Yazar "Coşkun, Yasin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 12 Mart 1971 muhtırasının İngiliz arşiv belgelerindeki yansıması(Tarih Okulu Dergisi (TOD), 2016-12) Coşkun, YasinTürk siyasal hayatında askeri darbeler önemli bir yer tutmaktadır. 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen darbe sonrası kurulan sivil hükümetler, her zaman ordunun siyasetteki etkisini hissetmişlerdir. 12 Mart 1971 muhtırası 27 Mayıs hükümet darbesinden sonra Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ikinci büyük askeri müdahaledir. Muhtıra ile seçimle iş başına gelmiş Demirel hükümeti istifaya zorlanmış ve askerin denetimin de bir partiler üstü hükümet kurulmuştur. Böyle büyük siyasi sonuçlar doğuran muhtırayı doğal olarak diğer dünya devletleri de yakından takip etmişler. Bu bağlamda, İngiltere de bu dönemde meydana gelen gelişmeleri gözlemlemeye önem vermiştir. Özellikle, A nkara’da bulunan İngiliz Büyükelçiliği’nin yıllık olarak düzenli bir şekilde Türkiye hakkında Londra’ya gönderdiği raporlar, İngilizlerin 12 Mart sürecini nasıl değerlendirdiğini ortaya koymak açısından önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Bu manada bu çalış ma, İngiliz arşiv belgelerinde 12 Mart 1971 muhtırasının izini sürmektedirÖğe 1950’LER VE 60’LARDA KIBRIS SORUNU VE TÜRK-İNGİLİZ POLİTİKALARI(2018) Coşkun, YasinKıbrıs sorununun şekillenmeye başladığı 1950’lerde sorunun tarafları çözümeyönelik çeşitli diplomatik faaliyetlerde bulunmuşlar ve bu süreç 1960 yılında KıbrısCumhuriyeti’nin ortaya çıkmasıyla neticelenmiştir. Fakat daha sonra adadaki Türk veRum toplumları arasında ortaya çıkan anlaşmazlık sonucu Kıbrıs sorunu tekrar günyüzüne çıkmıştır. Bu tarihten itibaren 1950’lerden farklı olarak tarafların Kıbrıskonusundaki etkisi değişmiş ve yeni politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda1950’lerde Kıbrıs’ın kendisine bağlı bir ada olmasından dolayı daha aktif bir politikatakip eden İngiltere, 1960’larda Kıbrıs Devletinin kuruluş anlaşmasının garantördevletlerinden birisi olmasına rağmen Kıbrıs sorunu konusunda daha pasif bir dışpolitika izlemeye başlamıştır. Özellikle, 1964 yılında Birleşmiş Milletlerin adaya barışgücü gönderme kararı alması bu durumu daha da hızlandırmıştır. İngilizlerin takip ettiğibu politika sonucu ABD, Kıbrıs sorununda daha aktif rol almaya başlamıştır. Türkiyeaçısından ise durum tersi bir yol izlemiştir denilebilir. 1950’li yılların başında Kıbrıssorunu diye bir durumun varlığını kabul etmek istemeyen ve adadaki İngiliz idaresindenmemnun bir görüntü sergileyen Türkiye, 1950’lerin sonuna doğru Kıbrıs konusundatutumunu netleştirmiş ve aktif bir politika uygulamaya başlamıştır. Bu durum 1960’lıyıllarda daha da baskın bir rol almıştır. İngilizlerin adaya olan ilgilerinin azalmasınakarşılık Türkiye 1960’larda iki kez adaya askeri müdahale girişiminde bulunmuş fakatbu iki hamlede ABD’nin devreye girmesiyle sonuca ulaşamamıştır. Görüldüğü gibi1950’ler ve 1960’lar Kıbrıs sorununda takip edilen politika bakımından Türkiye ve İngiltere için çok farklı bir seyir izlemiştir. Bu çalışma da bu dönemler içinde bu ikidevletin takip ettiği Kıbrıs politikasının bir değerlendirmesini yapmaktadır.Öğe 1980'Lİ YILLARDA İNGİLİZ ARŞİVLERİNDE YER ALAN TÜRKİYE'DEKİ ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER(2016) Coşkun, Yasin1980'li yıllarda yaşanan politik hadiselerin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir yeri vardır. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ile ülke yeni bir döneme girmiş ve bu durum uluslararası güçlerin Türkiye'yi daha da yakından takip etmesine yol açmıştır. Bu açıdan çok iyi bir diplomasi kültürüne sahip olan İngiltere de Türkiye'de bulunan Büyükelçiliği vasıtasıyla Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip etmeye azami gayret göstermiştir. 80'li yıllarda Türkiye'de birçok kesimden önemli şahsiyet ülkenin gündeminin belirlenmesinde nüfuza sahipti. Bu gerçeğin farkında olan İngiliz makamları, Türkiye'de genellikle önemli pozisyonlarda bulunan bu insanlar hakkında bilgiler toplamış ve bir arşiv meydana getirmişlerdir. Buna göre, Türk siyaset dünyasından ekonomi oluşturulmuştur. Bu durum, muhakkak İngiltere'ye Türkiye'de meydana gelen gelişmeleri daha iyi anlama imkânı sunmuş ve kişilerin olaylardaki etkisini analizini kolaylaştırmıştır. Özellikle, kişiler hakkında verilen bazı detay bilgiler İngilizlerin bu bilgi toplama çalışmasına ne kadar ehemmiyet verdiklerini ve hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamaya dikkat ettiklerinin bir göstergesi olduğu söylenebilir. Bürokraside kritik pozisyonda bulunan görevlilerden parti liderlerine kadar Türk siyasetindeki önde gelen şahsiyetler hakkında analizler yapmışlar ve bunların yanı sıra kişisel özelliklerini de notlar arasına eklemişlerdir. Bu bağlamda bu çalışma, İngiliz arşivini tarayarak ve detaylı bir inceleme yaparak İngiliz belgelerinde yer alan Türkiye'deki önemli şahsiyetler hakkında verilen bilgileri ortaya koymuştur.Öğe 1980’li Yıllarda İngiliz arşivlerinde yer ylan Türkiye’deki önemli şahsiyetler(Turkıih Studies, 2016-12) Coşkun, Yasin1980’li yıllarda yaşanan politik hadiselerin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir yeri vardır. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ile ülke yeni bir döneme girmiş ve bu durum uluslararası güçlerin Türkiye’yi daha da yakından takip etmesine yol açmıştır. Bu açıdan çok iyi bir diplomasi kültürüne sahip olan İngiltere de Türkiye’de bulunan Büyükelçiliği vasıtasıyla Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip etmeye azami gayret göstermiştir. 80’li yıllarda Türkiye’de birçok kesimden önemli şahsiyet ülkenin gündemi nin belirlenmesinde nüfuza sahipti. Bu gerçeğin farkında olan İngiliz makamları, Türkiye’de genellikle önemli pozisyonlarda bulunan bu insanlar hakkında bilgiler toplamış ve bir arşiv meydana getirmişlerdir. Buna göre, Türk siyaset dünyasından ekonomi alan ına kadar birçok kişi hakkında bilgi fişleri oluşturulmuştur. Bu durum, muhakkak İngiltere’ye Türkiye’de meydana gelen gelişmeleri daha iyi anlama imkânı sunmuş ve kişilerin olaylardaki etkisini analizini kolaylaştırmıştır. Özellikle, kişiler hakkında veri len bazı detay bilgiler İngilizlerin bu bilgi toplama çalışmasına ne kadar ehemmiyet verdiklerini ve hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamaya dikkat ettiklerinin bir göstergesi olduğu söylenebilir. Bürokraside kritik pozisyonda bulunan görevlilerden parti lider lerine kadar Türk siyasetindeki önde gelen şahsiyetler hakkında analizler yapmışlar ve bunların yanı sıra kişisel özelliklerini de notlar arasına eklemişlerdir. Bu bağlamda bu çalışma, İngiliz arşivini tarayarak ve detaylı bir inceleme yaparak İngiliz belg elerinde yer alan Türkiye’deki önemli şahsiyetler hakkında verilen bilgileri ortaya koymuştur.Öğe Birinci Dünya Savaşı Sırasında OsmanlıMeksika İlişkilerindeki Önemli Bir Aktör: Amerika Birleşik Devletleri(2021) Coşkun, YasinBu çalışma Birinci Dünya Savaşı döneminde Osmanlı Devleti’nin\rMeksika’daki Osmanlı vatandaşlarının haklarının korunması için Amerika\rBirleşik Devletleri (ABD) Yönetimine yapmış olduğu başvuruyu ve\rsonrasında yaşanan gelişmeleri incelemektedir. Osmanlı Devleti’nin\rMeksika’da konsolosluğu bulunmadığından dolayı bu ülkede ikamet eden\rOsmanlı vatandaşları yaşadıkları zorluklar karşısında haklarının savunulması\riçin başvuracak bir merciden yoksun kalmışlardır. Osmanlı Hariciye\rNezareti’ne bu konuda artan şikâyet başvuruları sonrası Osmanlı hükûmeti\rharekete geçmiştir. Sınırlarından çok uzakta olan bir ülkeye konsolosluk\raçamayan Osmanlı Devleti, ABD’nin yardımına başvurmuştur. Meksika’daki\rOsmanlı vatandaşlarının çıkarlarının korunmasının bu ülkedeki Amerikalı\rkonsolosluk görevlilerinin eliyle gerçekleştirilmesi için talepte bulunulmuş ve bu talep kabul edilmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı Meksika’da yaşayan\rOsmanlı vatandaşlarının haklarının ABD’li görevliler tarafından “iyi niyet”\rçerçevesinde gözetileceğini belirtmiştir. Ancak Meksika’daki ABD’li\rgörevlilerin böyle yapmakla Osmanlı Devleti’nin resmî bir memuru hâline\rgelmediğinin de altı çizilmiştir. ABD’nin Osmanlı Devleti’nin talebini kabul\retmesinin ardından Meksika’daki Osmanlı vatandaşları karşılaştıkları\rsorunlarla ilgili bu ülkedeki ABD konsolosluklarına başvurmaya\rbaşlamışlardır. ABD’li görevliler de sorunların çözümü için Meksika yönetimi\rnezdinde girişimlerde bulunmuşlardır. ABD Dışişleri Bakanlığı bu başvurular\rve sonrasında atılan adımlar ile ilgili Washington’daki Osmanlı Elçiliğini\rbilgilendirmiştir. ABD’nin 1917 yılında Almanya’ya savaş ilan etmesinin\rardından Osmanlı-ABD diplomatik münasebetleri kesilmiştir. Ancak bu\rzamana kadar olan dönemde Meksika’da yaşayan Osmanlı vatandaşlarının\rhaklarının korunması meselesi Osmanlı-ABD ilişkilerindeki konu\rbaşlıklarından birisi olmuşturÖğe CIA’İN DEĞERLENDİRMELERİ IŞIĞINDA I. TURGUT ÖZAL HÜKÜMETİ’NİN DIŞ POLİTİKASI ÜZERİNE BİR ANALİZ (1983?1987)(2018) Coşkun, Yasin12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra 6 Kasım 1983’te yapılan genel seçimle Türkiye’de tekrardemokratik hayata dönülmüş ve 13 Aralık 1983 tarihinde Turgut Özal’ın başbakan olduğu yeni bir hükümet kurulmuştur. ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA, bu dönemdeTürkiye’nin izlemiş olduğu dış politikayı mercek altına almış ve Türk dış politikası üzerine raporlar hazırlamıştır. Özellikle İran?Irak Savaşı’nda Türkiye’nin pozisyonu, Türkiye?Yunanistan ilişkileri, Türkiye?Suriye ilişkileri ve Türkiye?ABD ilişkileri CIA’in ilgilendiğikonular olmuştur. Türkiye?ABD ilişkilerinde üzerinde durulan en önemli mesele, 1980yılında beş seneliğine imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması’nın yenilenmesi konusu olmuştur. Türk tarafının antlaşmanın yenilenmesi için ileri sürebileceğimuhtemel yeni talepler üzerinde CIA raporlarında değerlendirmeler yapılmıştır. Türkiye?Yunanistan ilişkilerinde ise gittikçe gerginleşen iki ülke arasındaki ilişkilerin bir çatış?maya dönüşmesi hâlinde ortaya çıkacak senaryolar CIA dokümanlarında Türkiye ileilgili önemli bir konu olarak yer almıştır. 1983? 1987 tarihleri arası, CIA belgelerindekiTürkiye hakkındaki analizler, CIA’in I. Turgut Özal iktidarı döneminde Türk dış politikasını yakından takip ettiğini ortaya koymuşturÖğe HATAY SORUNU VE ABD: WASHINGTON’UN HATAY’DAARKEOLOJİK KAZI İMTİYAZINI SÜRDÜRMEGİRİŞİMLERİ(2020) Coşkun, YasinBu çalışma Hatay’ın Türkiye’ye katılma sürecinde ABD’nin Hatay’daki arkeolojik kazı yapma imtiyazını koruma girişimlerini incelemektedir. Bu dönemde biri Chicago Üniversitesi Doğu Enstitüsüne diğeri de Princeton Üniversitesi Kazı Komitesine bağlı olmak üzere iki Amerikan heyeti Hatay’da kazı çalışmaları yapmaktadır. Bu heyetler bölgedeki Fransız yönetimi ile yapmış oldukları antlaşmalar neticesinde kazılarda elde ettikleri tarihî eserlerin bir bölümünü yurt dışına çıkarma hakkına sahiptiler. Ancak Türkiye’nin Fransa ile yaptığı antlaşmalar sonucu her geçen gün Hatay’da kontrolünü artırması Amerikan kazı heyetlerini endişelendirmiştir. Sahip oldukları imtiyazları kaybetmekten korkan bu heyetler ABD Dışişlerine başvurmuştur. ABD Dışişleri, Hatay’daki Amerikan çıkarlarını korumak için yoğun bir şekilde diplomatik girişimlerde bulunmuştur. ABD Dışişleri, Beyrut’taki Başkonsolosluğunun yanı sıra Paris ve Ankara’daki Büyükelçilikleri vasıtasıyla bölgede yaşanan gelişmelerden haberdar olmuştur. ABD Dışişlerinden aldıkları talimatlarla ABD’li diplomatlar özellikle Fransız yöneticilerle görüşmeler gerçekleştirmişlerdir. Bu görüşmelerde ABD ile Fransa arasında 1924 yılında imzalanan antlaşmaya vurgu yapılarak Fransa’nın Hatay’da ABD’nin sahip olduğu hakları koruması gerektiğinin altı çizilmiştir. Böylece ABD, Hatay’ın kontrolü Türkiye’ye geçse bile sahip olduğu hakların devam etmesini istemiştir. ABD’nin tüm bu girişimleri, yapılan bu çalışmanın araştırma konusunu teşkil etmektedir. Arşiv belgeleri ışığında konu, detaylı bir şekilde incelenerek ABD’nin çıkarlarını korumak için yapmış olduğu girişimlerin tahlili yapılmıştır.Öğe I. MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETİNİN İLK ÜÇ AYINDA TÜRK SİYASAL HAYATI VE MECLİSTE İKTİDAR-MUHALEFET İLİŞKİSİ(2017) Coşkun, Yasin1974 yılında Cumhuriyet Halk Partisi ile Milli Selamet Partisi'nin kurduğu koalisyon hükümetinin aynı yıl içinde yıkılmasından sonra ülke, hükümet bunalımına girmiştir. Mart 1975 tarihinde, Adalet Partisi'nin başını çektiği ve mecliste bulunan diğer üç parti tarafından desteklenen sağ bloğun kurmuş olduğu Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan koalisyon hükümetinin teşekkülü ile beraber ülke hükümet bunalımından çıkmıştı. Fakat bu sefer de politik atmosfer iyice gerilmiş, ülke günden güne iki kutuplu bir düzene doğru sürüklenmişti. Bu çalışma, 1975 yılının Mart ayında Süleyman Demirel Başbakanlığında yeni bir hükümetin kurulmasından sonraki Türk siyasal hayatının ilk üç ayını incelemektedir. Bu manada, Bülent Ecevit liderliğindeki CHP başta olmak üzere muhalefetin, Milliyetçi Cephe hükümetine yaklaşımı ve yeni kurulan bu hükümetin ilk icraatları karşısındaki tutumları mercek altına alınmıştır. Muhalefet, Milliyetçi Cephe hükümetine karşı çok sert bir tavır almış ve dört partinin bir araya gelmesi ile kurulan bu hükümetin, ülkenin var olan sorunlarına çözüm bulmaktan ziyade toplumsal kutuplaşmayı arttıracağını iddia etmiştir. Diğer taraftan hükümet, komünizm tehlikesine karşı kendisini ülke için bir güvence olarak görmüştür. Sonuç itibariyle, Milliyetçi Cephe hükümetiyle beraber ülke yeni bir atmosfere girmiş ve bu süreç 12 Eylül 1980 Darbesi'ne kadar birçok hükümetin iş başına geleceği, Türk siyasal hayatının çalkantılarla dolu yıllarının başlangıcı olmuşturÖğe İngiliz Belgelerinde 12 Eylül Süreci(Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research, 2016-02) Coşkun, Yasin12 Eylül 1980 askeri darbesi, İngilizler tarafından yakın bir şekilde takip edilmiştir. Özellikle de İ ngiliz Büyükelçiliği, askeri müdahale öncesi süreçten başlayarak darbe sırasında ve sonraki dönemde sürekli olarak İngiliz makamlar ını Türkiye’de meydana gelen gelişmelerden haberdar etmiştir. Bilhassa 12 Eylül günü, Büyükelçilik yoğun bir çalışma gösterer ek dikkatli bir gözlem yapmış, hiçbir önemli gelişmeyi kaçırmamak için çaba sarf e tmiştir. Bu bağlamda bu çalışma İngiliz arşivlerini tarayarak Londra hükümetinin bu süreçte nasıl bir politika takip etmeye çalıştığ ını analiz etmiştir. Bu minvalde Ankara’da bulunan İngiliz Büyükelçiliği’nin Londra’ya gönderdiği ülkedeki gelişmeler ile alakalı bilgiler detaylı bir şekilde incelenerek ne derece Türkiye gündemine hâkim olunduğu gösterilmiştir. Buna bağlı olarak bu çalışmada İngi liz Büyükelçiliği’nin Türkiye hakkındaki raporların ın İngiltere’nin Türkiye’ye karşı uygulayacağı politikada ne denli etkili olduğu da b elirtilmeye çalışılmıştır.Öğe İTALYAN LA STAMPA GAZETESİNİN YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE 1921 LONDRA KONFERANSI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME(2021) Coşkun, YasinBu çalışma Birinci İnönü Savaşı’nın ardından 1921 yılında İtilaf Devletleri tarafından toplanan Londra Konferansı’nı İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan yazılar üzerinden değerlendirmektedir. Bu Konferans’ta İtilaf Devletleri Sevr Antlaşması’nda küçük değişiklikler yaparak bu Antlaşma’nın uygulanmasını planlamışlardır. İlk olarak yalnızca Osmanlı hükümeti Konferans’a davet edilmiştir. Bu duruma TBMM’nin tepki göstermesi üzerine ayrı resmi bir davet gönderilerek Bekir Sami Bey başkanlığındaki Ankara heyetinin Konferans’a katılması sağlanmıştır. La Stampa gazetesinde Konferans’ın başlamasından sona ermesine kadar olan süreçte yaşanan gelişmeler hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir. İstanbul ve Ankara heyetlerinin Konferans’taki tutumları yakından izlenmiştir. Ankara heyetinin gerçek gücü elinde tuttuğu belirtilmiştir. Bu çalışma bir İtalyan gazetesi gözünden Londra Konferansı’nı ele alırken aynı zamanda İtilaf Devletleri arasındaki ilişki ve İtalya’nın Ankara hükümetine yaklaşımı hakkında bilgi sunmaktadır. Yunan heyetinin Konferans’ta sergilemiş olduğu tutuma yönelik de değerlendirmeler gazetede yer almıştır. Özellikle Türk tarafının Trakya ve İzmir’de bağımsız bir komisyon vasıtasıyla nüfus oranlarının araştırılmasını istemesine karşılık Yunanistan’ın bu öneriye olumsuz yaklaşmasının söz konusu bölgeler için Türk heyeti tarafından dile getirilen iddiaların haklılık payına işaret ettiğine gazetede değinilmiştir. Ayrıca, Konferans’ın son gününde Ankara heyeti ile İtalyan heyeti arasında imzalanan antlaşmaya yönelik de La Stampa gazetesinde önemli yorumlara yer verilmiştir. Her ne kadar Londra Konferansı başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da gazetede Türk ve İtalyan heyetleri arasında yapılan antlaşma sayesinde İtalya’nın Londra Konferansı’ndan kendisi için çok iyi bir netice ile döndüğü yorumu yapılmıştır. İtalya’nın Türk topraklarında ekonomik imtiyazlar elde ettiğinin altı çizilmiştir. İtalya Dışişleri Bakanı Kont Sforza’nın bu antlaşmaya yönelik açıklamalarına geniş yer verilmiştir. Ankara’da TBMM’nin onayından geçemediği için uygulamaya konmayan bu antlaşma İtilaf bloğu tarafından İtalya’nın Ankara hükümeti ile yakınlaşması olarak görülmüş ve tepki gösterilmiştir. Tüm bu gelişmeler La Stampa gazetesinde ele alınmıştır.Öğe "Kıbrıs Sorunu Üzerindeki Türk-Yunan Diyaloğunun Başarısızlığı (1966-67) ve İngiliz Politikası", "The Failure of the Greek – Turkish Dialogue on the Cyprus Problem (1966 - 67) and British Policy"(2014) Coşkun, YasinKıbrıs sorununun çözümüne yönelik birçok girişim olsa da Kıbrıs sorunu hala çözümlenememiştir. Sorunun çözümüne yönelik girişimlerin analizini yapmak hangi nedenlerin çözüm çabalarının başarısızlığa uğramasında önemli bir rol oynadığını anlamaya yönelik ön emli bir noktadır. Bu açıdan, geçmiş Türk - Yunan diyalogları Kıbrıs tarihi açısından önemli bir yer tutmaktadır. Her iki ülke de Kıbrıs sorununun çözümünde kendilerini iki önemli güç olarak görmüşlerdir. Genel olarak, uluslararası kamuoyu da bu yönde düşün müş ve Kıbrıs sorunu üzerine Türk - Yunan görüşmelerini önemli olay olarak karşılamıştır. Fakat 1966 ve 1967 yıllarındaki başarısız diyaloglar Kıbrıs sorununa çözüm aramadaki yöntemi etkilemiş ve göstermiştir ki 1959 yılındaki Zürih ve Londra Antlaşmalarının aksine Ankara ve Atina’nın birbirleriyle Kıbrıs sorunu üzerinde anlaşması kolay bir mesele olarak gözükmemektedir. Ayrıca, bu başarısız Türk - Yunan diyalogları adadaki Kıbrıslı Türk ve Rumların Kıbrıs sorunu üzerinde yapılan barış görüşmelerinde aktif bir rol oynamasına da yol açmıştır. Bu nedenle, bu makale 1966 ve 1967 yılları arasındaki Türk - Yunan barış çabalarının ve Britanya’nın bu süreçteki değerlendirmelerinin incelemesini yapmayı amaçlamaktadırÖğe Mondros'tan Mudanya'ya Kadar Olan Dönemde Genel Hatlarıyla ABD'nin Türkiye Politikası ve Türk-Amerikan İlişkileri(Yeni Türkiye Dergisi, 2017-01) Coşkun, Yasin…Öğe SEVR ANTLAŞMASI’NIN ARDINDAN İZMİR’DE ORTAYA ÇIKAN BİR KRİZ: ABD İLE YUNANİSTAN ARASINDA VERGİ ANLAŞMAZLIĞI(2019) Coşkun, Yasin15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal eden Yunanistan uyguladığı politikalarla bu bölgedekontrolünü artırmaya çalışmıştır. Sevr Antlaşması’yla beraber İzmir’i artık Yunanistan’ın birparçası olarak kabul eden Yunan yetkililer İzmir’de özellikle ekonomik alanda radikal kararlaralmaya başlamışlardır. Bu durum İzmir’de ticari faaliyetleri olan ABD’yi rahatsız etmiş veiki ülkeyi karşı karşıya getirmiştir. Bu çalışma Sevr Antlaşması’nın ardından Yunanistan’ınuyguladığı vergi politikalarına ABD tarafından gösterilen tepkileri arşiv belgeleri ışığındaincelemektedir. Sevr Antlaşması’nın ardından Yunanistan’ın ilk yaptığı girişimlerden birisiİzmir’de kapitülasyonları kaldırmaya yönelik olmuştur. Ancak bu durum ABD tarafındankabul görmemiştir. ABD daha önceden kapitülasyonlar üzerinden belirlenen vergiler dışındahiçbir vergi ödemek istememiştir. Ancak Yunanistan başka isimler adı altında yeni vergilergetirmiştir. Özellikle Amerikan şirketi Standard Oil’in yeni vergi ödemeyi kabul etmemesiüzerine bu şirketin faaliyetleri Yunan yönetimi tarafından askıya alınmıştır. Bu durum ikiülke ilişkilerini germiş ve ABD Dışişleri Bakanı devreye girmiştir. Bunun dışında Yunanyönetimi İstanbul’da ithalat vergileri önceden ödenmiş mallar için İzmir’de yeniden ayrıbir vergi almaya başlamıştır. Bu durum da ABD’nin tepkisini çekmiştir. ABD’nin İzmirKonsolosu, sorunun çözümü için çeşitli görüşmeler gerçekleştirmiştir. Ancak ABD açısındanistenilen sonuç elde edilememiştir. İzmir’in Yunan işgali altında bulunduğu süre boyuncavergi konusu iki ülke arasında sorun teşkil etmeye devam etmiştir.Öğe The Beginning of a New Era in the Cyprus Problem after the 1967 Crisis: The Inter-Communal Talks(2018) Coşkun, YasinThis study examines the developments in the Cyprus problem starting from the post-1967crisis to 1971. Firstly, the declaration of the Turkish Cypriot Provisional Administration in December1967 and the reactions to this declaration were analysed. The Turkish Cypriots, who argued that theNovember 1967 crisis once again proved that the Turks on the island were unprotected, stated thatthis new administration was a guarantee for the Turks on the island. In 1968, negotiations betweenthe two communities on the island began in order to find a solution to the Cyprus problem. In thisrespect, this date is important for the Cyprus problem. Previously, negotiations were made betweenAnkara and Athens, but after 1968, negotiations were carried out between the Greek and TurkishCypriots. This study has examined these negotiations between the two communities. While the Turkishside wanted to increase local autonomy with a weak central government, the Greek side advocatedthe formation of a strong central state structure. Because of the disagreement between the two sidesthe negotiations were interrupted in 1971. At that time, it was revealed that the founder of the EOKAterrorist organization, Grivas, secretly returned to the island and established a new organizationunder the name of EOKA-B. This situation increased the concerns about the future of the Cyprusproblem. All these topics are examined in this study.Öğe The Cyprus Crisis of 1967 and The British-Turkish Policies(2018) Coşkun, YasinFollowing the developments in the last months of 1963, the Republic of Cyprus,declared in 1960, was ended and the conflicts between the two communities onthe island started again. Turkey followed closely the situation of Turks on the island.Turkey made it clear that it would not hesitate to conduct a military interventionon the island in order to protect the Turkish Cypriots. In 1964, the Turkishgovernment planned a military intervention in the island, but it was stoppedby the U.S. In November 1967, a new crisis emerged on the island after theGreeks attacked two Turkish villages on the island. Turkey began preparationsfor a military operation in the island. This study analyzes the developments beforeand after the 1967 crisis. Turkey and Britain were one of the guarantorpowers of the Republic of Cyprus. Their approach to the crisis was examined inthe light of archival documents. This study showed that while Turkey was readyto perform military intervention on the island, the British government was opposedto it. Britain tried to prevent a possible Turkish military intervention.Starting from the crisis of 1964, the increasing American influence on the Cyprusproblem helped this policy of the British. The British were happy that the 1967crisis was ended without Turkish intervention on the island. On the other hand,Turkish public opinion was disturbed by the Turkish government’s policy duringthe crisis. The Demirel government was criticized for not allowing a military operation.This study made an examination of the 1967 Cyprus crisis in the frameworkof British and Turkish policiesÖğe TURKEY'S CONTRIBUTION TO PEACE AND STABILITY IN THE BALKANS: ASSESSING THE TURKISH MILITARY CONTINGENT IN BOSNIAHERZEGOVINA UNDER THE STABILIZATION FORCE (SFOR) MISSION (1996-2004)(2021) Coşkun, YasinThis article examines the activities of the Turkishmilitary contingent in the multinationalpeacekeeping force SFOR, which was formedunder the leadership of NATO and servedin Bosnia-Herzegovina between the years of1996-2004. During the 8-year period, the Turkishcontingent fulfilled many duties to ensurea lasting peace and security in Bosnia-Herzegovina.The activities of the Turkish contingentin Bosnia-Herzegovina are of interest toscholars for several reasons, but particularlybecause of humanitarian aid, reconstructionworks, health services and activities, whichwere aimed at ensuring security in the country.This article presents new evidence to supportthe hypothesis that Turkish aid was