1) Kitap
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Bilge Kul-Musa Kıssası ve Bu Kıssa Vasıtasıyla Verilen Bazı Mesajlar(Lambert, 2021)Kıssa, bir konuyu müşahhaslaştırarak anlatmanın çok elverişli bir yöntemidir. Kur’ân kıssaları, hem bu fonksiyonu yerine getirmekte hem de insanları uyarmakta ve onlara yol göstermektedir. Ayrıca çetin bir mücadele içinde bulunan, insanların hidayeti kabul etmemelerinden dolayı çok üzülen Hz. Peygamber’i teselli etmekte ve ona kılavuzluk yapmaktadır. Bu çalışmada, Kehf sûresinin 18/60-82. âyetlerinde anlatılan Bilge Kul-Musa kıssası bağlamında tefsir tarihi boyunca Kur’ân kıssaları hakkındaki okuma tarzlarına değinilecektir. Kur’ân kıssalarının en önemli amacının, kıyamete kadar gelen bütün insanlara yol göstermek olduğu belirtilecek ve kıssaları bu bakış açısıyla okumanın ehemmiyeti vurgulanacaktır. Çalışmada önce söz konusu kıssayla ilgili âyet ve hadis meallerini zikredilecek, ardından konuyla ilgili nakledilen bazı İsrâilî bilgilere ve yapılan mesnetsiz yorumlara temas edilecektir. Daha sonra Kur’ân’ın nüzul ortamına göre okunması gerektiğine, bu ortamdan uzak bir okumanın Kur’ân’ın ve kıssanın anlaşılmasını zorlaştıracağına değinilecektir. En sonunda Kur’ân kıssalarında mühim olan, insanlara verilmek istenen mesajlar olduğuna işaret edilecek ve bu çerçevede söz konusu kıssadan çıkarabilecek bazı mesajlar yer verilecektir.Öğe Eyyûbî Döneminin Müfessirlerinden Hıdır b. Abdurrahman el-Ezdî ve et-Tibyân fî tefsîri’l-Kur’an Adlı Tefsiri(Hiperyayın, 2020)Eyyûbîler döneminde, birçok ilmî müessese yapılarak ve var olanlar da tamir edilerek âlimlerin ve talebelerin hizmetine sunuldu. Bu dönemde inşa edilen eğitim kurumlarına, yüksek gelirli birçok vakıf tahsis edilerek ilmî faaliyetlerin sürdürülmesi sağlandı. Ayrıca hem eğitim kurumlarının içinde hem de bağımsız olarak çok sayıda kütüphane oluşturuldu ve buralara birçok kitap bağışlanarak âlimlerin hizmetine sunuldu. Eğitim kurumlarının çokluğu, bu dönemde ilmin gelişmesine ve yayılmasına vesile oldu. Bu dönemde yaşayan ve ilmî faaliyetlerde bulunan âlimlerden birisi de Hıdır b. Abdurrahman el-Ezdî’dir. Ezdî, et-Tibyân fî tefsîri’l-Kur’ân adıyla kaleme aldığı tefsirinde değişik tefsir metotlarıyla Kur’an’ı tefsir etmeye çalışmakta, nüzul sebebi rivayetlerine, kıraatlere bolca yer vermekte ve özellikle Kur’an’ı Kur’an’la, lügat ve nahiv ilimleriyle tefsir etmeye büyük önem vermektedir. Tefsirin büyük bir kısmı, Suudi Arabistan Ümmülkurâ Üniversitesi Külliyetü’l-Benât öğrencileri tarafından tahkik ve tahlil edilmiştir. Bu bildiride, sözü edilen müfessir tanıtılacak, mezkûr tefsirin yazması, genel ve üslup özellikleri ile kaynakları ve söz konusu tefsirden etkilenen müfessirler hakkında bilgi verilecektir.