3) Diğer
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Modeling and mapping of spatial variability of soil micro nutirient elements in research and application areas of Bingol University(2019) Sürücü, Abdulkadir; Gökmen, Veysel; Gündoğan, Recep; Budak, MesutLack of microelements in the soil negatively affects the yields in areas where intensive plant production is performed. Studies on spatial variability of essential micronutrients in Turkey's agriculturally intensive areas were limited. The aim of this study is to determine the amount of microelement contents of soils of the research and application farm of Bingöl University under different land uses, and to model and map the distance. depended spatial variability The total area of the study field is 67 ha. The study area was divided into 100 X 100 m grids and soil samples were taken from 0-30 cm depth at the corner of from grids at 64 sites. In addition, 24 of soil samples were taken from 5, 25 and 60 m intermediate intersections in order to determine the change of soil properties at distances less than 100 m. The contents of soil extractable zinc (Zn), copper (Cu), manganese (Mn) and iron (Fe) were analyzed, and semivariograms were prepared for each micro element content, and distribution maps were generated by using kriking methods. According to obtained results, it was determined that iron (CV = 31.25%) and copper (CV = 27.38%) showed modest variability while Manganese (CV = 44.30) and Zinc (CV = 47.72) showed high variability. Spatial distributions maps for each micronutrients determined were obtained after semivariograms were formed using suitable model parameters. The distrubitons maps showed that all microelements had a important varaibility depending on the distance, especially as the microelement contents of the soil increased relatively from the south-east to the north-west directions.Öğe Fıstık bahçelerinde verimi etkileyen bazı fiziksel ve kimyasal toprak özelliklerinin belirlenmesi(2019)Fıstık yetiştiriciliğinde verimi etkileyen ekolojik faktörlerden en önemlisi toprağın özelliklerdir. Birim alandan istenilen miktar ve kalitede ürünün elde edilmesinin birinci şartı toprağın verimlilik düzeyinin arttırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Bu çalışmanın amacı, yarı kurak iklime sahip Siirt ilinin en önemli geçim kaynağı olan fıstığın üretildiği bahçelerin verimliliğini etkileyen bazı fiziksel ve kimyasal toprak özelliklerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesidir. Bu amaçla 115 fıstık bahçesinin 0-30 cm toprak derinliğinden toprak örneği alınmış ve tekstür (kil, kum ve silt içeriği), organik madde (OM), toprak reaksiyonu (pH), elektriksel iletkenlik (EC), kireç içeriği (CaCO3), alınabilir fosfor (P) ve yarayışlı potasyum (K) analizleri yapılmıştır. Fıstık bahçelerinde OM içeriği ortalama % 1.31 olmakla beraber yer yer oldukça düşük değerlerin (% 0.05) de olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca besin elementlerinin yarayışlılığı üzerinde önemli etkisi olan kireç içeriği yer yer % 69.39 olup ortalama % 27.39 olarak belirlenmiştir. Bitki gelişimi ve meyve kalitesine önemli etki yapan P içeriği ise 0.03 ile 17.56 kg/da (P2O5) arasında değişim göstermekte olup ortalama 3.90 kg/da (P2O5)’dır. Bulgular, fıstık bahçelerinin büyük çoğunluğunda verimi etkileyen en önemli toprak özelliklerinin yetersiz OM ve düşük yarayışlı P içeriği ile yüksek kireç içeriği olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, bölgede yapılacak gübreleme uygulamalarında öncelik organik madde düzeyinin arttırılması olmalıdır. Ayrıca, gübrelemede toprak pH’sının ve kireç içeriğinin göz önünde bulundurulması da gerekmektedir.