welcomedby Bosniak communities because of sharedcultural heritage and widespread trust. Turkishtroops helped the Bosnians with the fundsthey formed among themselves, apart from internationalaid. The health service was providedto local people in the hospital establishedby the Turkish contingent. An intense effortwas made to rebuild the buildings and bridgesdestroyed during the war. The roads in badcondition were repaired and the settlementswere connected to each other. The Turkishcontingent carried out information activities inthe area where it was operating, about minesand other explosives.Öğe Ulusal Basında Siirt İli: Cumhuriyet Gazetesi Örneği (1930-1960)(2021) Coşkun, YasinBu çalışma 1930’lu yıllardan başlayarak 1960 yılına kadar olan dönemde Siirt’le ilgili konuların ulusal basına yansımasını incelemektedir. Bu çerçevede çalışma, Cumhuriyet gazetesi örneği üzerinden yürütülmüştür. Yapılan araştırma göstermiştir ki; imar faaliyetlerinden ekonomiye, sağlık konularından eğitim ve güvenlik konularına kadar birçok alanda Siirt’le ilgili haberler Cumhuriyet gazetesinde yer almıştır. İmar alanında özellikle yol ve köprü yapımına ilişkin faaliyetler hakkında bilgiler sunulmuştur. Bu bağlamda Başur suyu üzerine inşa edilen köprü ile ilgili gelişmelerden gazetede bahsedilmiş ve köprünün yapımı Cumhuriyet dönemi Türk mühendislerinin bir başarısı olarak nitelendirilmiştir. Güvenlikle alakalı olarak Birinci Umumi Müfettişlerinin Siirt’e yapmış olduğu ziyaretler ve bu ziyaretlerde yaşanan gelişmeler gazetede yer almıştır. Yine aynı şekilde Siirt ilinde meydana gelen asayiş olayları ile ilgili gazetede verilen bilgiler çalışmada analiz edilmiştir. Ekonomi ile alakalı olarak ise Siirt ilinde yürütülen petrol arama çalışmaları gazetede gündeme gelmiştir. Bunların yanı sıra Siirt’te halkevinin açılması, salgın hastalıklar, Siirt futbol takımının başarıları ve Siirt’te yaşanan doğa olayları ile ilgili haberler gazetede sunulmuştur. Tüm bu bilgiler çalışmada detaylı şekilde ele alınıp analiz edilmiştir. Bu şekilde bahsi geçen dönemde Siirt ilini ülke gündemine getiren konu başlıklarının genel bir çerçevesi çizilmiştir.Öğe Varlık Vergisi’ne Gösterilen Uluslararası Tepkilere Bir Örnek: ABD’nin Varlık Vergisi’ne Yaklaşımı(2019) Coşkun, YasinBu çalışma ABD’nin Varlık Vergisi’ne yaklaşımını incelemektedir. 11 Kasım1942 tarihinde çıkarılan bir yasa ile uygulamaya konulan Varlık Vergisi ülkedeyaşayan gayrimüslim azınlığı hedef almıştır. Bu durum birçok ülkenin tepkisiniçekmiştir. ABD de bu ülkelerden birisi olmuştur. Türkiye’deki büyükelçiliğivasıtasıyla gelişmeleri yakından izleyen ABD hükümeti, gayrimüslimleri hedefalan böyle bir vergiden rahatsızlık duymuştur. Bu rahatsızlığını Türkiye’ninWashington Büyükelçisi üzerinden Türk hükümetine iletmiştir. Ancak ABD,Türkiye’nin içişlerine karışır bir pozisyonda görünmemeye de dikkat etmiş vekonu ile ilgili Türk hükümetinin tepkisini çekebilecek bir şekilde doğrudan birtemasta bulunmamayı tercih etmiştir. Varlık Vergisi’nden olumsuz etkilenenTürkiye’deki ABD vatandaşlarının ve şirketlerinin haklarının savunulmasıkonusunda ise ABD Büyükelçiliği aktif bir politika izlemiş ve gerekli gördüğüdurumlarda Türk hükümetine protestolar sunmuştur. Yine aynı şekilde diğerülkelerin Varlık Vergisi’ne göstermiş olduğu tepkiler Büyükelçilik tarafındantakip edilerek Washington’a iletilmiştir. Türkiye-ABD ilişkilerinde olumsuzbir havanın oluşmasına neden olan Varlık Vergisi’ne ABD’nin yaklaşımı, arşivbelgeleri ışığında hazırlanan bu çalışmada detaylı bir şekilde incelenmiştir.