Öğe Bilge Kul-Musa Kıssası ve Bu Kıssa Vasıtasıyla Verilen Bazı Mesajlar(Lambert, 2021)Kıssa, bir konuyu müşahhaslaştırarak anlatmanın çok elverişli bir yöntemidir. Kur’ân kıssaları, hem bu fonksiyonu yerine getirmekte hem de insanları uyar-makta ve onlara yol göstermektedir. Ayrıca çetin bir mücadele içinde bulunan, insanların hidayeti kabul etmemelerinden dolayı çok üzülen Hz. Peygamber’i teselli etmekte ve ona kılavuzluk yapmaktadır. Bu çalışmada, Kehf sûresinin 18/60-82. âyetlerinde anlatılan Bilge Kul-Musa kıssası bağlamında tefsir tarihi boyunca Kur’ân kıssaları hakkındaki okuma tarzlarına değinilecektir. Kur’ân kıssalarının en önemli amacının, kıyamete kadar gelen bütün insanlara yol göstermek olduğu belirtilecek ve kıssaları bu bakış açısıyla okumanın ehemmiyeti vurgulanacaktır. Çalışmada önce söz konusu kıssayla ilgili âyet ve hadis meallerini zikredilecek, ardından konuyla ilgili nakledilen bazı İsrâilî bilgilere ve yapı-lan mesnetsiz yorumlara temas edilecektir. Daha sonra Kur’ân’ın nüzul ortamına göre okunması gerektiğine, bu ortamdan uzak bir okumanın Kur’ân’ın ve kıssanın anlaşılmasını zorlaştıracağına değinilecektir. En sonunda Kur’ân kıssalarında mühim olan, insanlara verilmek istenen mesajlar olduğuna işaret edilecek ve bu çerçevede söz konusu kıssadan çıkarabilecek bazı mesajlar yer verilecektir.Öğe İBN ATIYYE (ö. 5411147) (HAYATI VE TEFSİR ANLAYIŞI)(Beyan, 2021)Çalışmada önce İbn ‘Atıyye’nin hayatı, hocaları, öğrencileri, eserleri ve ilmî kişiliği ele alınacak, ardından onun tefsir anlayışının üzerinde durulacaktır. Tefsir anlayışı hakkında malumat verilirken çalışmanın kapsamından dolayı örneklere yer verilmeyecek ve bu husus geniş çalışmalara bırakılacaktır.Öğe KUR’ÂN’A GÖRE İNSAN(Beyan, 2021)Bu çalışma, Kur’ân’a göre şu sorulara cevap aramayı hedeflemektedir: İnsan nedir? Nasıl bir tabiata sahiptir? Onun tabiatı iyi midir? Yoksa kötü bir tabiata mı sahiptir? Tabiatı kötü ise, insana değer veren âyetler nasıl tevil edilecektir? Yok, eğer tabiatı iyiyse, o zaman onun kötülüğüne vurgu yapan ve değersiz şeylerden yaratıldığını beyan eden âyetler nasıl anlaşılacaktır? Dine muhatap olması; onun zincire vurulması, bağlanması gereken bir yaratık olmasından mı kaynaklanıyor? Yoksa fıtratında var olan iyilik ve güzelliğin ortaya çıkarılması, keşfedilmesi için midir? Bu çalışmada insanı ifade etmek için kullanılan kelimeler, âyet ve dil açısından değerlendirilerek anlamları ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. Ardından insanın yaratılışı, mahiyeti ve gayesi âyet ve hadisler çerçevesinde ele alınıp incelenecektir. Daha sonra insanda olması istenen bazı özelliklere ve bulunmaması gereken bazı vasıflara işaret edilecektir. Sonuç kısmında ise insan hakkında kanaat getirilen hususlara ve insanın “insan” olması için yapılması gerekenlere dikkat çekilecektir.