Öğe Tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinde toprak kalitesinin korunması ve iyileştirilmesinin önemi(2019)Daha fazla yiyecek ve lif üretmek için yapılan yoğun toprak işleme, kullanılan mineral gübre ve tarımsal ilaçlar, ekosistemin doğal düzenini bozarak, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehdit etmeye başlamıştır. Yoğun toprak işlemeye dayalı geleneksel tarım uygulamaları, hasat atıklarının uzaklaştırılması ya da yerinde yakılması, toprağın dayanıklılığını zayıflatarak toprak erozyonu arttırmış ve üretkenlik başta olmak üzere toprak fonksiyonlarının zayıflamasına neden olmuştur. İnsan faaliyetlerinin hızlandırdığı erozyon nedeni ile meydana gelen toprak kaybının, doğal olarak gerçekleşen toprak kaybından 10 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle, tarımsal üretimde yüksek verim kadar sürdürülebilirlik de son derece önemli bir hedeftir. Sürdürülebilir tarımsal üretim, doğal kaynakları tüketmeyen, toprak koşullarını optimize eden ve aynı zamanda üretkenliği korurken veya arttırırken, gıda üretim kırılganlığını azaltacak uygulamalar ile sağlanabilir. Toprak kalitesi terimi, tarımsal sürdürülebilirlik kavramının temelini oluşturmaktadır. Tarımsal üretkenlik çoğunlukla toprak yüzeyindeki 15 ile 20 cm derinliğindeki katmanda gerçekleştirilmektedir. Üst toprak, bitkiler için köklenme ve beslenme bölgesi olduğundan bitki besin maddelerinin dengeli bir karışımını ve nemi tutması toprağın kalitesinin önemli göstergeleridir. Üst topraktaki uygun ortam, tohumun zamanında çimlenmesini, homojen çıkışını ve köklerin rahatlıkla penetrasyonunu arttırır. Bu katman organik atıkların parçalandığı, bitki besin maddelerinin geri dönüşümlerinin gerçekleştiği ve çeşitli yararlı mikroorganizmaların yaşamlarını da desteklemektedir. Bu işlevler, verimlilik ve üretkenliği korumak ve sürdürülebilir kılmak için esastır. Bu özelliklere sahip topraklar "sağlıklı topraklar" olarak kabul edilir. Bu çalışmada, toprak kalitesi ve sürdürülebilir tarımsal üretim kavramları tanımlanmış ve her iki kavramı tanımlayan faktörler irdelenmiştir. Çalışmanın temel amacı ise, toprak kalitesinin tarımsal üretimin korunması ve iyileştirilmesi ile tarımsal üretimin sürdürülebilir kılınması arasındaki ilişkiyi açıklamaktır.Öğe Sulak alan topraklarının ekosistem servisleri açısından önemi(2019)Sulak alanlar biyolojik olarak en verimli ekosistemler arasında yer almaktadır. Diğer ekosistemlerde nadiren görülen bitki ve hayvanlara ev sahipliği yapmasının yanı sıra, besin sağlama, su ve karbon döngülerine, toprak oluşumuna, bitkilerin tozlaşmasına, hastalık ve zararlıların kontrolüne, bölgenin hidrolojisine, sosyo-ekonomik yapısına ve kültürel değerlerine önemli katkılar sunmaktadır. Ayrıca, sulak alanlar birçok ekosistemden daha yüksek bir biyolojik aktiviteye sahip olduklarından, atık sulardaki kirleticilerin birçoğunu biyolojik verimlilik için kullanarak zararsız yan ürünlere veya temel besin maddelerine dönüştürmektedirler. Bu çalışmada, sağladığı ekosistem servisleri açasından oldukça önem arz eden sulak alanlar hakkında güncel literatür incelenmiş ve konunun önemi ortaya konulmuştur. Araştırmalar insanoğluna birçok ekosistem servisi sağlayan sulak alanların, tropikal ormanlardan sonra organik madde üretimi bakımından en verimli ekosistemler olduğunu ortaya koymuştur. Bu alanlarda biyokütle üretkenliğinin yüksek olması ve organik maddenin çok yavaş ayrışması organik atıkların turba şeklinde depolanmasını sağlamaktadır. Bu durum, sulak alanları önemli bir karbon havuzuna dönüştürmektedir. Sulak alanlarda tutulan karbon miktarının artmasının küresel iklim değişikliğinin azalmasına önemli katkı sağladığına inanılmaktadır. Avusturya’da yapılan bir çalışmada bataklık alanlarda oluşan 1 metre derinliğindeki toprağın yıllık ortalama 165.41±6.96 Mg ha-1 organik karbon (OC) depolandığını ortaya koymuştur. Sulak alandaki karbon zenginleşmesinin yıllık ortalama 0.75 Tg OC yr-1 olduğu ve yıllık 28.02 milyon ABD dolarına eşdeğer olduğu belirtilmiştir. Güneybatı Florida’da sürekli sular altında kalan bataklık alanlarda yapılan bir başka çalışmada ise bir yıllık karbon zenginleşmesinin yaklaşık 98 g C m-2 depoladığı bildirilmiştir. Araştırmalar ekosistem servisleri bakımından sulak alanların önemini vurgularken, korunmalarının ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştur.