Yazar "Babaoğlu, Resul" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ahmet emin yalman case as an example of conflicting nature of power-press relations in turkey (1958-1960)(Hacettepe University, 2019) Babaoğlu, ResulWhen the development of the activities of the press in Turkey is observed, first of all, a functional tool of the long-term struggle for liberty stands out. Therefore, the relations between the press and the power have appeared periodically conflicting. Having begun his career as a journalist in the last period of the Ottoman Empire and continued his career during the periods having unique political circles such as Abdulhamid II Era, the Second Constitutional Period and the early Republican era, Ahmet Emin Yalman witnessed important events. Exhibiting his experience and knowledge gained in journalism during the transition period to multi-party life, Yalman took part as an important figure in the relationship between the press and the power in this period. Standing close to the opposition during the founding of the Democratic Party, Yalman published the articles of the leading names of the opposition in his newspaper Vatan, which was owned and edited by him. Yalman, who made an effort to sustain the opposition for the establishment of liberal and democratic political system in Turkey, continued journalism with anti-Democratic Party approach after the 1950 elections. In the late 1950s when the political environment was dragged into violence spiral in Turkey, press activities have been the subject of judicial proceedings. Yalman, who tried to maintain his journalistic activities under these difficult conditions, has been one of the names in the centre of the pressure policy applied to the press. Yalman’s imprisonment sentence in Pulliam case and the internal and external reactions caused by the developments in the aftermath, which are the subjects of this study, have been evaluated with a historical perspective. © 2019, Hacettepe University. All rights reserved.Öğe Bir İngiliz Diplomatın Gözlemleriyle Türkiye’nin Doğu Vilayetlerinin 1956 Yılındaki Genel Durumu(2018) Babaoğlu, ResulÇağdaş İngiliz hariciyesinin önemli isimlerinden biri olan Anthony D. Parsons’un, İngiltere’ninAnkara Büyükelçiliğinde henüz genç bir diplomat iken Türkiye’nin doğu vilayetlerine düzenlemişolduğu gezi ve bu gezideki gözlemlerine dayalı olarak yazdığı rapor, bize geleneksel İngiliz dışsiyasetinin şekillenmesinde önemle dikkate alınan elçilik raporlarını hatırlatmaktadır. Buaraştırmayla, 1956 yılında gerçekleşen gezide kaleme alınan notların sunulduğu raporun içerdiği;söz konusu dönemin siyaset-seçmen ilişkisi, demografik yapı, iktisadi ilişkiler ve antropolojiközellikler gibi konuların incelenmesi dolayımıyla Demokrat Parti dönemi tarih incelemeleriliteratürüne katkı sunulması amaçlanmıştır.Öğe BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA KATILAN İHTİYAT ZABİTLERİNİN OTOBİYOGRAFİK KAYITLARINDA OSMANLI-ALMAN İTTİFAKI VE ALMAN SUBAYI İMGESİ(2022) Babaoğlu, ResulBirinci Dünya savaşı ile ilgili tarih ve edebiyat alanında geniş bir külliyat oluşmuş durumda. Ancak büyük ölçüde resmi kayıtlar, askeri raporlar ve talimatnamelere dayanan askeri tarih araştırmalarının savaşın tüm yönlerine ışık tutabildiğini ileri sürebilmek mümkün değildir. Osmanlı askeri tarihçiliğinde belgelere dayalı araştırmaların tek taraflı ve kısıtlı yaklaşımlarından farklı olarak asker anıları ve günlükleri