Öğe MOLLA HALİL ES-Sİ‘İRDÎ VE KUR’AN’I KUR’AN İLE TEFSİR METODU (BAKARA SURESİ BAĞLAMINDA)(Beyan, 2019)Kur’ân, farklı yöntemlerle tefsir edilmeye çalışılmıştır. Kimisi Hz. peygamber, sahabe ve daha sonraki âlimlerden gelen rivayetlere ağırlık vererek rivayet yolunu seçmiş, kimisi de bu rivayetlere bilgisini de katarak dirayet yolu ile tefsir yapmıştır. Daha sonra tefsir metotları, çeşitli kıstaslara göre tasnif edilmiştir. Bu tasniflerin en çok rağbet göreni, bunları rivayet ve dirayet olarak ikiye ayıran tasnif olmuştur. Söz konusu tasnife göre rivayet tefsiri, Kur’ân’ın Kur’ân, Sünnet ile; sahabe ve tâbiîn sözleri ile yapılan tefsirlerden oluşmakta, dirayet tefsiri ise bunun dışında kalan, başta dil ilimleri olmak üzere diğer ilimlerin vasıtasıyla yapılan tefsirleri kapsamaktadır.Öğe MÜSLİM B. CÜNDEB’İN KIRAAT VE TEFSİR İLİMLERİNE KATKISI(İksad, 2022)Çalışmada Müslim b. Cündeb ve ona nispet edilen kıraat ve tefsirler toplanacaktır. Ardından söz konusu bilgilerden yola çıkılarak onun hayatı, ilmi kişiliği, hocaları, öğrencileri ve üslendiği görevlerle ilgili bilgi verilecek, kıraat ve tefsir ilimlerine olan katkısının üzerinde durulacaktır. Bu kapsamda kendisinden nakledilen ve mütevâtir, sahih veya şâz kabul edilen kıraatler tespit edilecektir. Öte yandan kendisinden nakledilen tefsirlere yer verilerek hangi tefsir metotlarını kullandığı tespit edilmeye ve bu tefsirler vasıtasıyla kendisine dayandırılmayan kıraatler de tespit edilmeye çalışılacaktır.Öğe Yahudi Kutsal Metinleri Çerçevesinde Kadın(Beyan Yayınları, 2021) Eroğlan, FatihDünya tarihinde önemli bir yere sahip olan ve kadim dinler arasında yer alan Yahudilik, kadının konumu ve toplumsal statüsü söz konusu olduğunda önemli bir araştırma alanı sunmaktadır. Bu alanın içinde kadının konumunu ve toplum içindeki statüsünü belirleyen faktörlerin neler olduğu konusundaki araştırmalar önemli bir yekün oluşturmuştur. Bu çalışmalar bir taraftan kadına ilişkin algıların şekillenmesinde coğrafi ve kültürel unsurların ne kadar etkili olduğu üzerinde dururken, diğer taraftan bu algıların temellendirilmesi ve şekillenmesinde Yahudi kutsal metinlerinin etkisi, tartışmaların önemli bir odağını teşkil etmiştir.Öğe Kimyacı hakim mecrîtî(Grafiker yayınevi, 2017) Bozyiğit Ahmet; Bozyiğit AhmetTam adı Mesleme b. Ahmed bin Kasım bin Abdillah el-Mecrîtî’dir. Ebû’l-Kâsım künyesiyle bilinir. Bazı kaynaklarda el-Faradî, el-Hasib el-Merhît veya el-Merhîtî olarak da zikredilir. Kaynaklarda hayatı hakkında az bilgi bulunmaktadır. Madrid’de 338/950 yılında doğduğu için el-Mecrîtî olarak meşhur olmuştur. Erken yaşlarda Kurtuba'ya (Cordoba) yerleşerek matematik alimi Abdülgafir b. Muhammed'den ders aldı . Doğudaki bütün ilim meclislerini dolaşan Meslemetu’l-Mecrîtî (ö. h. 398/ m. 1007)’nin İhvan-ı Safa risalelerini Endülüs’e getiren hatta bu risalelerin özeti niteliğindeki Risâletu’l-Câmiah adlı eserin müellifi bile olduğu ifade edilmektedir. Mecrîtî, Endülüs’te matematik, astronomi, yıldızların hareketleri ile ilgilenmiş, Battani’nin takvimini kısaltarak değiştirmiş, yıldızlarla ilgili kitap yazmış, Harezmi’nin Farsça