çalışmada farklı yaş ve meslek kategorilerinden 25 kişi ile derinlemesine mülakat yapılmıştır. Sahadan toplanan veriler analiz edilmek için önce bilgisayar ortamında yazıya geçirilmiş, ardından da analiz edilmeye hazır hale getirilmek için temalara ayrılmıştır. Çalışma sonucunda, medreselerin işlevlerini yitirmesinde etkili olduğu düşünülen dört farklı tema tespit edilmiştir.Öğe Sultan Şeyhmusê Ezzuli dergahı örneğinde tarikatların toplumsal işlevleri(Uluslararası Kürt Araştırmaları Dergisi, 2015) Aktaş, AhmetThere is a correlation between religion and society. As religion affects society, the society influences religious. One manifestation of the mutual relationship between religion and society figure, are emerging as a result of the religious group reference search of believers. These groups are born and developed in the region and give direction to the religious life in the community, providing the possibility of religious socialization, education (religious) to contribute, so their followers provide psychological support and some functions are undertaken. In this study, the members of the Group Sultan Şeyhmus Ezzul data which we obtained from surveys and interviews we did with them we apply the Kurdish community in the light of changing orders will be focused on the function and effectiveness.