Yazar "Yüksel, Burak Fatih" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Doğum Şeklinin Bazı Oksidatif Stres ve Biyokimyasal Parametreler Üzerindeki Etkisi(2022) Kızıl, Meltem; Rişvanlı, Ali; Abay, Murat; Şafak, Tarık; Kılınç, Mehmet Akif; Yılmaz, Öznur; Yüksel, Burak FatihBu çalışmada, doğum anında anne inekte, göbek kordonunda, doğan buzağılarda ise kolostrum verilmeden önce, sonra ve farklı günlerde bazı oksidatif stres, biyokimyasal parametre düzeylerinin belirlenmesi, doğum şeklinin bu parametreler üzerine olan etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada 20 inek ile buzağıları kullanıldı. İnekler normal, güç, prematüre ve sezaryen grupları olarak ayrıldı. Tüm gruplardaki ineklerden doğum gerçekleşmeden hemen önce vena jugularisten, doğumdan hemen sonra göbek kordonlarından, buzağılardan ise doğum anında, kolostrum verildikten sonra, doğum sonrası 15., 30., 45., ve 60. günlerde kan örnekleri alındı. Örneklerde oksidatif stres parametrelerinden malondialdehit (MDA), glutatyon, glutatyon peroksidaz (GSH-PX), katalaz düzeyleri spektrofotometrik olarak, total protein, üre, trigliserit, kolesterol, albümin, glikoz, laktat dehidrogenaz (LDH), triiodotironin (T3), tiroksin (T4) düzeyleri ve esterleşmemiş yağ asitleri (NEFA) ise otoanalizör ile belirlendi. Güç, sezaryen gruplarının göbek kordonu kanı MDA düzeyleri anne kanındaki değerlerden yüksek bulundu. Göbek kordonu kanı MDA düzeyleri kendi içinde kıyaslandığında, sezaryen grubundaki düzeylerde artış olduğu belirlendi. Kolostrum sonrası güç, prematüre, sezaryen gruplarındaki buzağıların MDA düzeyleri normal doğum grubundaki buzağıların değerlerinden yüksek bulundu. Sezaryen grubundaki anne kanı GSH-Px düzeyleri göbek kordonundaki düzeylerden düşüktü. Prematüre, sezaryen gruplarının göbek kordonu kanı albümin, glikoz, kolesterol, LDH, total protein düzeyleri anne kanı değerlerinden düşüktü. Anne kanındaki değerlerle kıyaslandığında prematüre, sezaryen gruplarında göbek kordonu kanı T3 düzeylerinin arttığı, prematüre grup göbek kordonu T4 düzeylerinin azaldığı saptandı. Prematüre grupta göbek kordonu serum üre düzeyleri annedeki değerlere kıyasla yüksek olarak belirlenirken güç, prematüre, sezaryen gruplarında göbek kordonu kanı NEFA düzeylerinin azaldığı gözlendi. Sonuç olarak, doğum şeklinin göbek kordonu kanında oksidatif streste artışa neden olduğu belirlenmiştir.Öğe İneklerde Meme Başı Kanalının Ultrasonografik Ölçümlerinin Mastitis ile İlişkisi(2020) Sekmen, Göksu; Şafak, Tarık; Yılmaz, Öznur; Yüksel, Burak Fatih; Rişvanlı, Ali; Şeker, İbrahimBu çalışmanın amacı ineklerde meme başı kanalının ultrasonografik (USG) ölçümlerinin mastitis ile ilişkisini araştırmaktı. Bu amaçla, üç ve beş yaş aralığında, laktasyonun iki ile altıncı ayları arasında olan 15 baş ineğe ait elli meme başında, meme başı kanalının uzunluğu ve çapı USG olarak ölçüldü. İneklere ait meme başları California Masti-tis Test (CMT) sonuçlarına göre pozitif ve negatif olarak iki gruba ayrıldı. Daha sonra meme başlarından alınan süt numunelerinde somatik hücre sayısı (SHS) belirlendi ve süt kompozisyonuna ait analizler yapıldı. Elde edilen verilerin istatistiki analizleri sonucunda, CMT negatif ve CMT pozitif hayvanlarda meme başı kanalının uzunluğu ve çapı karşı-laştırıldı. Gruplar arasında her iki parametre için de istatistiki olarak önemli bir fark bulunamadı. Ayrıca, CMT pozitif grupta meme başı kanalının uzunluğu ile çapı arasında pozitif korelasyon (0.60) olduğu, meme başı kanalının uzunluğu ile sütün dansitesi ve mineral düzeyi arasında ise negatif korelasyonlar olduğu (sırasıyla -0.46 ve -0.45) tespit edildi. Yine, meme başı kanalının çapı ile SHS arasında negatif korelasyon olduğu (-0.48) belirlendi. CMT negatif ve CMT pozitif gruplar arasında süt komponentleri ve bazı kimyasal özelliklerin karşılaştırılmasında ise yağ (%) ve mineral (%) değerleri hariç diğer özellikler için istatistiki olarak önemli farklılıklar bulundu. Sonuç olarak; ineklerde meme başı kana-lının uzunluğu ve çapı ile mastitis arasında önemli düzeyde bir ilişkinin bulunmadığı, ancak sütün komposizyonu ve bazı kimyasal özelliklerine ait parametreler bakımından ise ilişkili olabileceği kanaatine varıldı.Öğe Kistik Endometriyal Hiperplazi Piyometra Kompleksli Bir Köpekte Kloprostenol ve Aglepristonla Tedaviye Yaklaşım(2023) Yüksel, Burak Fatih; Yıldız, Hamit; Eröksüz, Hatice; Yılmaz, ÖznurOlguyu, Fırat Üniversitesi Hayvan Hastanesi Doğum ve Jinekoloji Kliniğine getirilen ve üç gündür devam eden iştahsızlık, sancı, ateş ve bir miktar akıntı şikayeti bulunan 6 yaşlı Boston Terrier ırkı bir köpek oluşturmuştur. Klinik muayeneler sonucunda kistik endometriyal hiperplazi-piyometra komlpeks (CEH-P) teşhisi konuldu. Tedavi protokolünde kloprostenol (1., 3., 5. ve 7. gün), Potasyum penisilin G + Prokain penisilin G (7 gün) ve sıvı elektrolit tedavisi uygulamaları yapıldı. Sekizinci günde hematolojik değerlerin normal aralığa düşmemesi nedeniyle aglepristone 1. 3. 7. ve 14. gün), kloprostenol (1., 5. ve 8. gün), seftriakson disodyum (10 gün) ve sıvı elektrolit üçlü tedavi protokolü uygulandı. Bu protokolle birlikte gelen akıntı miktarının arttığı ve uterus içeriğinde azalma meydana geldi. Tedavi protokolleri sonrası yavru alınması düşünülmeyen ve yaşına bağlı oluşabilecek nüksü önlemek amacıyla ovaryohisterektomi operasyonu uygulandı. Uterusun patolojisinde, makroskobik olarak, uterus seröz yüzeyi diffuz hiperemik, ödemli olup, mukozanın 0.5 cm’ye varabilen diffuz nodüler kistik bölge ve hemorajik alanlara sahip olduğu belirlendi. Mikroskobik bulgularda, endometrium epiteli hiperplastik proliferasyonlar göstermekteydi. Ayrıca endometrial bezlerde kistik dilatasyonla bez epitellerinde hiperplazi dikkati çekerken, bazı bez lumenleri mononükear hücre ve nötrofil lökositlerle doluydu. Bazı alanlarda infiltre olan hücreler myometriuma kadar ulaşmaktaydı. Genel mikroskobik lezyon belirgin kistik dilatasyon şeklinde tanımlandı. Sonuç olarak; prostaglandin analoğunun tek başına yeterli düzeyde tedavi sağlamadığı, antiprogestagenle kombine kullanımında CEH-P tedavisinde daha başarılı olduğu görüşüne varıldı.