incelenen konuya yepyeni bir boyut kazandırmaktadır. Bizzat cephede görev almış ve savaşın bütün zorluklarını doğrudan yaşayan ihtiyat subayları tarafından kaleme alınan bu eserlerin bilimsel kesinlik ve doğruluk açısından bazı sakıncalarla malul olsa da yeni bakış açıları sunma potansiyeli taşıdıkları yabana atılmamalıdır. Askeri raporlar, resmi yazışma ve talimatların yanında Birinci Dünya Savaşı’na katılan askerlerin kaleme aldıkları anılar, Osmanlı-Alman ittifakının görünmeyen yüzüne ışık tutmaktadır. Osmanlı Devleti’nin Almanya ile kurmuş olduğu askeri ittifakın neticesinde askeri teknolojik ve stratejik yönlerden birçok avantaj sağlandığı bilinmektedir. Ancak bu ittifak ilişkisinin beraberinde getirdiği avantajların boyutları ve Osmanlı ordusunda görev alan Alman subaylarının sağladıkları yararlılıkların niteliği müstakil araştırmalara konu edilmemiş bir alanı teşkil etmektedir. Resmi kayıtlara yansımayan gelişmelerin sıcağı sıcağına, aşağıdan bir gözle aktarıldığı anı ve günlük türü eserler, daha çok Osmanlı toplumunun kalburüstü-entelektüel diyebileceğimiz eğitimli sınıfını oluşturan subaylar tarafından kaleme alınmıştır. Bu araştırmada, Birinci Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde görev almış Osmanlı subaylarının kaleme aldıkları anı ya da günlükler titiz bir incelemeye tabi tutularak konu ile ilgili çıkarımlarda bulunulmaya çalışılmış ve savaş koşullarında Alman komutanlarının aldıkları riskler ve sergiledikleri yönetim pratikleri Osmanlı subaylarının gözünden aktarılmaya çalışılmıştır. Bunun yanında, vatan savunması derdine düşen Osmanlı subayları ile Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı topraklarındaki cephelerinde bir askeri ittifak sürecinde olan Alman komutanlarının stratejik tavırları arasındaki dikotomiye ışık tutulmaya çalışılmıştır.Öğe BRITISH COUNCIL, KÖY ENSTİTÜLERİ VE SAVAŞ ORTAMINDA KÜLTÜREL DİPLOMASİNİN YOLLARINI ARAMAK(2019) Babaoğlu, ResulTürkiye’de Cumhuriyet’in ilandan sonra siyasal alandaki devrimlere hız verilmesiyle çağdaş birdevlet yapısı oluşturulmak istenmiş, girişilen radikal reformlarla yalnızca idari modernleşmehedeflenmemiş, bunun yanında toplumsal yapının da dönüştürülmesi için önemli adımlaratılmıştır. Ancak, siyasal alanda umulan değişimin kısa sürede elde edilmesinden farklı olarak,Osmanlı’dan devralınan katılaşmış ve geri plana itilmiş insan sermayesini dönüştürmek bilindiğigibi kolay olmamıştır. Her şeyden önce, şehir merkezlerinde toplulaşmış okur-yazar kesimingenel nüfusa göre oldukça düşük bir oranı teşkil etmesi, Cumhuriyet idarecilerinin yüz yüzekaldıkları ciddi bir sorundur. Öte yandan 1928 yılında Latin harflerinin kabulünden sonravatandaşların eğitilmesi meselesi dönemin temel gündem maddelerinden birini oluşturmuştur.Bilindiği gibi, toplumsal kalkınmanın temel dinamiklerinden biri olan nitelikli insan sermayesininelde edilmesi için Cumhuriyet’in ilk yıllarında yoğun çabalar sarf edilmiştir. Bu doğrultuda 17Nisan 1940 tarihinde kabul edilen 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile okul ve öğretmendenyoksun bölgelere ulaşılmaya çalışılarak taşranın eğitim ihtiyacına cevap verilmeye çalışılmıştır.Köy Enstitüleri ile ilgili genel kabulün aksine bu sistemle yalnızca öğretmen değil, aynı zamandateknisyen, sağlık personeli ve modern tarım tekniklerinden haberdar eğitimli yeni bir insan profiliyetiştirilmeye çalışılmıştır. Köy Enstitüleri’nin 1940’ların sonlarından itibaren, bir