tarihini Arapçaya çevirmiş, Harezmi’nin Zîc'ini inceleyerek bazı yerlerini değiştirmiş, Batlamyus’un (M. 85-167) Almagest’i üzerinde ilk defa çalışarak talikâtta bulunarak astronomik cetvellerdeki yanlışlıkları düzeltmeye çalışmıştır. Aynı zamanda 369 (979) yılında astronomi gözlemlerinde bulunan ve matematik (riyaziyat), astronomi (felekiyat), tıp, biyoloji, zooloji, ekoloji felsefe ve kimya gibi birçok alanda eserler veren Mecrîtî, 397/1007 yılında Kurtuba’da vefat etmiştirÖğe Molla Halîl es-Si‘irdî’nin insan tasavvuru(Beyan Yayınları, 2019) Bozyiğit ,Ahmetİslâm Felsefesinde ruh – beden düalizmi hemen hemen Müslüman filozofların tümü tarafından kabul gören bir ayırımdır. Filozofların insan psikolojisi üzerinde fikir beyan etmeleri ruh – beden ilişkisiyle bağlantılı olarak yapılmaktadır. İnsan psikolojisi hakkında konuşabilmek insan fizyolojisinin iyi bir şekilde analiz edilmesi ve anatomisinin bütünüyle bilinmesine bağlıdır. İnsan anatomisinin bilinmesi, her azasının meydana gelmesi ve işlevinin ne olduğu konusu önem arz ederken, ruhun beden üzerindeki hakimiyeti daha fazla bir ehemmiyeti haizdir. İslâm düşünürleri ruh ve bedeni tanıyarak insan psikolojisini böylece çözme yoluna gitmişlerdir. İşte bu önemli alanda çok önemli bilgiler veren düşünürlerimizden biri de Seydaların seydası Molla Halîl es-Siʻirdî’dir. Seyda Molla Halîl es-Siʻirdî her ne kadar eserlerini ağırlıklı olarak Arap Dili-Edebiyatı, Tefsir, Hadis, Kelam-Mantık ve Tasavvuf gibi alanlara hasretmişse de İslâm felsefesinin önemli alanlarından birini teşkil eden insanın anatomik, fizyolojik, biyolojik, psikolojik yapısını adeta bir tabib-filozof edasıyla inceleyerek bu bağlamda eserlerinde insan tasavvurunu ele almıştır. Seyda Molla Halîl, insanın doğumundan ölümüne kadar geçirdiği evreleri, azalarının teşekkülü, işlevleri hakkında çok detaylı ve aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Tebliğimizin amacı Seyda Molla Halîl es-Siʻirdî’nin eserlerinden hareketle “insan tasavvuru”nu bütün açıklığıyla ortaya koymaktır.Öğe Endülüs’ün ilk sufi filozofu:İbn Meserre(Grafiker yayınevi, 2017) Bozyiğit, AhmetEndülüs’ün ilk mütefekkiri, ilk İslam filozofu ve sufisi hiç şüphesiz İbn Meserre’dir. İbn Meserre, doğu ziyaretlerinin dışında, hayatının önemli bir bölümünü kendi öğrencileriyle birlikte, Kurtuba Sierra’daki zaviyesinde geçirmiştir. Bu zaviyede Endülüs’ün tasavvuf ve zühd hayatının ilk örnekleri yaşanmış olsa da, İbn Meserre’nin asıl amacı, İslâm Felsefesinin temel meselelerinden din-felsefe veya akıl-vahiy arasındaki uzlaşmayı temellendirmek olmuştur. İbn Meserre kendi düşüncelerini, Meşşai filozofların sistemlerine benzer bir şekilde, Platoncu, Aristocu ve Yeni-Platoncu felsefelerden de faydalanarak, onların fizik ve metafizik argümanları üzerine, Kur’ani kavramlarla mezcederek temellendirmiştir. Şöhreti batıdan başlayıp doğuya kadar uzanan İbn Meserre’nin mistik felsefesinin Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan düşünürleri etkilediği inkâr edilemez. İbn Meserre’nin düşüncelerinden etkilenen şahsiyetler arasında İbn Berrecan, İbn Hazm, İbn Arif, İbn Kasî, İbn Rüşd, İbn Arabî, İbn Tufeyl gibi Müslüman düşünürler ile Mûsâ ibn Ezra, Yûsuf İbn Sıddik el-Kurtubî, İsmâ’îl ibn Tibbon, İbn Gabirol, wulf, Gundisalvi, Duns Scotus, Roger Bacon, Raymond Lull gibi Yahudi ve Hristiyan düşünürler yer almaktadır. Felsefî sistemi, kompleks bir geleneğin toplamı gibi gözükse de sadece basit, eklektik bir düşünür olmaktan uzak olarak İbn Meserre, bütün sistemlerdeki felsefî unsurları orijinal, aynı zamanda birtakım yeni unsurlarla birleştirmektedir. İbn Meserre’nin ilham aldığı bu yeni unsurların kaynağı, İslam dininin yegâne kaynağı Kur’an’dır. İşte bu nedenle, bütün felsefi sistemlerden yararlanması, düşünceleri bir araya getirmesinden ve birçok düşüncenin ilk mimarı olmasından dolayı İbn Meserre, sistemlerin filozofu ve ilklerin filozofu olarak İslam düşünce tarihindeki yerini almıştır.Öğe Beyaz perdedeki kristal yalnızlık(Maarif Mektepleri, Aralık, 2019) Sümer, NecatiSinema, hayatın farklı yönlerini izleyiciye aktaran büyülü bir sanat dalıdır. İnanç ise sinemanın vazgeçilmez temasıdır. O, her dönemde kristal bir yalnızlık olarak beyaz perdeye yansır. Bu doğrultuda kitapta karşılaştırmalı bir yaklaşımla inancın edebiyat, sosyoloji, psikoloji ve dinler tarihi çerçevesinde sinemadaki izdüşümü ele alınmaktadır. Dostoyevski, Dede Korkut, Bergman, Dreyer ve Lynch yapıtlarıyla çalışmaya konu olan önemli kişilerdir. Onların yazınsal ve görsel sanat dallarındaki yapıtlarında, inancın bireyde metcezir gibi sancılı gidiş gelişi vardır. İnanç, bu yapıtlar aracılığıyla beyaz perdede bazen şiirsel bir imge bazen de çarmıha gerilen bir sembol olarak ifade bulur. Farklı disiplinler çerçevesinde sinemada inanca bakış, modern dünyanın kalbi yorgun insanı için yeni bir soluklanma olabilir. Dolayısıyla bu metin, kristal yalnızlığı yalın dinginliğe dönüştürme umudunu taşıyanlar için kaleme alınmıştır.Öğe Selahaddin Eyyûbi ve işrak felsefesinin kurucusu sühreverdi el-maktûl(Beyan Yayınları, 2017) Bozyiğit AhmetKudüs’ün fatihi olarak, İslam tarihinde bir döneme adını altın harflerle yazdıran büyük şahsiyet şüphesiz ki Selahaddîn Eyyubî’dir. Ancak bu dönemin İslam düşüncesi açısından en önemli şahsiyeti de şüphesiz ki Selahaddîn’in emriyle idama maruz kalan, İslam Felsefesinde İşrakî Ekolün kurucusu büyük mütefekkir Sühreverdî el-Maktul’dur. Tarihçilere göre Selahaddîn fıkıhta Şafii, itikatta ise Eşa’rî mezhebine bağlıydı. O dönemde Mısır ve çevresinde Fatımîlerin Batınî düşüncesi ile Mutezilî düşünce hakimdi. Selahaddîn ve çevresindeki Fukaha geleneksel Ehl-i Sünnet anlayışını benimsemiş ve onun yayılması için uğraştıklarından bu düşüncelere karşıydı. Sühreverdî’nin kurucusu olduğu İşrakîyye felsefesi ise hem Eş’arîliğe hem