Öğe Luteal Kistli Simental Irkı İneklerde Kan Adipokin, Antioksidan ve Biyokimyasal Parametre Düzeylerinin Belirlenmesi(2022) Rişvanlı, Ali; Kızıl, Meltem; Kılınç, Mehmet Akif; Şafak, Tarık; Yılmaz, Öznur; Yüksel, Burak Fatih; Saat, NevzatBu çalışmada, luteal kistli simental ırkı ineklerde irisin, leptin, adiponektin, asprosin, insülin benzeri \rbüyüme faktörü (IGF-1), bazı biyokimyasal ve antioksidan parametrelerin düzeylerinin belirlenmesi \ramaçlanmıştır. Bu amaçla 20 adet Simental ırkı inek, luteal kistli (n=10) ve luteal kist bulunmayan \r(n=10) olmak üzere iki gruba ayrıldı ve ineklerden bir kez kan alınarak ölçümler yapıldı. Ölçülen \rbiyokimyasal parametreler total protein, üre, albümin, laktat dehidrogenaz (LDH), kolesterol, \rtrigliserit, triidothironin (T3), tiroksin (T4) ve glikoz’dur. Ölçülen antioksidan parametreler ise \rmalondialdehit (MDA), glutatyon (GSH), glutatyon proksidaz (GSH-PX) ve katalaz’dır (CAT). \rÖrneklerdeki adipokin ve IGF-1 düzeyleri ticari ELISA kitleriyle belirlendi. Oksidatif stres \rparametrelerinin düzeyleri spektrofotometrik olarak ve biyokimyasal parametre düzeyleri ise \rotoanalizör ile ölçüldü. Elde edilen veriler ışığında luteal kistli ineklerde adiponektin (4.93±0.86 \rng/mL), IGF-1 (74.70±10.77 ng/mL) ve leptin (2.03±0.20 ng/mL) değerlerinin daha yüksek olduğu, \rantioksidan parametrelerinin ise gruplar arasında farklı olmadığı tespit edildi. Yine albümin \r(2.11±0.25 g/dL), kolesterol (99.10±13.79 mg/dl), LDH (1458.50±190.87 U/L), T3 (2.48±0.20 pg/dL), \rtotal protein (4.89±0.59 g/dL) ve trigliserid (10.90±2.42 mg/dL) değerlerinin luteal kistli ineklerde \rdaha yüksek olduğu belirlendi. Sonuç olarak; ineklerde luteal kist gelişiminin adipokinlerle ilişkili \rolabileceği ve bu ilişkinin daha ileri çalışmalarla ortaya konmasının yaralı olacağı kanaatine varıldı.Öğe The Relationship of Blood Asprosin Levels and Biochemical Parameters in Pregnant Cows(2022) Kılınç, Mehmet Akif; Rişvanlı, Ali; Şafak, Tarık; Yılmaz, Öznur; Yüksel, Burak Fatih; Şeker, İbrahimIn this study, it was aimed to determine asprosin levels in pregnant and non-pregnant cows and to determine the relationship between some biochemical parameters and asprosin levels. For this purpose, 60 Simmental cows were divided into two groups as pregnant (n=30) and non- pregnant cows on the postpartum 15th day (n=30), and asprosin levels and biochemical parameters were measured by taking blood from the cows once. Measured biochemical parameters were Alkaline phosphatase (ALP), Amylase, Creatine kinase myocardial band (CK-MB), Creatine kinase N-acetyl cysteine (CK-NAC), Gamma glutamyl transferase (GGT), Aspartate Aminotransferase (AST), Alanine aminotransferase (ALT) ), Direct bilirubin, Total bilirubin , Calcium (Ca), Choline (CHO), Creatine, Glucose, Total protein, Urea, Albumin, Iron, Phosphorus, Lactate dehydrogenase (LDH-P), High-density lipoprotein cholesterol (HDL-C) ), Low-density lipoprotein (LDL), Triglyceride, Magnesium (Mg) and Unsaturated iron binding capacity (UIBC). Asprosin levels were measured using commercial ELISA kits and biochemical parameters were measured in an autoanalyzer. Asprosin levels and biochemical parameters were compared both within and between groups and the results were evaluated. As a result of the data obtained, the amount of direct bilirubin and total bilirubin in non-pregnant cows was found to be higher than that of pregnant cows, while the amounts of CHO, HDL-C, LDL and asprosin were found to be lower. When asprosin and biochemical parameters of pregnant cows were compared, a positive correlation was found between asprosin and albumin, direct bilirubin, total bilirubin and creatinine levels. In non-pregnant cows, there was a negative correlation between asprosin and amylase and phosphorus, and a positive correlation between asprosin and creatine and glucose. As a result, it was concluded that asprosin levels are higher in pregnant cows and there may be negative or positive correlations between this hormone and biochemical parameters. However, it would be beneficial to carry out more comprehensive studies on the subject in order to reach more definite conclusions.Öğe Tu?rkiye'de farklı niteliklere sahip su?t sığırı işletmelerinde mastitisin koruma ve kontrolü kapsamındaki bazı uygulamaların du?zeyleri(2021) Rişvanlı, Ali; Saat, Nevzat; Yılmaz, Öznur; Şafak, Tarık; Yüksel, Burak Fatih; Kılınç, Mehmet Akif; Doğan, HalefAmaç: Sunulan çalışmada Türkiye’deki 177 küçük ve 169 büyük ölçekli\rsüt sığırı işletmesinde mastitisin koruma ve kontrolu?ne yönelik uygulamalar ve uygulanma düzeylerinin ortaya koyulması amaçlandı.\rGereç ve Yöntem: Bu kapsamda Türkiye’de farklı illerdeki toplam 346\rsüt sığırı işletmesinden meme sağlığı ile ilgili verileri toplanarak istatistiksel açıdan incelendi.\rBulgular: Büyük ölçekli işletmelerde en fazla 50-200 baş (n=96, %56,8\rve en fazla Holştayn ırkı (n=97, %57,4)) ve küçük ölçekli işletmelerde ise\ren fazla 11-20 baş (n=71, %40,1 ve en fazla Simental ırkı (n=153, %86,4))\rarası inek olduğu, bu iki tip işletmede 4 yaşlı ineklerin daha fazla olduğu\r(sırasıyla, n=62, %36,7 ve n=93, %52,5) görülmüştür. Büyük işletmelerde\rteat dipping (%70,4), kuru dönem antibiyotik (%72,8), teat seal(%9,5) ve\rmastitis aşısı (%55,6) uygulamalarının küçük ölçekli işletmelerden daha\ryüksek olduğu tespit edilmiştir. Büyük işletmelerde predipping (%59,2)\rve postdipping uygulaması yapanların oranının (%67,5) yapmayanlardan\rdaha fazla olduğu ve uygulamalarda en fazla iyotlu antiseptiklerin kullanıldığı belirlenmiştir. Küçük ölçekli işletmelerde sağım hijyeni uygulamayanların oranının (%61,6) fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu iki tip işletmede günlük ortalama süt verimi üzerine işletme tipi (p<0,000) ve ırkın\r(p<0,001) etkisi istatistiksel olarak önemli bulunmuştur.\rÖneri: Sonuç olarak, Türkiye’deki süt sığırı işletmelerinde mastitisden\rkoruma ve mastitisin kontrolu? amaçlı uygulanan yöntemlerin oranlarının,\rgeçmiş yıllarla karşılaştırıldığında daha yüksek olduğu fakat istenen düzeylerde olmadığı tespit edilmiştir.