dönüşümsürecine girildiği bilinmekle birlikte, bu enstitülerin Anadolu aydınlanmasının özgün bir örneğiolduğu gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Nitekim bahse konu olan dönemde Türkiye’de faaliyetgösteren British Council yetkililerinin Londra’daki merkez büroyla yazışmalarına konu olan KöyEnstitüleri özgün ve dikkat çekici ölçüde başarılı bulunmuştur. Dahası, British Councilyetkililerinin girişimleriyle Köy Enstitüleri ve İngiltere’de benzer faaliyetler yürüten YoungFarmers Club arasında eğitim temelinde işbirliği kurulması için çalışılmıştır. Hatta o dönem içinradikal sayılabilecek öğrenci değişim programı gibi uygulamalar için de British Council yetkilileriKöy Enstitüleriyle işbirliği olanağı yaratmaya çalışmışlardır. Bu çalışmada incelenen BritishCouncil evrakından yola çıkılarak Cumhuriyet döneminde girişilen reformlar arasında gününşartlarından doğmuş, özgün bir uygulama olan Köy Enstitülerine farklı bir pencereden ışıktutulmaya çalışılmıştır.Öğe CUMHURİYET İDARESİNE GEÇİŞ SÜRECİNDE SİİRT’TE DEMOGRAFİK GÖSTERGELER(2018) Babaoğlu, Resul; Çelik, AbdurrezzakModern devletlerin kurulmasıyla birlikte önemi iyice anlaşılmaya başlanan nüfusmeselesinin Osmanlı Devleti’nde gündeme gelmesi için XIX. yüzyılı beklemekgerekmiştir. Asker ve esnaf sayısının belirlenmesi ve vergi miktarlarının tespitedilebilmesi için yöneticilerin başlattıkları nüfus sayımı uygulamaları Osmanlı nüfusuile ilgili genel bir fikir vermekle birlikte bu nüfus sayımları somut ve ayrıntılı sonuçlarvermekten uzaktır. Modern istatistik yöntemlerinin gelişmeye başlaması ve ulus-devlettemelinde örgütlenen modern devletlerin tarih sahnesine çıktığı XX. y.y.’dan itibarendevlet yöneticileri nüfus olgusuna bambaşka anlamlar yüklemişlerdir. Gücünü,barındırdığı insan sermayesi ve niteliğinden alan modern devletler, nüfuslarını kayıtaltına almaya azami ölçüde dikkat etmiştir. Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından sonra,uzun yıllar süren savaşlardan sonra nüfusun ortaya çıkarılması noktasında bir anlamdabilanço değerlendirmesi yapmak için nüfus sayımına girişilmiştir. Türkiye nüfusununçeşitli parametreler dikkate alınarak kayıt altına alındığı 1927 nüfus sayımına göre,Cumhuriyet’in ilan edildiği yıl il statüsüne kavuşan Siirt’in de nüfus özelliklerini tespitedebilmek mümkündür. Bu çalışma kapsamında, XIX. y.y.’ın sonlarında Siirt’in sahipolduğu nüfus özelliklerine değinilip 1927 nüfus sayım sonuçlarına göre Siirt’in erkenCumhuriyet dönemindeki demografik durumu ile ilgili bulgulara yer verilmiştir.Öğe DÖNEMİN KAYNAKLARINA GÖRE KUTÜ’LAMARE ZAFERİ (TOPLU BİR DEĞERLENDİRME)(2020) Olgun, Said; Babaoğlu, ResulIrak Cephesindeki Kutü’l-Amare kuşatması, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlıordusunun Çanakkale zaferinden hemen sonra kazandığı en şanlı zafer olmuştur. Yaklaşık olarak beş aylık bir muhasara neticesinde General Townshend ve beraberindeki 13.300 kişilik birliğinin esir alınması, İngiltere’nin Çanakkale’de uğradığı itibar kaybını daha da artırmış; İngiltere Başbakanı Herbert Henry Asquith, iç politikada daha da güçsüzleşmiştir. Elde edilen zafer, hem Osmanlıülkesinde hem müttefikimiz Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Bulgaristan’da büyük bir coşku ve ümitle karşılanmış, Osmanlı Devleti’ne tebrik mesajları gönderilmiş, hatta Almanya’da okullar bir gün tatil edilerek düzenlenen törenlerle kutlamalar yapılmıştır. Bu çalışmada Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı OsmanlıArşivinde bulunan belgelerin ve gazetelerde yer alan haber ve makalelerin ışığı altında Kutü’l-Amare zaferinin Osmanlı Devleti ve müttefiklerindeki yansımaları, zafer dolayısıyla yapılan törenler ve kutlamalar ele alınmış, esir alınan İngiliz subay ve erlerinin barınma, sağlık ve iaşe durumları üzerinde durulmaya çalışılmıştır. İngiliz savaş tarihi literatüründe her açıdan üzerinde önemle durulmuş olan Kutü’lAmare Kuşatması, I. Dünya Savaşı’nın en yoğun çarpışmalarının yaşandığı bir dönemde İttifak Devletleri lehine sonuçlanmasıyla İngiltere açısından sarsıcısonuçlara yol açmış ve dönemin basın araçlarında da geniş yer bulmuştur. Bu çalışmada ağırlıklı olarak Kutü’l-Amare zaferinden sonra yaşanan gelişmelere odaklanılarak bu olayın günümüzde üzerinde pek fazla durulmayan, ancak o dönemde uyandırdığı geniş siyasal-popüler etkilere değinilecektir.Öğe GİRİT’TE TÜRK HÂKİMİYETİNİN AŞINMASI: TOPLUMLAR ARASI REKABETTE EĞİTİM FAKTÖRÜ(2021) Babaoğlu, ResulGirit adasının Osmanlı hâkimiyet alanından çıkışı uzun bir süreçte gerçekleşmiş olupgenel itibarıyla kaynağını Islahat Fermanı’nın (1856) beraberinde getirdiği görece özgürlükçüyönetim anlayışı ve XIX. y.y.’a damgasını vuran ulusçuluk hareketlerinden almıştır.Ancak her ne şekilde olursa olsun, Osmanlı Devleti’nden ayrılan diğer eyaletlerde olduğugibi Girit isyanlarında da özgül dinamiklere rastlamak olasıdır. Özellikle Yunanistan’ınbağımsızlık statüsü kazanmasından sonra Girit’te yoğun bir Yunan propagandası hâsılolmuş, yerel dinamiklerin çabaları sonucunda Ada Yunanistan’ın kültürel ve siyasal etkialanına girmiştir. Merkezi Osmanlı yönetimi ile ciddi krizleri beraberinde getirecek olan buyönetim zaafı Rum ve Müslüman halk arasında derin ayrılıklar yaratmıştır. Büyük ölçüdeYunan tandanslı cemiyetlerin yönlendirmesiyle ayrılıkçı düşünce doğrultusunda mobilizeedilmeye çalışılan Girit halkı, son kertede eğitim yoluyla Osmanlı kimliğinden koparılmıştır.Yunan kültürel değerlerinin aşılandığı Giritli gençlerin kazanılması ya da en kötü ihtimalleMüslüman çocukların kaliteli bir eğitim almaları için Osmanlı devlet yöneticileri çeşitliarayışlara girmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri’nde yer alan belgeler ışığındaOsmanlı siyasal elitlerinin Girit’teki sorunları eğitim yoluyla çözme yolundaki yoğun çabalarıgözlenebilmektedir. Bu çalışmada, Girit meselesini inceleyen literatürde üzerinde pekdurulmamış bir unsura odaklanılarak eğitimin siyasal boyuttaki rolünün Osmanlı yöneticileritarafından ne denli erken dönemde anlaşıldığı ortaya konulmuştur.Öğe Linguistic imperialism or cultural diplomacy? British council and the people’s houses in early Republican Turkey(Ahmet Yesevi University, 2021) Babaoğlu, ResulIn this study, the language courses started in the People’s Houses at the beginning of 1940s by British Council of which presence has been subject to various speculations in Turkey are examined within the scope of language imperialism and cultural propaganda. In addition, in this period of World War II, the fact of propaganda which is an effective means of struggle by European great powers is also one of the concepts used to examine the activities of British Council in Turkey. British cultural propaganda, which started with the principle of turning English into a world language, was transformed into a systematic activity after the establishment of the British Council and during World War II, it was seen as the instrument of political struggle by using against the spread of the Axis states in the cultural sphere. While the British Council’s language courses in People’s Houses are seen as part of cultural propaganda for the British, the political elites of Turkey in that period saw the British Council’s activities as a driving force in its Westernization / modernization adventure. © 2021, Ahmet Yesevi University. All rights reserved.Öğe Linguistic Imperialism or CulturalDiplomacy? British Council and ThePeople’s Houses in Early Republican Turkey(2021) Babaoğlu, ResulIn this study, the language courses started in the People’s Houses at the beginning of 1940s by British Council of which presence has been subject to various speculations in Turkey are examined within the scope of language imperialism and cultural propaganda. In addition, in this period of World War II, the fact of propaganda which is an effective means of struggle by European great powers is also one of the concepts used to examine the activities of British Council in Turkey. British cultural propaganda, which started with the principle of turning English into a world language, was transformed into a systematic activity after the establishment of the British Council and during World War II, it was seen as the instrument of political struggle by using against the spread of the Axis states in the cultural sphere. While the British Council’s language courses in People’s Houses are seen as part of cultural propaganda for the British, the political elites of Turkey in that period saw the British Council’s activities as a driving force in its Westernization / modernization adventure.Öğe MAJESTELERİNİN SADIK ASKERLERİ: ÇANAKKALE CEPHESİ’NDE BÜYÜK BRİTANYA’YA BAĞLI BİRLİKLER(2020) Babaoğlu, ResulI. Dünya Savaşı’nın en kanlı safhasını teşkil eden ÇanakkaleCephesi’nin savaş tarihi açısından yol açtığı sonuçlar yerli ve yabancıbirçok araştırmaya konu olmuştur. Görünürde İtilaf ve İttifak bloklarıarasında cereyan eden Çanakkale Cephesi’nin XX. yüzyılda yenibir görünüm kazanan ulusçu ve bağımsızlıkçı hareketlere ilhamkaynağı olduğu gerçeği ise tarih araştırmalarında genellikle göz ardıedilen bir husustur. İngiliz kolonilerinden temin edilen Avustralya veYeni Zelandalı askerlerin oluşturdukları ANZAC ordusu, İrlandalıaskerlerden kurulan 10. Tümen ve İskoç birliklerinden oluşan 52. PiyadeTümeni Çanakkale Cephesi’nde çok kötü şartlar altında gerçekleşenmuharebelerde verilen görevleri yapmışlardır. Sözü edilen İngiltere’yebağlı birlikleri I. Dünya Savaşı’ndaki diğer cephelerde olduğu gibiÇanakkale Cephesi’nde de motive eden hususlar; İngiliz Kraliyeti ’nekarşı duyulan sadakat bağları, dinsel sorumluluklar ve siyasi ilişkilerşeklinde sıralanabilir. Savaşın başlarında çok yoğun duygularla motiveolabilen askeri birlikler ve kolonilerdeki kamuoyu, cephede ağırkayıplar verilmesinden sonra derin endişelere sürüklenmiştir. Cephedeverilen bu ağır kayıplar ve askerlerin içinde bulunduğu kötü koşullardönemin en etkili kitle iletişim aracı olan yazılı basın aracılığıylailgili koloni toplumlarına iletilmiştir. Bu çalışmada ağırlıklı olarak koloni birliklerinin Çanakkale Cephesi’ndeki faaliyetlerinin kendikamuoylarında nasıl takip edildiği ve hangi duyguları uyandırdığıhususu üzerinde durulmuştur. Çanakkale Cephesi’nde muharebelerinsürdüğü dönemde İngiliz yönetiminde olan koloni devletlerindeyayınlanan gazete koleksiyonları üzerinde tarama yapılarak elde edilenverilerin araştırma ve monografi eserleriyle karşılaştırılmasının, buçalışmanın temel hipotezini oluşturan İngiliz kolonilerinde savaş veuluslaşma arasındaki bağı ortaya koyabileceği düşünülmektedir.Öğe MUHAREBEDEN DİPLOMASİYE: LOZAN KONFERANSI’NDA TÜRK DELEGASYON HEYETİNİN KARŞILAŞTIĞI ZORLUKLAR(2019) Babaoğlu, ResulKurtuluş Savaşı’nın başarıyla sonlanmasının ardından, dönemin siyasi aktörleri,bir an önce, yeni bir devletin temellerini atmak istemişlerdir. Savaş haline son vermekiçin toplanan Lozan Konferansı, var olan sorunların çözülmesi için bir fırsatolarak görülmüştür. Zira İstanbul’un tahliye edilmesi ve savaş sonrası duruma geçilipdevletler arasındaki sorunların kalıcı bir şekilde çözülebilmesi için Lozan Konferansıbüyük önem taşımaktaydı. Lozan Konferansı’nda yürütülen müzakerelerin bir boyutuda son yüzyılda Avrupalı devletler karşısında bir varlık gösteremeyen Osmanlı diplomasisindenfarklılaşmak isteyen Anadolu Hareketinin Lozan müzakerelerinde karşılaştığıiçinden çıkılmaz güçlüklerdi. Bu çalışma kapsamında Türk delegasyon heyetininLozan Konferansı’nda içine girdiği diplomasi mücadelesinde yaşadığı çıkmazlarve geliştirdiği çözüm yöntemleri üzerinde durularak birincil kaynaklar ışığında YeniTürkiye Devleti’nin diplomatik temellerinin aydınlatılmasına katkı sunulmaya çalışılacaktır.Öğe PROPAGANDA VE MİSTİSİZM: THE WAR ILLUSTRATED’A GÖRE İNGİLTERE’NİN MEZOPOTAMYA HAREKÂTI VE KÛT’ÜL AMÂRE KUŞATMASI(2022) Babaoğlu, Resulİlk sayısı 22 Ağustos 1914 tarihinde çıkan ve Londra’da yayın hayatına başlayan The War Illustrated, daha sonraki yıllarda The Daily Telegraph gazetesinin de yayın haklarını eline alacak olan William Berry tarafından çıkarılmıştır. İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesinin hemen ardından başlayıp 1919 yılına kadar yayınlanmaya devam eden The War Illustrated 750.000 gibi o dönem için rekor bir tiraja ulaşarak İngiliz basın tarihinde büyük üne sahip askeri/görsel alanda yayınlanan dergilerin başında gelmektedir. İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki önemli askeri faaliyetlerinin fotoğraf ve çizimlerle anlatıldığı benzersiz bir panorama sunan The War Illustrated Ortadoğu’daki askeri gelişmelere geniş bir yer vermesiyle aynı zamanda Osmanlı askeri birliklerinin Mezopotamya’daki faaliyetlerinin izdüşümünü sunmaktadır. Esasen İngiltere’nin etki alanını Suriye’den İran sınırına kadar olan bölgede tahkim etme amacını taşıyan Mezopotamya Harekâtı, daha çok Irak topraklarında yaşanan çarpışmalarla yürütülmüştür. Bilindiği üzere, Hindistan’daki karargâhtan sevk ve idare edilen İngiliz ordusunun Basra’dan başlayarak Bağdat’a kadar olan ilerleyişi bölgedeki varlığını sürdürmeyi amaçlayan Osmanlı Devleti’ni yoğun bir savunma stratejisine sevk etmiştir. Bunun yanında İngiliz askeri tarihçiliğinde büyük bir yenilgi olarak kabul edilen Kût’ül Amâre olayı Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin özellikle Ortadoğu coğrafyasında tutunabilmesi için daha ciddi bir askeri varlığa olan ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu noktada, İngiltere ordusunun Mezopotamya Harekâtında Osmanlı Ordusu’na karşı geliştirdiği askeri stratejiler, bu harekâtta görev alan önemli askeri şahsiyetlerin aldıkları riskler ve kararlar The War Illustrated dergisinin sağladığı eşsiz koleksiyon örneğinde incelenmeye çalışılacaktır. Yüzyılın başlarından itibaren yaygınlaşmaya başlayan resimli savaş haberciliğinin dikkat çeken örneklerinden biri olan The War Illustrated, cephedeki gelişmeleri kamuoyuna görsel malzemelerle sunmuştur. Kamuoyunu yönlendirme potansiyeli taşıyan bu habercilik yöntemi, yalnızca toplumun askeri süreçlerle ilgili kanaatlerine kaynaklık etmiyor, aynı zamanda savaş tarihi araştırmaları için de paha biçilmez veriler sunmaktadır.