de Mu’tezile’ye zıt olarak mânevî temizlikle Allah’ın tecellîsinin görüleceği tezini getirmiştir. Sühreverdî, kendi felsefî sistemini anlatırken bir fakîh gibi değil, bir filozof veya mutasavvıf gibi davranmıştır. Onun bu tutumu hayatına mal olmuştur. Sühreverdî’nin idam edilmesinin çeşitli sebeplerinden sözedilir. Yeni siyasi bir sistem kurmaya çalışması, dini bozması, farklı felsefî bir ekol kurmaya çalışması gibi nedenler bunlardandır.Öğe Endülüslü Bir Filozof İbn Meserre(Fecr Yayınevi, 2017) Bozyiğit, AhmetEndülüs’ün ilk mütefekkiri, ilk İslam filozofu ve sufisi hiç şüphesiz İbn Meserre’dir. İbn Meserre, doğu ziyaretlerinin dışında, hayatının önemli bir bölümünü kendi öğrencileriyle birlikte, Kurtuba Sierra’daki zaviyesinde geçirmiştir. Bu zaviyede Endülüs’ün tasavvuf ve zühd hayatının ilk örnekleri yaşanmış olsa da, İbn Meserre’nin asıl amacı, İslâm Felsefesinin temel meselelerinden din-felsefe veya akıl-vahiy arasındaki uzlaşmayı temellendirmek olmuştur. İbn Meserre kendi düşüncelerini, Meşşai filozofların sistemlerine benzer bir şekilde, Platoncu, Aristocu ve Yeni-Platoncu felsefelerden de faydalanarak, onların fizik ve metafizik argümanları üzerine, Kur’ani kavramlarla mezcederek temellendirmiştir. Şöhreti batıdan başlayıp doğuya kadar uzanan İbn Meserre’nin mistik felsefesinin Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan düşünürleri etkilediği inkâr edilemez. İbn Meserre’nin düşüncelerinden etkilenen şahsiyetler arasında İbn Berrecan, İbn Hazm, İbn Arif, İbn Kasî, İbn Rüşd, İbn Arabî, İbn Tufeyl gibi Müslüman düşünürler ile Mûsâ ibn Ezra, Yûsuf İbn Sıddik el-Kurtubî, İsmâ’îl ibn Tibbon, İbn Gabirol, wulf, Gundisalvi, Duns Scotus, Roger Bacon, Raymond Lull gibi Yahudi ve Hristiyan düşünürler yer almaktadır. Felsefî sistemi, kompleks bir geleneğin toplamı gibi gözükse de sadece basit, eklektik bir düşünür olmaktan uzak olarak İbn Meserre, bütün sistemlerdeki felsefî unsurları orijinal, aynı zamanda birtakım yeni unsurlarla birleştirmektedir. İbn Meserre’nin ilham aldığı bu yeni unsurların kaynağı, İslam dininin yegâne kaynağı Kur’an’dır. İşte bu nedenle, bütün felsefi sistemlerden yararlanması, düşünceleri bir araya getirmesinden ve birçok düşüncenin ilk mimarı olmasından dolayı İbn Meserre, sistemlerin filozofu ve ilklerin filozofu olarak İslam düşünce tarihindeki yerini almıştır.Öğe Dinlerde İntihar, Şehitlik ve Ötanazi(Ankara Okulu Yayınları, 2005-07-01) Sümer, Necatiİnsanlık tarihi boyunca her toplumda başvurulan bir ölu¨m biçimi olan intihar, çok boyutlu psikososyal bir olgudur. Yabancılaşma, melankoli, dinsel korkular, zihinsel hastalık, aşağılanma, engellenme, aşk, keder, onur ve kendini ifade etme öne çıkan belli başlı intihar sebepleridir. Her toplumda insanlar bu tu¨r nedenlerle çeşitli şekillerde hayatına son verebilmiştir. Fakat intiharda asıl önemli olan nokta, kişinin kendini öldu¨rme duygusuna kaptırmasıdır.