Öğe Seçim Yenilgisi, Parti İçi Muhalefet Ve Hizipleşme Tartışmalarının Gölgesinde Cumhuriyet Halk Partisi XI. Kurultayı (26-30 Temmuz 1954)(2019) Babaoğlu, ResulTürkiye’de siyasal kültürün kurumsal temellerinin atılmasında önemli bir yeri olan Cumhuriyet Halk Partisi, bünyesinden birçok siyasal parti ve siyasetçi çıkarmış, aynı zamanda Türkiye’de siyasal hayatın şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Birçok bakımdan Türkiye’de ilkleri temsil eden CHP’nin kurumsal tarihinin incelenmesi, aynı zamanda Türkiye’de siyasal hayatın geçirdiği dönüşümü anlamak bakımından da ipuçları taşımaktadır. Şüphe yok ki CHP’deki dönüşümü anlamanın en kestirme yolu parti kurultaylarının çözümlenmesidir. Seçim yenilgilerinden sonra partideki sorunların tespit edilmesi noktasında yaşanan suçlamalar ve parti liderliğinde Weberyan anlamda karizmanın aşınması durumu CHP’de parti içi huzursuzluklara yol açmıştır. Araştırmaya konu olan CHP’nin XI. Kurultay’ı, partinin 1954 seçimlerinden sonra yaşadığı meşruiyet krizi ve ilerleyen yıllarda CHP’de hâkim hale gelecek olan hizipleşme olgusunun ilk örneği olması açısından önceki kurultaylardan ayrılmaktadır. Dönemi aydınlatan süreli yayınlar ve anı niteliğindeki eserlere ek olarak parti tarafından yayınlanmış olan raporlardan yola çıkılarak CHP’de görülen parti içi buhranın çözümlenmesi yoluyla dönemin daha sağlıklı bir şekilde anlaşılmasına katkı sunulması amaçlanmaktadır.Öğe SİİRT BASIN TARİHİ: BİBLİYOGRAFİK BİR DÖKÜM(Turkish Studies, 2015-06-30) Olgun, Said; Babaoğlu, ResulSiirt’te basın hayatının gelişimini konu alan bu çalışmada, tarihsel süreçte yayınlanmış olan yerel gazetelerin bibliyografik bir dökümü verilmeye çalışıldı. Büyük ölçüde Milli Kütüphane ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi Süreli Yayınlar Kataloğu’nda bulunan koleksiyonlara bağlı kalınan bu çalışma için ayrıca yerel gazetelerin özel arşivleri de incelenmiştir. Siirt’te basın faaliyetlerinin ilk dönemlerinde belirli ailelerin öne çıkmaları, bu alanın ata mesleği olarak görüldüğünün açık bir göstergesidir. Gazetecilik mesleği, haber üretme, basım, dağıtım ve diğer konularda gerektirdiği profesyonel yaklaşım göz önünde bulundurulduğunda, gelir getirici bir meslek niteliğinden uzak olduğu 1930’lu yıllarda Siirt’te entelektüel bir sorumluluk bilinciyle sürdürülmüştür. Sözü edilen dönemde Siirt’te ortaya çıkan basının bu ilk örneği sonraki yıllarda son derece canlı bir gazetecilik ortamının doğmasına öncülük edecektir. Tek partili yıllar, II. Dünya Savaşı, Demokrat Parti ve Soğuk Savaş dönemlerinde yaşanan toplumsal ve siyasal dönüşümün birçok yönüyle yer aldığı Siirt basını, yerel gelişmelerin de takip edilebilmesi açısından araştırmacılar için önemli bir koleksiyon niteliğini taşımaktadır. Siirt’te basın hayatının, Anadolu’nun birçok kentiyle kıyaslandığında nispeten erken bir tarihte başladığı düşünüldüğünde, bu alanda neredeyse hiçbir bilimsel çalışmanın yapılmamış olması ciddi bir boşluk teşkil etmektedir. Siirt’in yakın dönem tarihi ile ilgilenecek olan araştırmacılara yol gösterici olması düşünülen bu çalışmanın hiç şüphesiz eksik tarafları vardır. Siirt’in Cumhuriyet döneminde geçirdiği siyasal, ekonomik ve toplumsal dönüşümün yerel basın aracılığıyla ortaya konacağı geniş kapsamlı bir çalışmayla bu boşluk giderilebilecektir.Öğe Türkiye’de İktidar-Basın İlişkilerinin Çatışmalı Doğasına Bir Örnek Olarak Ahmet Emin Yalman Davası (1958-1960)(2019) Babaoğlu, ResulTürkiye’de basın faaliyetlerinin gelişimine bakıldığında, ilk olarak uzun erimli bir hürriyet mücadelesinin işlevsel bir aracı göze çarpmaktadır. Bu nedenle basın ve iktidar arasındaki ilişkiler dönemsel olarak çatışmalı bir görünüm arz etmiştir. Osmanlı Devleti’nin son döneminde başladığı gazetecilik hayatına II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet ve Erken Cumhuriyet gibi kendine has politik ortamlara sahip olan dönemlerde devam eden Ahmet Emin Yalman, önemli olaylara tanıklık etmiştir. Gazetecilik konusunda elde ettiği tecrübe ve bilgi birikimini çok partili hayata geçiş döneminde de sergileyen Yalman bu dönemde de basın ve iktidar ilişkisinin önemli bir figürü olarak yer bulmuştur. Demokrat Parti’nin kuruluş aşamasında muhaliflerin yanında duran Yalman, sahibi olduğu ve başyazarlığını yaptığı Vatan gazetesinde muhalefetin önde gelen isimlerinin yazılarını yayınlamıştır. Türkiye’de liberal ve demokratik bir siyasal sistem kurulması amacıyla muhalefetin yaşatılması için çaba sarf eden Yalman, 1950 seçimlerinden sonra Demokrat Parti karşıtı bir anlayışla gazeteciliğe devam etmiştir. Türkiye’de siyasal ortamın şiddet sarmalına sürüklendiği 1950’lerin sonlarında ise basın faaliyetleri adli davalara konu olmuştur. Bu zor koşullarda gazetecilik faaliyetlerini devam ettirmeye çalışan Yalman, basına uygulanan baskı politikasının da merkezinde yer alan isimlerden biri olmuştur. Bu çalışmanın konusunu oluşturan Pulliam davasında Yalman için alınan mahkûmiyet kararı ve sonrasında yaşanan gelişmelerin doğurduğu iç ve dış tepkiler tarihsel bir bakışla değerlendirilmiştir.Öğe TÜRKİYE’NİN KIBRIS POLİTİKASININ EVRİMİNDE BİR DÖNÜM NOKTASI: LONDRA KONFERANSI (29 AĞUSTOS-6 EYLÜL 1955)(2018) Babaoğlu, ResulTürkiye’de iç siyasetteki belirgin farklılıklara rağmen Atatürk dönemi, tek partiliyıllar ve çok partili demokrasiye geçiş dönemlerinde takip edilen dış politika anlayışınabakıldığında şaşırtıcı bir devamlılığın olduğu gözlenmektedir. Bu durumun barizörneklerinden biri olan Kıbrıs meselesi, büyük ölçüde Lozan Antlaşması’nın öngördüğüdevletler arasındaki siyasal düzene olan bağlılıktan ileri gelen bir siyaset anlayışıyla Türkdevlet adamlarının ilgi alanına girmemiştir. Kıbrıs Türk toplumu ile olan yoğun kültüreletkileşim, Türkiye’de siyasal karar alıcıların uzun yıllar boyunca ada sakinlerini Türkiye’yegöç etmeye özendirmek dışında radikal bir dış politik manevraya girişimlerine vesileolmamıştır. Kıbrıs’ı Türkiye’nin dış politikasındaki kırmızı çizgilerinden biri haline getirenLondra Konferansı,hem Kurtuluş Savaşı’ndan sonra dostluk ilişkisine evrilen Türk-Yunanilişkilerini uzun sürecek bir istikrarsızlık sürecine sürüklemişhem de bölgesel bir krize nedenolmuştur. Bu anlamda, Türkiye’nin Kıbrıs politikasını ilk kez dünyaya duyuran LondraKonferansı’nın ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerek Kıbrıs meselesinin tarihsel gelişiminekatkı sunması bakımından gerekse de Türkiye’nin Kıbrıs meselesindeki temel tezlerindekisüreklilik ve değişimin daha iyi anlaşılması bakımından büyük bir önem taşımaktadır.